O muhteşem güzelliği ve oyunculuğuyla bir döneme damga vurdu… 1976'da Tercüman Gazetesi'nin magazin eki 'İnci' tarafından düzenlenen, 'Sinemanın Kralı ve Kraliçesi' yarışmasında Bulut Aras ile birlikte birinci oldu Nazan Saatçi… Kemal Sunal'ın unutulmayan filmlerinden Tokatçı'da güzeller güzeli genç kız Emine olarak gönüllerde taht kurdu. Kemal Sunal, Şevket Altuğ, Ali Şen gibi efsane isimlerin başrolde oynadığı Tokatçı filminde Kemal Sunal'ın canlandırdığı Osman karakterinin kör kütük aşık olduğu Emine, Nazan Saatçi şimdilerde ilerleyen yaşına rağmen yaşıtlarını kıskandıracak bir fiziğe ve güzelliğe sahip. Formunu az yemek- içmek, ama doğru yemek olduğuna borçlu olduğuna söylüyor. İkinci kez röportaj gerçekleştirdiğimiz Nazan Saatçi, sorularımıza yine içten ve samimi yanıtlar verdi. Haydi buyurun sohbetimize…
SİZ SAMSUN’DA DÜNYAY GELDİNİZ SANIRIM. BİZE BİRAZ KENDİNİZDEN SÖZ EDER MİSİNİZ?
Habib beyciğim. İlk röportajımızda anlatmıştım. Ancak sevgili okurlarınız ve hayranlarım için tekrar anlatayım. Ben 1958 yılında Samsun’da dünyaya geldim. Lise eğitimimi Samsun'da tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nden mezun oldum. 1978 yılında İnci Gazetesi tarafından düzenlenen "Sinema kraliçesi" Yarışması’nda birinci oldum. 1983 yılında katıldığım Miss Asia (Asya Güzellik Yarışması’nda) ikinci oldum.
PEKİ SİNAMAYA NASIL BAŞLADINIZ?
Katıldığım yarışmalarda yapımcıların dikkatini üzerime çekmeyi başarmıştım… (Gülmeye başlıyor...) Yarışmadan hemen sonra film yapımcılarından teklif üzerine teklif almaya başladım. Rol aldığım filmlerim büyük beğeni topluyordu. Kısa süre içinde şöhreti yakaladım.
HAFTA SONUNU SABIRSIZLIKLA BEKLERDİM
OYUNCULUK HEVESİ NE ZAMAN BAŞLADI?
Ben 10 - 11 yaşlarındayken 'Seksek' diye bir dergi vardı. Oradaki çocuk fotoromanlarını okumak için hafta sonunu sabırsızca beklerdim. Oradaki çocuk sanatçı yarışmasına resim çektirip yolladım. Halbuki fotoğraf çektirmesini hiç sevmezdim. Bu yüzden de deklanşörden ziyade farklı yerlere bakardım. Fotoğraflarımı istediğim gibi çekemesem de ben yine de onları yolladım, kazanamadım tabii. Bir daha bu konulara hiç girmedim. Çocukluğumdaki bu deneyim beni fazlasıyla durdurdu. Gençlik yıllarımda oyuncu olmak aklıma bile gelmedi. Arkadaşlarımın zorlamasıyla 'Sinemanın Kraliçesi' ve güzellik yarışmalarına katıldım. 'Sinemanın Kralı ve Kraliçesi' yarışmasında Türkan Şoray, Ayhan Işık, Hakan Balamir, Türker İnanoğlu, Kadir Yurdatap gibi isimler jürideydi. Bulut Aras ile birinci olduk. Böylelikle sinema maceram başladı.
KEMAL SUNAL İNSANLARLA ARASINA MESAFE KOYMAK ZORUNDAYDI
KEMAL SUNAL İLE OYNADIĞINIZ FİLMDEKİ EMİNE KARAKTRİYLE GÖNÜLLERDE TAHT KURDUNUZ. KEMAL SUNAL NASIL BİR KİŞİLİKTİ?
Kemal Sunal nurlarda uyusun… Çok farklı bir kişilik. Akıllı, yetenekli, vakur. Sevildiği ve çok başarılı olduğu rollerin etkisiyle eğer onu öyle komik gibi düşünüyorsanız çok yanılıyorsunuz. Çekim esnasında genellikle sakin köşesinde otururur ve etrafı gözlemlerdi. Kameranın karşısına geçince birden değişirdi. O sakin adam adeta devleşiyor. Gülmeye başlıyorsunuz. Sahne bittiğinde gülüşmeler devam etmiyor. Çünkü Kemal Sunal yine eski haline dönüyor. Sakin, sessiz, ciddi" bir insan haline geliyordu. O zamanlar belki anlamamıştım ama Kemal Sunal insanlarla arasına mesafe koymak zorundaydı. Komedi oynamak zordur çünkü. O rolünü yaptıktan sonra demir maskesini takıyordu. Kimseye dertleri varsa anlattığını, içini döktüğünü sanmıyorum. Herhalde onu en iyi tanıyanlar ailesidir. Çocuklarına oğlu Ali Sunal’a, kızı Ezo Sunal’a bakın. Genç nesil ve çok içtenler. Eşi Gül Sunal, YouTube'da Kemal Sunal’ın anılarını gazete haberleri arşivi aracılığıyla paylaşıyor. Onlar Kemal Sunal'ın gerçek yüzleri. Bizlerse belki de onun gerçek sıcak yüzünü oyunculuğu dışında hiç göremedik. Yanlış anlaşılmak istemem, 'Kemal Sunal kendini beğenmiş birisi' demek istemiyorum. Sadece kendisini korumaya almış ciddi bir sanatçı olduğunu düşünüyorum. Oynadığı rollerin tam tersine ciddi, sinema aşığı, zeki ve kendinden emin.
FOTOROMANLARDA OYNAMAYA BAŞLADIM
BİRÇOK OYUNCU SEKS FİLM FURYASINDAN ETKİLENDİ. BİRÇOK OYUNCU SİNEMADAN UZAKLAŞMAK ZORUNDA KALDI. BU FURYA SİZİ DE ETKİLDİ Mİ?
Evet bu furyadan ne yazık ki herkes çok etkilendi. Öyle ki Uzun süre kimse film yapamadı. Çok geçmeden fotoroman furyası başlamıştı. Birçok oyuncu fotoromanlarda oynamaya başlamıştı. Tabii bende fotoromanlarda oynamaya başladım. Uzun bir aradan sonra seks furyası bitti, arabesk filmleri başladı ama çoğu 16 mm çekiliyordu. Prodüksiyonların kalitesi azdı. Yapılan filmler çok küçük bütçeliydi. Ben çoğunlukla oynamamayı tercih ettim.
DUVAR FİLMİNDE OYNAMAK BENİM İÇİN TEHLİKELİ OLURDU
ÇOK BYÜK BÜTÇELİ FİLMLERDEN TEKLİF ALMIYOR MUYDUNUZ?
Çok büyük bütçeli filmlerde oynamak da çok zordu. O zamanlar bölgeler vardı ve o bölge temsilcileri filmlerde kimi görmek istiyorlarsa o kişilere şans verirlerdi. Zaten film sayısı da çok azdı. Darbe dönemi daha da zordu. Sağ merdivenleri sağcılar soldakini solcular kullanırdı. Biz Türkoloji olarak sağcı kabul ediliyorduk. Yılmaz Güney'in 'Duvar' filminde oynamam teklif edilmişti mesela onda da oynayamadım. Mümkün değildi yani. Benim için tehlikeli olurdu. Olaylarla yaşıyorduk. Kısacası bizi birbirimize kırdırdılar maalesef.
SİNEMADAN NEDEN UZAKLAŞTINIZ?
Sinemadan uzaklaşmamın tek sebebi Amerika’ya yerleşmeye karar vermemden kaynaklı. ABD'ye Ben 1995'ten beri ABD'de yaşıyorum. Ablam, ABD'de yaşıyordu. Anne ve babamı da yanına almıştı. Ben ise Türkiye ile ABD arasında adeta mekik dokuyordum. ABD, Pakistan ve Türkiye arası devamlı seyahat ediyordum. O günlerde ablam benim adıma göçmen çekilişine başvurmuş. Bundan haberim yoktu. Ve çekilişte ismim çıkınca bana konsolosluğa gitmem söylendi. Gittim, ama başıma gelecekleri bilmiyordum. İlk yaptıkları pasaportumu alıp vizemi iptal etmek oldu.
SİNEMAYI ÖZLEDİNİZ Mİ?
(Gözleri doluyor…) Hem de çok özledim. Yeşilçam bir başka güzeldi. Ben evimde hala Yeşilçam filmlerini izliyorum. Çünkü o filmlerin bir ruhu vardı. O ruh hiçbir zaman yok olmayacak. O güzellikleri nasıl anlatsam bilmem ki… O oyuncular artık zor gelir bence…
HALA ÇOK GÜZELSİNİZ, BU FORMUNUZU NEYE BORÇLUSUNUZ?
Gülmeye başlıyor… Çok teşekkürler. Hayranlarım yaşlanmadığımı düşünüyorlar ve nasıl formumu koruduğumu bilmek istiyorlar. Az yemek - içmek ama doğru yemek önemli. Ama iş burada bitmiyor tabi. Bir de işin çok önemli ruhani kısmı var. Zorunlu çalışmayı bile zevk haline getirmek mümkün. Dualarla hayata tutunmak bize bir enerji sunar. Ve sevgi tabii ki... Sevgiyi içinde barındıranlar kesinlikle kazanırlar. Kısacası ruhani dünyanızı uyandırmanız lâzım. Bu maddi dünyanın bazı sıkıntılarından sıyrılmanız lazım.
TÜRKİYE’Yİ ÖZLEDİNİZ Mİ?
İnsanın vatanı bir başka güzel… Türkiye’yi oradaki hayranlarımı çok ama çok özlüyorum. Sosyal medya hesaplarımda onlarla hasret gidermeye çalışıyorum.