“Hey oğul! Sen ki genç yaşında başını vatan ve millet uğruna feda etmişsin. Koy benim bu ihtiyar kelle de senin uğruna feda olsun, dedim.” Kimdir bu sözü söyleyen ve kime hitaben söylemiştir bu sözü?
Evet bu tarihi sözü söyleyen kişi; ataları iki yüzyılkadar önce Kırım Bahçesaray’dan gelerek Çorum’un Mecitözü Doğla köyüne yerleşmiş olan Amasya Müftüsü Abdurrahman Kâmil Efendi’dir!...Bu sözü Mustafa Kemal’e söylemiştir.
Mustafa Kemal'in isteği ile verdiği vaazla Amasya'da Millî Mücadele fikrinin doğmasını sağlamıştır. Mustafa Kemal ile Millî Mücadele kahramanlarından Amasya Müftüsü Abdurrahman Kâmil Yetkin'in hikayesi çok ilginçtir. Mustafa Kemal ona “baba” diye hitap ediyordu. 12 Haziran 1919 tarihinde Mustafa Kemal’i karşılayanlardan biri yine Abdurrahman Efendi'dir.
Bu karşılaşmayı Hüsrev Gerede şöyle anlatıyor:
“Vaiz Abdurrahman Efendi Mustafa Kemal'in konuşmasını ilk dinlediğinde oldukça etkilenmiş, yanındakilere: "Bu paşa başka paşa. Bu paşa, bildiğiniz paşalardan değil. “ Demiştir. Daha sonrasında ise Saraydüzü Kışlası'nda oturulmuş, memleket meseleleri konuşulmuştur. Sultan Beyazıt Cami Vaizi Abdurrahman Efendi müsaade istemiştir. Çünkü yarın Cuma vaktidir ve vaaz verecektir.  Mustafa Kemal Paşa bunun üzerine ayağa kalkmış ve aralarında şu konuşma geçmiştir:
-Baba, yanına bir adam katayım, etraf karanlıktır.
-Gözlerinin ışığı beni götürür paşam. Sağ olasın.”
Mustafa Kemal tekrar müftünün elimi öperek, yanına Komiser Osman Efendi’yi katarak uğurladı."  Mustafa Kemal Paşa, hocanın milli mücadele safında yer aldığını anlamış olacak ki, hocaya bakıp şöyle demiştir:
-Baba, bu işte muvaffak olmak da var, olmamak da var. İnşallah muvaffak olacağız. Eğer başaramazsak beni asarlar, amma seni de ipe götürürler, ne dersin?
Abdurrahman Kâmil Efendi'nin Mustafa Kemal'e cevabı ise şu şekildedir:
-Hey Oğul! Sen ki genç yaşta kelleni vatan ve millet uğruna feda etmişsin. Benim bu ihtiyar kelleyi de koy senin uğruna feda olsun.
Hiç beklemediği bu cevap karşısında hayretler içinde kalan Mustafa Kemal, memnuniyetini gizleyememiştir. Başka bir ifadeyle Paşa, Amasya'da Millî Mücadele kıvılcımını alevlendirecek bir Hoca'yı bulmuştu.
Abdurrahman Kâmil Efendi'nin  Cuma Vaazında söyle seslenir camidekilerine!
"Muhterem Evlâtlarım!
Paşa Hazretleri’nin açıkça izahatta bulundukları Türk Milleti’nin, Türk hakimiyetinin artık hikmet-i mevcudiyeti kalmadığı tahakkuk edince ve milletimizin mukadderat-ı endişeli bir duruma düşünce artık bu devletin mevcudiyetine hürmet etmek bence doğru bir yol değildir. Mademki milletimizin şerefi, haysiyeti, hürriyeti, istiklali tehlikeye düşmüştür, artık başımızdaki bu hükümetten bir iyilik ummak bence abestir. Şu andan itibaren padişah olsun, isim ve unvanı ne olursa olsun hiçbir şahsın ve makamın hikmet-i mevcudiyeti kalmamıştır. Tek kurtuluş çaresi, halkımızın doğrudan doğruya hakimiyetini eline alması ve iradesini kullanmasıdır.
Binaenaleyh işte size "Hazret-i Ömer gibi bir Başbuğ" diye Mustafa Kemal Paşa’yı gösteriyor ve kendileri de Paşa’ya yönelerek:
- Muhterem Paşa Hazretleri;
Şu görmüş olduğunuz Türk evlatlarının heyet-i Umumiyesi başta ben olmak şartıyla şu andan itibaren size biat etmiş bulunmaktayız. Vatan ve milletimizin refah yolunu buluncaya kadar sizlerle el birliği yapacaklarına söz veriyoruz." diye hitabelerine son veriyor.  Daha sonraki ziyaretler esnasında da Gazi'nin Müftü Efendi'ye olan ilgisi devam edecektir. Reisicumhur Mustafa Kemal Paşa'nın dördüncü defa (18 Eylül 1928) Amasya'ya gelişlerine ait bir hatırasını Abdurrahman Kâmil Efendi'nin torunu Nafiz Yetkin şöyle anlatmaktadır:
"– Uzaktan trenin düdük sesi duyuldu. Tren yavaş yavaş geliyor, Atamız Pencereden bakarak halkı selâmlıyordu. Tren durdu. Kapı açıldı. Atamız trenin sahanlığından bir basamak inerek ikinci basamakta durdu ve etrafına bakarak ilk sözü:
- "Müftü Efendi nerede?" oldu. Halk açıldı ve dedeme yol verdiler. Ben de dedemin koltuğuna girerek öne geçirdim. Ata son basamaktan da inerek hiç konuşmadan gülümseyerek dedeme yaklaştı, hemen gözüne çarpan köstekli saatin anahtarını okşarcasına tutarak.
- "Bu nedir, bu Cennetin Anahtarı mı yoksa? Ver de Cennete girelim..." dedi. Dedem de:
- "Asıl Cennetin anahtarı sende Paşam!"
Mustafa Kemal bu cevaba karşı hayret içinde gülerek,
- "Cennetin Anahtarı nasıl bende olur?" diye sorunca, Dedem, Müftü Efendi hemen şu cevabı verdi:
- "Nasıl olur da anahtar sende olmaz? Sen ki cahil halka okumak üzere kitap getirdin, bundan âlâ Cennetin anahtarı olur mu?" cevabı üzerine Ata gülerek Müftünün koltuğuna girdi. İstasyonda hazır bulunan otomobile binip adalet binasına gittiler. Bu arada "Mustafa Kemal Paşa, Halkevi'nde hazırlanan kara tahta önünde Amasyalıların yeni harflerden imtihanı münasebetiyle ... Belediye Reisinden sonra Müftü Kâmil Efendi'ye:
- "Baba, sen de öğrenebildin mi?" diye sorunca Müftü Efendi:
- "İmzamı atabiliyorum" demişti.
Son söz olarak; başta Mustafa Kemal olmak üzere Abdurrahman Kâmil Bey’in şahsında bu vatanın ve Türk Milleti’nin istiklâli için can veren kan akıtan herkese Allah’tan rahmetler diliyorum.  23 Nisan 2023 Pazar günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışının yani Türk Milleti’nin 3000 yıllık ömr-ü hayatında demokrasiye geçişinin -bayramının- 103 yıldönümüdür. Aynı zamanda mübarek Ramazan Bayramı olması dolaysıyla iki bayramımızda kutlu olsun.