Giriş

Son dönemde sıkça söz edilen stratejik bir geçiş yolu “Kalkınma Yolu” olarak nitelenmektedir. Bu yıl Mart ayında Türkiye’yi ziyaret eden Irak Başbakanı ile görüşmeleri takiben Türkiye Cumhurbaşkanı tarafından betimlenen “Kalkınma Yolu” ifadesiyle konu ciddiyetle gündeme getirilmiş olmaktadır.

“Kalkınma Yolu” söylemi ile “Basra’dan Türkiye sınırına kadar uzanan kara ve demir yolu ulaştırma hattı” ifade edilmiş olmaktadır (Şekil 1). Türkiye ve Irak arasında imzalanan “Ankara Bildirisi” ile konuya ilişkin olarak Irak ve Türkiye, ortak çalışma yapmak üzere irade göstermeyi deklere etmiş bulunmaktadırlar. Böylelikle, son derece önemli ve stratejik bir geçiş hattı için kayda değer bir gelişme sağlanmış olmaktadır.

 

Şekil 1 Kalkınma Yolu

 

Kalkınma Yolunun Stratejik ve Enerji Politik Önemi

Kalkınma Yolu olarak belirtilen güzergâh, gerçekte tarihi bir geçiş yoludur. Son yüzyılda kullanımı inkıtaa ya uğramış olsa da bu güzergâh bölgeler arası önemli bir hat olarak geçmişte süreklilikle kullanılmıştır. Örneğin; Pers İmparatorluğunu Lidya’ya bağlayan “Kral Yolu” ve Çin’i Avrupa’ya bağlayan “Tarihi İpek Yolu” ile Hindistan’ı Avrupa’ya irtibatlandıran “Baharat Yolu” da bu geçiş hattını veya bir kısmını kullanmışlardır. Bir başka deyişle, günümüzde dile getirilen “Kalkınma Yolu”, kadim uygarlıklar arası bir güzergâh olma niteliğini taşımaktadır.

Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasıyla Osmanlı devletinin iç bağlantısı olan bu bölgedeki güzergahlar, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti ile Orta Doğu’nun irtibatının kesilmesi bağlamında batılı ülkelerce benimsenmemiş ve yeni güzergahlar öne çıkarılmıştır. Bu bağlamda Irak petrolünün taşınması önemli ölçüde Basra Körfezi ve Hürmüz Boğazı geçişi ve Avrupa bağlantısı için Süveyş Kanal geçişi kullanımı öncelenmiştir.

Bu konuda deniz taşımacılığında gelinen gelişmişlik seviyesi de önemli olmuştur. Bununla beraber, Basa Körfezi ve Hürmüz Boğazı geçişinde çeşitli sorunlar da giderek dikkat çekici şekilde artmaktadır. Nitekim günümüzde, dünyanın en yoğun ve güvenlik riskine sahip geçiş bölgesi “Hürmüz Boğazı” olarak betimlenmektedir.

Hal böyleyken, gelişen karayolu, demiryolu taşımacılığı tekrar kadim güzergahı gündeme getirmeye başlamıştır. Burada enerji politik açıdan, boru hattı döşemede gelinen ileri nokta da üzerinde durulması gereken bir diğer hususu oluşturmaktadır.

Halihazırda (karayolu ve demiryolu olarak) yol güzergahı olarak gündeme gelen bu geçiş hattı zaman içinde enerji hattı projeleriyle desteklenecek mahiyettedir. Zira, ana arter yollar ile enerji hatları birbirini takip etmektedir.

Şöyle ki; yolların ulaştığı bölgelerde sosyal ve ekonomik hayat gelişmekte ve dolayısıyla enerjiye gereksinim artmakta ve bu bölgelerin enerji ihtiyacının karşılanması gerekliliği ortaya çıktığından enerji hatlarının çekilmesi elzem olmaktadır. Buna karşın; enerji hatlarının geçtiği bölgeler, taşınan enerji hatlarından yararlanmakta ve kalkınma atakları yapabilmektedirler. Bu da üretilen malların hızlı şekilde taşınabilmesi için yeni taşıma yollarının yapılmasını gerektirmektedir. Bu bağlamda, enerji hatları ve ana arter yollar birbirini etkileyen,  tetikleyen  ve takip eden bir karakter göstermektedirler.

Öte yandan, günümüzde “Modern İpek Yolu” veya “Bir Kuşak Bir Yol (One Belt-One Road)” nitelemesiyle hayli iddialı bir yol projesi gündeme gelmiş bulunmaktadır. Çin’in küresel bazda bir üretim merkezi durumuna gelmesiyle birlikte ürettiklerini önemli bir pazar olan Avrupa’ya satabilmesi için Çin tarafından önerilen bu proje, halihazırda dünyanın en dikkat çekici projelerinden biri haline gelmiş bulunmaktadır.

 

 

 

“Modern İpek Yolu” projesi; Asya’yı, Afrika’yı ve Avrupa’yı ilgilendiren büyük çaplı ve fonksiyonel altyapı yatırımlarını gerektiren bir proje durumundadır. Dolayısıyla söz konusu bu proje, hayli büyük bir coğrafyayı ilgilendiren ve dünya güç dağılımını değiştirebilecek karaktere sahip bulunmaktadır. Söz konusu bu projenin en az 69 ülke ile ilişkili olabileceğinden bahsedilmektedir.

Burada şunu da belirtmek yerinde olacaktır ki; başlangıçta önerilen güzergahlara, gün geçtikçe yeni alternatif hatlar önerilmeye başlanmıştır. Nitekim artık söz konusu bu proje için “Bir Kuşak Bir Yol (One Belt-One Road)” betimlemesi yerine “Kuşak Yol (Belt and Road)” projesi nitelenmesi kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde güzergahların nereden geçeceği ve hangisinin daha öne çıkacağı konusunda büyük bir rekabet söz konusudur.

“Kalkınma Yolu” projesi açısından konuyu ele alırsak, bu güzergâh “Kuşak Yol (Belt and Road)” projesi ile de örtüşmektedir. Bir başka deyişle, “Kalkınma Yolu” projesi farklı açılardan önem taşıyan bir proje karakteri taşımaktadır.

Enerji politik açıdan olaya baktığımızda Irak bir petrol ülkesi olarak küresel ölçekte önem taşıyan bir ülkedir. Türkiye ise bir enerji geçiş bölgesidir. Bu bağlamda, gerçekte Irak ve Türkiye, jeopolitik açıdan birbirini tamamlayan bir konjüktüre sahip bulunmaktadırlar.

Irak, Orta Doğu ülkeleri arasında rezervleri en zengin ülkeler arasında yer almaktadır. İlaveten ülkenin kuzey, orta ve güney kısmında birbirinden farklı ve fakat yüksek miktarlı ve potansiyelli enerji kaynak bölgeleri bulunmaktadır. Kuzey bölgesini de kendi içinde Musul ve Kerkük bölgesi olarak ayırımlamak mümkündür. Bu bölgelerde farklı yabancı firmaların ve çok uluslu şirketlerin etkin olduğu da gözlenmektedir.

Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü'nün (OPEC) verilerine göre Irak 147 milyar varil petrol rezervine ve 3 trilyon 744 milyar metreküp doğal gaz rezervine sahip bulunmaktadır. Irak Petrol Bakanlığı tarafından, ülke genelinde doğal gaz üretiminin günlük 700 milyon metreküp civarında olduğu açıklanmıştır.

Türkiye ise halen üzerinden geçmekte olan enerji hatlarıyla birlikte bir enerji geçiş bölgesi olmak yolunda önemli mesafe kat etmiş bulunmaktadır. Ancak, Türkiye’nin hedefi, bir geçiş bölgesi olmaktan öte “Enerji Merkezi” olmaktır.

Türkiye’nin enerji merkezi olması, farklı enerji bölgeleri ve ülkelerinden enerji alımının sağlanıyor olması ve mümkün olursa kendi bulacağı rezervlerle birlikte konuya katkısını pekiştirmektir. Enerji alımının yapılabileceği ülkelerden biri de Irak olmaktadır. Bilindiği üzere, Türkiye ile Irak arasında 70’li yıllarda döşenen petrol boru hattı da bulunmaktadır. Yumurtalık-Kerkük hattı olarak adlandırılan bu hat birbirine paralel iki hattan oluşmaktadır.

 

 

Uygun konjüktürel şartların oluşturulmasıyla, Irak içinde var olan enerji boru hatlarının ve yeni döşenecek olan hatlarla birlikte, enerji kaynaklarının Avrupa’ya kısa ve rasyonel bir yolla gönderilmesi mümkün görünmektedir. Her ne kadar var olan Irak-Türkiye petrol boru hattında son zamanda (tahkim kararları nedeniyle oluşan) kısıtlamalar olmuşsa da bu sorunun yakın bir gelecekte çözüme ulaşması olasıdır.

 

Sonuç

“Kalkınma Yolu” olarak betimlenen yol, Mezpotamya’yı Anadolu’ya ve buradan Avrupa’ya bağlayacak bir yol niteliği taşımaktadır. Söz konusu yol ilk bakışta, Türkiye ile Irak arasında oluşturulacak karayolu ve demiryolu bağlantısı gibi görünse de  bölgesel hatta küresel bazda önem taşıyacak bir geçiş hattını oluşturacaktır. Bu bağlamda “Kalkınma Yolu” stratejik bir nitelik taşımaktadır.

Burada şunu öncelikle ifade etmek gerekir ki; Türkiye’nin Ovaköy Sınır Kapısını ilgili alt yapıyla ve siyasi uyumlulukla oluşturması ve işlerlik kazandırması gerekmektedir (Şekil 1). Böylelikle Türkiye açısından önem fonksiyonu yüksek bir aşama kaydedilmiş olacaktır.

Ayrıca, “Kalkınma Yolu”, “Kuşak-Yol” projesine de hizmet edebileceğinden dikkatleri üzerine çeken bir proje olacaktır. Bölge için farklı alternatifler öneriliyor olsa da “Kalkınma Yolu” projesi ekonomik açıdan uygun bir yol niteliği taşımaktadır.

Bilindiği üzere, Eylül 2023’de Hindistan’da toplanan G-20 zirvesinde Hindistan çıkışlı, hem deniz ve hem kara yolunu kullanarak Hindistan-Birleşik Arap Emirlikleri-Suudi Arabistan-Ürdün-İsrail üzerinden Avrupa Birliği ülkelerine ulaşılmasına ilişkin bir güzergah önerilmiş bulunmaktadır. Bu projenin, hem ekonomik ve hem reel politik ve hem de fiziki manada hayata geçirilmesi zor görünse de önerilmiş olması ilginçtir. Zira, Türkiye, Irak, İran, Pakistan gibi ülkeler bay-pass edilmiş olmktadır. Söz konusu yolun, küresel aktörler tarafından da desteklendiği gözlenmektedir.

Bu bağlamda,  bölgeler arası bağlantıyı sağlayan yollar, ilgili ülke ve bölgelerde ekonomiyi olumlu yönde önemli ölçüde geliştirecek ve refah seviyesinin yükselmesine hizmet edecektir. Bir başka deyişle, ilgili ülke ve bölgeler zenginleşecektir.

Bütün bunlar, “Kalkınma Yolu”nun önemli bir rekabetsel ortamda hayata geçirileceğini göstermektedir. İlaveten “Kalkınma Yolu” projesi enerji politik evrilmelerle çok daha etkin bir proje haline gelebilecektir.

Bütün bu gelişmelerin, muhtemelen küresel yansımalarıyla birlikte bölgesel dengelerin yeniden tesis edilmesini gündeme getireceği söylenebilir. Bu bakımdan “Kalkınma Yolu” projesi son derece önemli olup projenin hayata geçirilmesinin desteklenmesi, gereklilik ifade etmektedir. Bununla beraber yaşanabilecek sorunlara karşı ön alınması ve proaktif bir politka izlenmesinin de elzem olacağı söylenebilir.