Giriş

  Asya ve Avrupa kıtaları arasında bir iç deniz görüntüsünde olan Karadeniz’in çevresinde kıyısı bulunan altı ülke (Türkiye, Gürcistan, Rusya, Ukrayna, Romanya ve Bulgaristan) bulunmaktadır. Doğal olarak Karadeniz, söz konusu bu altı ülke için hayati önem taşımaktadır. Ancak, bu deniz, çok daha geniş bir havzayı ilgilendirmekte olup bu bakımdan farklı yönlerden dünyada dikkatleri üzerine toplayan bir karaktere sahiptir. Bu bağlamda, Karadeniz sahip olduğu ticari önemin yanı sıra, 20. Yüzyılın ikinci yarısından bu yana enerji politik açıdan özellikle öne çıkan bir geçiş bölgesi durumuna gelmiş bulunmaktadır.

  Nitekim dünyanın bölgeye, hayli uzak yerlerinde bulunan ülkelerin bile Karadeniz’e ilgi duyduğu görülmektedir. Bu bağlamda Türkiye’nin önderliğinde 1992 yılında kurulan “Karadeniz İş birliği Teşkilatı’na üye olmak isteyen ve “gözlemci” olarak yer alan, coğrafi olarak ilgisi doğrudan yokmuş gibi düşünülebilecek ülkelerin yer alma konusunda istekliliği dikkat çekmektedir. Fazla olarak bölgeye müdahil olma istekleri olduğu da gözlenmektedir. Bu durumun, Karadeniz güvenliği konusunda risk oluşturduğu izlenimi edinilmektedir.

  Son olarak Kasım 2023’te, T.C. Deniz Kuvvetleri Komutanı, yaptığı bir konuşmada öz olarak; “Montrö Anlaşmasına uyulmasını, Karadeniz’e herhangi bir ülke veya NATO’nun girmesinin istenmediği, Karadeniz güvenliğinin Türkiye tarafından sağlanabildiği ve Karadeniz’in Orta Doğu’ya çevrilmemesinin istendiği” ifade edilmiştir.

  Bilindiği üzere; Karadeniz’in diğer denizlere, deniz yolu bağlantısı İstanbul Boğazı, Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı üzerinden olmaktadır. Kısaca Türk Boğazları olarak niteleyebileceğimiz bu deniz yolundan geçişler, uluslararası Montrö Anlaşması’na göre gerçekleşmektedir. Bu bağlamda, söz konusu anlaşmaya göre Karadeniz’e kıyısı olmayan ülkelerin savaş gemilerinin geçişleri ve Karadeniz’de kalış süreleri kısıtlanmaktadır. Anlaşmanın icracısı olarak Anlaşmanın imzalandığı 1938 yılından bu yana Türkiye, Anlaşma’nın gereklerini hassasiyetle uygulamaktadır. Özellikle, Ukrayna Savaşıyla birlikte Montrö Anlaşmasının önemi bir kez daha kendini göstermiş olup, bu önemli denizin güvenliğinin korunmasında önemli rol oynamaktadır. 

  Karadeniz’in Enerji Politik Önemi

  Coğrafi olarak Karadeniz’in yakın çevresinde yer alan Avrasya ve Hazar bölgesi enerji rezervleri açısından hayli zengin bölgeler arasında yer almaktadır. Buna karşın yine ilişkili olduğu Avrupa, enerji kaynaklarına önemli ölçüde ihtiyaç duyan bir bölge durumundadır. İşte bu bölgeler arasında yer alan Karadeniz, jeopolitiğinin gereği olarak bir enerji geçiş bölgesi niteliği kazanmış olmaktadır.

  Önceleri petrol transportu için tankerlerle deniz taşımacılığı gelişmişken, özellikle son 50 yılda doğal gazın önem kazanmasıyla, boru hatlarının Karadeniz’den geçirilmesi gündeme gelmiş ve bu deniz farklı veçheleriyle önem kazanmış bulunmaktadır. Halen hem tankerlerle petrol taşınması ve hem de Karadeniz dip boru hatları ile doğal gaz taşınması hayata geçirilmiş bulunmaktadır.

  Burada önemli bir husus da Karadeniz’e kıyısı bulunan ülkelerin Münhasır Ekonomik Bölgeleri (MEB) olmaktadır. Söz konusu bu ülkeler arasında Münhasır Ekonomik Bölgeleri sınırları (Kırım sorunu ve Ukrayna Savaşı olayları öncesinde) mutabakata varılarak belirlenmiş bulunmaktadır. Enerji politikaları açısından Karadeniz, ekonomik ve stratejik açıdan hayli önem taşımaktadır.

   Bulgaristan ve Romanya Avrupa Birliği (AB) ülkeleri olması nedeniyle bu iki ülke bağlamında Avrupa Birliği’nin de Karadeniz’e kıyısı bulunmaktadır. Bu limanlardan özellikle “Enerji Limanları” olarak nitelenenleri; Türkiye’de İstanbul, Samsun, Gürcistan’da Supsa, Rusya’da Novorossiysk enerji-politik bağlamda ayrı bir öneme sahiptir. Bu limanlarda ya bir enerji boru hattı sonlanmakta ve/veya deniz boru hattı başlangıcı bulunmakta ya da enerji taşıma yolu üzerinde kilit liman olarak yer almaktadır.

  Bu limanlara ilaveten, Türkiye tarafından bir enerji limanı olarak inşa edilmekte olan Filyos limanını da saymak yerinde olacaktır. Türkiye’nin Sakarya deniz sahasındaki Sakarya sahasında bulunan doğal gaz rezervinin Filyos limanı üzerinden karaya bağlantısının kurulması sağlanmış bulunmaktadır.

  Önemli boru hatlarının bağlandığı kayda değer limanlar arasında Gürcistan’daki Supsa ve Rusya’daki Novorossiysk öne çıkmaktadır. Her iki limana da önemli birer bağlantı Bakü başlangıçlı olarak sağlanmaktadır. Bir başka deyişle, Hazar enerji kaynakları boru hatlarıyla Karadeniz’e taşınmış olmaktadır (Şekil 1).

   Öte yandan Novorossiysk, sadece Hazar Bölgesi’nden değil Orta Asya ve Sibirya enerji kaynaklarıyla bağlantısı da olan bir enerji limanıdır. Bu bağlamda, Orta Asya bağlantılı olarak Tengiz- Novorossiysk boru hattı ve Sibirya bağlantılı olarak da Uzen-Atyrau-Samara boru hatları bulunmaktadır.

Şekil 1 Karadeniz ve Çevresindeki Enerji Boru Hatları

  Tüm dünya için deniz ticareti enerji kaynakları taşımacılığı açısından değerlendirildiğinde, bazı bölgeler dar su yolları bağlamında ele alınmakta ve risk taşıyan bölgeler olarak nitelenmektedir. Söz konusu risk, çevre sorunları açısından olduğu kadar siyasi risk taşıyan bölgeler olarak da betimlenmektedir. Karadeniz’in, Akdeniz’e ve açık denizlere bağlantısını sağlayan Türk Boğazlarının, bu bağlamda birincil öncelikli risk bölgesi olduğunu belirtmek de yerinde olacaktır.

  Karadeniz denizaltı geçişli boru hattı olarak iki önemli boru hattından bahsedilebilir. Bunlar, Mavi Akım ve Türk Akım projeleri olmaktadır (Şekil 1). Kronolojik olarak Mavi Akım Karadeniz’de deniz altında yol alan ilk yapılmış boru hattı durumdadır. Mavi Akım dünyada da 2150 m derinlikten döşenmiş hat olarak halen dünyanın derin boru hatları arasında yer almaktadır.

   Bir diğer deniz altı geçişli boru hattı “Türk Akımı (Turkish Stream)” hattı olup, Rusya’nın (Novorossisyk bölgesinde) Anapa’dan deniz altına girmekte ve Türkiye’nin Kıyıköy bölgesinden tekrar karaya çıkmaktadır. Boru hattı, (Mavi Akımda olduğu gibi) Karadeniz’de esas itibariyle Türkiye ve Rusya karasularını ve Münhasır Ekonomik Bölgesini (MEB) kat etmektedir.

  Türk Akım iki paralel hattan oluşmaktadır boru hatlarından biri Türkiye’nin ihtiyacını karşılamak üzere döşenmiştir. İkinci hat ise Güney ve Güneydoğu Avrupa’nın gereksinimi olan doğal gazını karşılamak üzere çekilmiştir. Birinci hat 15,5 Milyar m3 doğal gaz taşıma kapasitesine sahip olup Türkiye’nin gereksinimini karşılamakta kullanılacaktır. Her iki hat toplam olarak yılda 31,5 Milyar m3 doğal gaz taşıma kapasitesine sahip bulunmaktadır.

Burada şunu da belirtmek gerekir ki; Karadeniz’de bulunmuş ve bulunma potansiyeli olan doğal gaz rezervlerinin karaya bağlantısı şeklinde boru hatlarının da döşenmesi söz konusu olabilecektir. Bir başka deyişle, yeni bulunan ve/veya bulunacak enerji kaynakları yeni boru hatlarını gündeme getirecektir.

Bütün bunlardan ayrı olarak Karadeniz sahip olduğu coğrafya ve irtibatlı olduğu nehirler üzerinden batıda Avrupa içlerine, doğuda Hazar Denizine ve kuzeyde Arktik bölgeye kadar ulaşmak mümkün olabilmektedir. İklim değişikliğinin etkilerinin artmasıyla kuzey kutbundaki buzulların erimesi Arktik yolunun açılmasını mümkün kılmıştır. Bu yollar ticari olduğu kadar enerji politik olarak da son derece önemli olma potansiyeline sahip bulunmaktadır.

Ayrıca, gelecek projeksiyonları içinde enerji kaynağı olarak kullanılma potansiyeli olan hidrojene ilişkin rezervler de Karadeniz’de bulunmaktadır. Karadeniz ortasında dip bölgede bulunduğu ifade edilen H2S gazı bu bağlamda önem arz etmektedir. İlaveten Karadeniz’in sahip olduğu “Gaz Hidrat” rezervleri de bu konuda önemli bir diğer rezervi oluşturmaktadır.  

                                                                                                                 

    Sonuç

 Karadeniz; görüldüğü üzere enerji limanları, enerji boru hatları ve bağlantıları ile enerji-politik açıdan son derece dikkat çekici bir enerji geçiş bölgesi durumundadır. Özellikle, Ukrayna Savaşı’ndan sonra Karadeniz, geçiş bölgesi olarak Avrupa’nın ekonomik ve enerji politik arz güvenliğinde doğrudan etkin olma durumuna gelmiş bulunmaktadır.

 Enerji politik bağlamda, Rusya bağlantılı enerji hatları daha da önem kazanmış bulunmaktadır. Zaman içinde var olan enerji boru hatlarına yenilerinin de eklenmesi olasılık dâhilindedir. Fazla olarak, Karadeniz’de yeni enerji kaynaklarının bulunuyor olması ve/veya yakın gelecekte bulunma olasılığının bulunması Karadeniz’in pozisyonunu pekiştirerek öne çıkarmaktadır. Bu nedenle de bölge ülkelerinin haricinde birçok ülke ve güçlü aktörün Karadeniz enerji politiğinde yer alma yönünde hamleler yapmakta olduğu gözlenmektedir. Burada Karadeniz’de istikrarın ve barışın korunmasında Türkiye’nin rolü yadsınamazdır denebilir.

 Öz olarak belirtilmek istenirse; enerji limanları ve enerji boru hatlarıyla ve de sahip olduğu enerji rezervleri ve olası enerji rezerv potansiyelleri ile Karadeniz; yakın bir gelecekte özellikle enerji politik açıdan var olan stratejik pozisyonunu daha da katmerleştirebileceği söylenebilir.