Ah benim kederli ülkem.

Şimdi hepimizin ne çok söyleyeceği ve susacağı şey var değil mi? Ve de söveceği…

Hepimiz her yerden… Ama dualarımız hep gönülden.

İlk gün neye uğradığımızı şaşırdık, zemherinin soğuğundan öte yaşadıklarımızla donup kaldık. Bir değil iki değil 10 ilimiz, onca beldelerimiz ve köylerimiz yerle bir oldu. En çok da sevgimiz, bakışımız, umutlarımız, neşemiz ve geleceğe dair hayallerimiz.

Evimizin direği, başımızın çatısı göçtü gidince, anasız babasız kaldık. Bazen kalmak göçmekten daha zordur. Kiminin atası kiminin yavrusu, kiminin yavuklusu göçtüü gitti.

“Yaşadıklarımız kader mi?” diye sorsam, kimse “evet Kader” demez. Çünkü yaşadığımız tüm bu felaketler fay hattının kırılması sonucu değil, ihmaller zincirinin, aç gözlülüğün, cehaletin, vicdansızlığın sonucu. Şayet ahlaksızlık bir kaderse evet bizler kader kurbanıyız.

DEPREM ÇIKARCILARI

Mendiller ve teselliler gözümüzün yaşına yetmezken, güzel ülkemin dört biryanından yetiştirilmeye çalışılan yardımların yağmalanmasına,

Kurtarılan yavrularımızın kaçırılma ihtimaline,

Sosyal medyada paylaşılan alaylı deprem videolarına akıl sır ermiyor. Sinkaflı zincirleme tamlamalarımı onlara sıralamaktan geri duramıyorum.

Tüm o ahlaksızların bilinç altında ne yatıyor acaba diye düşündüğümde tek bir cevabım var. Bunların bilinçlerinin altında da üstünde de şerefsizlik var.

Herkes alanınca saydı, sövdü ve “ben demiştim” dedi. Diyenlerin hepsi de yerden göğece haklı elbet. Vaktiyle yapılan uyarıları, çığlıkları duyan, algılayan olmayınca ikazlar acı acı yakılan ağıtlar gibi havada asılı kaldı.

Ülkemizde tehlikeli iki fay hattı var tamam. Yüzyıllar öncesinde ve yakın tarihlerde kaç defa yaşadık. Deprem bizim hayatımızın acı bir gerçeği olmak durumunda; fakat ölüm değil.

Nasıl oluyor da bunca acı deneyimden sonra hala gerekli hassasiyeti ve sorumluluğu taşımadan çeşitli işlere imza atıyoruz anlaşılır gibi değil. Neden mahsus yapılır gibi özellikle fay hattı üzerindeki yerleşim yerlerinde titiz denetleme ve koruyucu yapılar yok? Neden gerekli denetimler yapılmıyor? Neden AFAD’ın başına alanında uzman kişi atanmıyor? Neden kriz yönetiminde sınıfta kalıyoruz? Mevcut yapıların taşıyıcı kolanlar kırılırken yapılan ihbarlara neden itibar edilmiyor? Neden önüne gelen müteahhitlik yapıyor?

Neden? Neden? Neden?

Kafamın içinde bin bir nedenli fay hattı, sayısız yıkım var.

Umudumuz, neşemiz, keyfimiz, nefesimiz ve ruhumuz göçük altında…