Günlerdir içim içimi yiyor.

Hayatımda küfür etmedim, en berbatından edesim var; hiç lanet okumadım, az kalsın okuyacağım o derece öfkeliyim.

Ne mi oluyor? Olan şu!

Beykoz’da bulunan bir huzurevinde hasta bakıcı Mehmet Şakir Ö., huzurevinde kalan 3 yaşlıya eziyet etti. O anlara ilişkin görüntülerin paylaşılması üzerine çalışma başlatan Beykoz İlçe Emniyet Müdürlüğü ekipleri, şüpheliyi gözaltına aldı. Adliyeye sevk edilen şüpheli tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Bu haberi okuduğumda aklıma ilk gelen şeydi; vicdan!

Olayla ilgili paylaşılan görüntüleri defalarca izledim. Tartaklanan yaşlıların yaşadığı korkuyu taa içimde hissettim. Özellikle içlerinden bir tanesinin korkudan üzerindeki çarşafı kafasına kadar çekmesi ve yüzünü saklaması canımı ziyadesiyle acıttı.

Olayın tam da babalar günü haftasında. Ellerinin öpülmesi, hediyelerle mutlu edilmesi gereken bir döneme gelmesi de cabası.

İnsan aklı almıyor bir yerde. Eli ayağı tutmayan, bakıma muhtaç yaşlı insanların bu tür dramlarla anılıyor olması, canları fazlasıyla yakıp yıkıyor. Haddini aşan insanlara hadleri ancak kendi anladıkları dilde mi ifade edilmeli illaki diye en masum, en kendine hâkim olma ve yakışınca davranma halinden çıkası geliyor insanın zaman zaman!

İtiraf ediyorum, şu anda haykırasım geliyor!

En yüksek sesimle, gözlerimi aça aça bağırasım, hesap sorasım!

Vicdan böyle bir şeydir. Kendimi övdüğümü falan düşünmeyin. Elbette herkes de vicdan vardır. Lakin oranları farklıdır, bazen de bulunduğu yeri korumak gibi bir ego ile düşünmeden, irdelemeden birilerini ezerek yok saymaktır! Ya da, yoktur diyeceğim ama. Cıksss.

İnsan olup da vicdandan nasibini almamış kişilerin olacağını hiç sanmıyorum. Dedim ya biraz az.biraz fazla ama hiç olmaması mümkün değil. Az olanlar kendi yakınlarına kullanıyorlar sanırım. bundan dolayı diğer kişilere artmıyor bir türlü.

Neyse! Konu çok fazla dağılmadan toparlamak istiyorum. Müsaadenizle.

Toplumun bel kemiği yaşlılarımız. Çoğumuzun kırmızı çizgisi.

Bizi büyüten, yetiştiren melekler kadar saf, bir o kadar neşeli muhtaç yaşlılarımızın canını almaya Azrail dahi kıyamazken; nasıl oluyor da biz yerden yere vuruyoruz.

Toplumda saygı gösterilmeyen ve bir kenara atılan yaşlılar hakkında yapılan bir araştırmada, ankete katılan yaşlıların yüzde 38 i geleceğe umutsuzlukla bakıyor ve en çok yalnızlıktan şikâyet ediyorlar. Bu yaşlıların yüzde 55 i sosyal çevreden tamamen soyutlanmış bir yaşam sürdürdüklerini söylerken, yüzde 42'si yaşamından hiç memnun olmadığını ve bir an önce ölmek istediğini dile getiriyor. Araştırma fakirliğin, yaşlıların en büyük sorunu olduğunu da ortaya koyuyor.

Üzüldünüz değil mi? Peki bu üzüntünüz kaç dakika sürecek, aramızda kaç kişi koşarak büyüğünün ellerini öpecek? Kimbilir.

Unutmayın.  Birgün bizde yaşlanacağız.  Bugün yere sıkıca basan ayaklarımız gün gelecek artık basamaz olacak. Güzellikten, yakışıklıktan eser kalmayacak. Paranda, sağlığında, bulunduğun mevkiin de elinden tek-tek gitmiş olacak.

Düşünün şimdi! Kim var yanınız da ya da kim kaldı? Hiç kimse değil mi? Tek başınasın.

Herkes bunu iyice bilmeli.  Bugün yaşlılara eziyet edenler, itip kakanlar yarın aynı muameleyle karşı karşıya kalacaktır. Allah'ın sopası yok ona göre.