Gâvuru anlarım!

Bunların klişeleşmiş yapılandırma (hükmetme) projelerini de…

 Büyük çapta kadraj değiştirme politikalarını da…

Hepsini anlarım… 

Fakat bu ‘’milli şarkiyatçıları’’ idrak edebilmem mümkün değil! 

Milli Şarkiyatçılar derken, kendi ve pederi elit bir İstanbullu olsa da soy ağacı itibariyle Anadolu’nun bağrından kopup gelen, oryantalist bir objektife bürülü vesayet yalakalarını kast ediyorum tabii. 

Dünyadaki her türlü siyasal hareketliliği Batı’nın keyfine uygun biçimde yoğurup, gerçeklerin üstünü karalayarak, ‘’pis Doğu, öcü Doğu’’ mantalitesi kurgulamakla yükümlü öz vatanın öz hainlerini…

Takdire şayan! Görevlerini de muazzam bir şevkle gerçekleştiriyorlar…

Önce ‘’tiyatro’’ bahsinden seçmece masallar, sonra Askeriye üzerinden kripto vatanseverlikler, efendime söyleyeyim halka silah doğrultanları koruma çabaları, en nihayetinde OHAL’i sistematize edilmiş bir tahakküm kılıfı olarak lanse etmeler… 

Mevzuyu kemalizme bağlayan muhayyillerden hiç söz etmiyorum bile. 

Sonuç olarak belli bir kesimle ‘’haşhaş’’ kardeşliği içerisindeler. Kardeş kardeş dumanlanıyorlar. Vefadan olsa gerek; vatana ihanette de birbirlerini yarı yolda bırakmıyorlar. 

Onlar hakkında, liberal ekolün de vurguladığı gibi "Laissez faire, laissez passer, le monde va de lui-même" demekten başka elden bir şey gelmiyor artık. Türkçesini de araya sıkıştırayım; ‘’Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler, dünya kendi kendine döner’’. 

Şimdi ne alakası var demeyin. Tabiiki de sosyoloji bağlamında iktisat dersi vermeye çalışmayacağım. Şunu anlatmaya çalışıyorum: 

Kemalizm ideolojisini ezilmişliğin doğurduğu özgürlükçülük anlayışı olarak yorumlayanlar, kendilerini günümüz kripto oryantalistlerinin köpeği olmaktan alıkoymazken, yine yeniden üzerimize kurgulanan hain oyunlara karşı ‘’ötekileştirici’’ ve ‘’yoksayıcı’’ tavırlarını gizleyemiyorlar.

Yani demem o ki; perde arkası güç odaklarının uşağı kolpa bir kanaat önderi çıkıyor, son yüzyılın belki de en kapsamlı teşkilatlanmasını gerçekleştirerek İslam’a ve Türkiye’ye karşı aleni suikastler tezgâhlıyor…

Üst akılların besleme kulları da bu ihanetlere her türlü kulpu takıyor... 

Bizim milli Şarkiyatçılar ne yapıyor? Evrensel Şarkiyatçıların Türkiye kolu olarak tasmalarını taşımakta hiçbir sakınca görmüyor. 

Milli algıyı ince bir işçilikle hipnotize ediyorlar. 

Üstelik bunu gururla yapıyorlar.

İşte bu lâf- güzaf özgürlükçülerini, tam anlamıyla özgürlükçü bir ideolojinin mottosuyla muhatap kılıp, kale almamak gerekiyor. 

Dediğimiz gibi; bırakın yapsınlar, bırakın konuşsunlar, bırakın kudursunlar… 

Velhasıl, bu kafatasçı kronikler bırakınız ‘’geçsinler’’. Bunlar geçti diye bizim dünyamız duracak değil ya! 

Hakikatin kovuğunda dönmeye devam eden şanlı çarkımız, bâtılın hamurunda yoğrulan hainler üzerinde bile otursa dönmeye devam edecek! 

Bunu da o kıt akıllarına yerleştirsinler!