...Dünden devam

1990’LI YILLAR:
Ülkemizin Güneydoğusunda önce 'Özerk Bir Kürt Bölge Yönetiminin' kurulması için atılacak adıma zemin hazırlayan, sonrasında ise; Kuzey Irak'taki Barzani ve Talabani ikilisinin yönetiminde olan 'Bölgesel Kürt Yönetimi ve Suriye'nin kuzeyindeki 'Rojova Kürt Bölgesinde' oluşan Cizre Kantonu ile birleşerek; tüm Kürtleri aynı çatı altına toplayan, yeni bir 'Kürt Devleti'nin kurulması için verdiği / vereceği destek; Amerika'nın BOP'si ile örtüşen en önemli hedefidir.
A.B.D'nin, kendi stratejik menfaatleri doğrultusunda,  Ortadoğu haritasını yeniden oluşturmaya çalıştığı bu süreçte;
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, laik, demokratik ve sosyal yapısı, Türk Milletinin sarsılmayan/sarsılamayan birlik ve beraberliği, gelenek ve görenekleri, vatan topraklarına, ay yıldızlı bayrağına olan sadakati; Amerika'nın ve bölge zenginlikleri üzerinde hak iddia eden diğer batılı ülkelerin önündeki en önemli engel olacaktır.
İşte Amerika ve diğer batılı ülkeler; bu engeli, P.K.K'yı ve giderek ülke bütünlüğünü tehdit eden Kürt sorununu kullanarak aşmaya çalışmaktadırlar! Bu noktada unutulmaması gereken çok önemli bir gerçeğin altını çizmek gerekir diye düşünüyorum.
P.K.K terörü belasını önlemek, ülkemizin güneydoğusunda ve giderek ülkemizin geneline yayılan/yayılmak istenen yakma, yıkma, kanlı eylemlerle mücadele etmek adına tedbirler alan devletimizin binlerce vatan evladı; askerimiz, polisimiz, sivil görevlilerimiz, yurttaşlarımız şehit olmuş, yaralanmış malul gazi olmuştur.
Hayatlarını devletimizin bekası, bizim yaşam geleceğimiz için seve, seve feda eden o yiğitlerin acıları dün gibi tazedir, bu acılar milletimizin kalbinde ve beynindedir. Son dönemde demokratikleşme adıyla başlatılan, ülkemizin güneydoğusuna yönelik bilinen hedefleri içeren bilinen projeler, çözüm adına atılan adımlar dikkatle izlenmektedir. Şu an itibariyle silahlar susmuş, P.K.K terörü nedeniyle ana yürekleri yanmamakta, şehit haberleri gelmemektedir. Ama 1984 yılından beri yaşanan o acılara feda edilen canların çığlıkları giderek daha yüksek çıkmakta, onların analarının yürekleri hala alev, alev yanmaktadır. Kürt sorununu çözmek adına bu süreci yönetenler, bu anaların ortak acılarına da kulak vermeli, onlara hiçbir şekilde göz ardı etmemelidir.
Bu sorunun çözümü tabii ki, 'vurmak ve vermek' olmamalıdır. Ortak aklın sağlayacağı mutabakat, ülkemizin birlik ve beraberliğini tehdit etmeden mutlak surette bulanabilir, bulunmalıdır. Çünkü bu vatan hepimizindir. Bu coğrafya bizim son yurdumuz, son yaşam yerimizdir. Bir gün, 'çözüm budur' denip de ortaya konacak model; milletimizin büyük bir çoğunluğunca yargılanıp, vicdanları yaralayacaksa eğer!
Unutulmasın ki, en çok onların, bu uğurda seve, seve hayatlarını feda eden şehitlerimizin ve onların geride bıraktıkları yakınlarının ve onlarla aynı duygu ve düşünceleri paylaşan milyonların sesi duyulacaktır…

2000'Lİ YILLAR:
'Milenyum Yılının'(Milenyum, bin yıla eşit bir zaman dilimidir.) 2000'de mi, 2001 yılında mı başlayacağı tartışmalarının yapıldığı dünyamızda; 2000'li yıllara ait pek çok kehanetlerin yaşandığı yepyeni bir sürece giriyorduk…
Kâhinlerin 2000'li yıllar için yapmış olduğu pek çok kehanet gerçekleşir mi bilemem ama benim ülkemin yaşadığı 2000'li yılların ilk çeyreğinde kalan 14 yılında; kehanetleri bile düşünülemeyecek olayları yaşamamıza neden olmuştur! Yaşadığımız bu olaylar; öncelikle toplumsal yapımızı ve yaşam biçimimizi, sonrasında ise; ülkemizin ekonomik, politik ve dış ilişkilerimizi etkilemiş ve böylece akla, hayale gelmeyecek değişimlerin yaşanmasına neden olmuştur.
Şimdi Milenyum'lu Yılları Yaşayan Ülkemizin, O Dönemine Bir Bakalım:
19 Şubat 2001"Kara Çarşamba", Türkiye'nin Ekonomik Hayatında Yaşadığı En Büyük Kriz:
Aslında Türkiye'yi böylesine büyük bir ekonomik krize götüren süreç; 1990'lı yıllarda başlamıştı!
90'lı yılları ekonomik krizlere hazırlayan en çarpıcı neden; kamu açıklarının Merkez Bankası kaynaklarıyla finanse edilmesi, batık bankaların sorumluluklarının devlete yüklenmesi ve bu dönemin siyasi karar alıcılarının ülkemizin mali tablosunu düzeltecek reform ve iyileştirmeleri yapamamış olmalarıdır.


Devam edecek...