Size basit bir sorum olacak.  Sabahtan şimdiye değin yaptığımız aktivite ve eylemlerin yüzde kaçını bilinçlice yaptınız? Cevabı yüzde 1’in altındadır eminim.

A noktasından B noktasına yürüdüğünüzün farkına varmasanız bile, burnunuzun algıladığı ortalama 25 çeşit farklı koku duyulur. Aynı zaman diliminde farkında olmadan zihninizin kaydettiği 100’ü aşkın ses duyulur.  Uyanıkken ve uykuda zihniniz sesleri algılar ve kaydeder.

Aktivitenin yalnızca yüzde 1’inden daha az kısmının farkına vardığınızda hayat ağır yük gibi görünür. Diğer %99’u düşünerek de sakın ha zihninizi bulandırmayın. Yoksahayat size manasız ve geçici görünür.  Bu düşünceyi “Yalan dünya… Üç günlük dünya… ” ifadeleri doğrular nitelikte. 

Konuyu başka yönden ele alalım.

Sokakta yürürken, Allah korusun başınıza saksı düşebilir ve beyin travması yaşayabilirsiniz. Bu travma trajik değil de mükemmel bir sonuç doğurabilir. Kafasına saksıyı yiyen kişi birden matematik dehası olabilir. Fazla iyimser bir sonuç değil mi? Ama zerre ihtimal bile olsa, olmuyor değil.  Diğer yandan çoğunlukla gerçekten travmatik sonuçlar doğurabilir. Kişi hayatta kalabildiyse, hayatının sonuna kadar kalıcı hasarla yaşamak zorunda kalabilir.  

Şanssız olmak ya da kazara şanslı olmak, var olmanın iyi bir yolu değil. 

Ne zaman ki başımıza bi şey gelse buna “Kader” deriz. Hatta bazılarımız “Yaradanın benim için planları var” der ya da hazin bir finalle “keder” der geçeriz.

Yukarıdan başımıza bi şey düşebilir, yolda yürürken bi şey çarpabilir. Tüm bunlar kader midir?  Hayat böyle işlemez. Eğer bir insan kendi kaderini -tercihleri doğrultusunda- bizzat yazmayı, kendine vazife etmezse; problem sürüyor demektir.  

İnsan olmak, hayatı bilinçli olarak yaşaması anlamına gelir. İnsan olmak, kişinin hayatını tercih ettiği gibi işleyebileceği anlamına gelirken, başarısızlığı veya olumsuzlukları içimizde öğütmek için kadere sigortalattırırız. 

Başarısız olduğumuzda suçlu hep kaderdir. Yüzyıllardır başvurulan bir şeydir bu, merak buyurmayınız. 

Oysaki kültürün temel doğası bu değil. “Yaradanın sizin için planları var” demek yerine “Hayatınız sizin karmanız” demek daha doğru olacak. Buda “kendi ellerinizle kendi hayatınızı çiziyorsunuz” anlamına gelir. Sadece seksen sekiz takım yıldızın ya da gezegenlerin insan üzerinde kader ve karakter arası bir etkisi yoktur.  Olan biten senin tercihinin, senin yaptığının ve senin yapmadıklarının oluşturduğu karmadan başka bi şey değil.

Üzerimizde milyon tane etki var; ama nihayetinde adım atan, hareket eden, duyan, koklayan, işiten konuşan biziz değil mi? Kafamıza düşen şey (%1) elimizde değil evet, fakat öteki (%99) bizim elimizdedir. 

Selam ve saygımla