Nisan ayı Ermenistan Devleti ile birlikte bir avuç Ermeni militanın “Osmanlı Soykırım” yaptı diyerek Türk Milleti’ni suçladığı aydır. Ne yazık ki; onların yanında olan bazı Avrupa Devletleri ise Osmanlı Devleti’nin kendilerine yaptıkları yardımda ibret almadan onlara yardım ve yataklık ederler. ,  Gözünü aç ey Avrupa! Bir bak suçladığın Osmanlı’ya;  açlıktan ölmek üzere olan İrlanda’ya 1847’de nasıl bir insanı yardım yapmış! Bak da gör, gör de; Osmanlı’ya teşekkür et Avrupa!
“1924 yılında Lozan’da Türkiye ile ilgili görüşmeler yapılırken Yahya Kemal de orada imiş. Avrupalı bütün delege ve temsilciler bizim aleyhimize oy verirken, sadece İrlanda temsilcisi her oylamada bizim lehimize parmak kaldırıyormuş. Bu durum şairimizin dikkatini çekmiş ve bir fırsatını bulup kendisine; “Herkes bizim aleyhimizdeyken, siz her seferinde lehimize oy kullanıyorsunuz; bunu niçin yapıyorsunuz?” diye sormuş. İrlandalı Yahya Kemal’in yüzüne şöyle bir bakmış ve ‘’Böyle yapmaya mecburum. Benim gibi her İrlandalı da buna mecburdur. Biz bir yandan açlık ve kıtlıktan kırılıp, bir yandan salgın hastalıkla boğuşurken (1845-1849) diğer Avrupalılar’dan hiçbir yardım ve destek görmedik. Ama sizin Osmanlı dedeleriniz, yardım olarak hem para hem de gemiler dolusu erzak gönderdiler. O zor günlerde bize insanca, dostça uzanan eli asla unutamayız. Siz her zaman desteklenmeye lâyık bir milletsiniz; bunu çok iyi hak ediyorsunuz!” Diye cevap vermiş.
Bu felaketten sonra bir milyona yakın İrlandalı Amerika’ya göç etmiştir. Hatta bunlardan bazıları Amerika’da Cumhurbaşkanı bile seçilmiştir. İrlanda’yı kasıp kavuran kıtlık döneminde, Osmanlı İmparatorluğu’nun yaptığı para ve tahıl yardımın hatırasına geçtiğimiz mayıs ayında Dublin’e yetmiş mil uzaklıktaki Drogheda şehrinde tören yapılarak, o döneme ait tarihî bir binaya şükran plâket asılmıştır. Tarihî bilgi ve belgelere göre iki milyon İrlandalı’nın göç etmesine ve ölümüne sebep olan açlık ve kıtlık felâketi sırasında Sultan Abdülmecit, İrlanda halkına on bin sterlin yardımda bulunmak istediğini bildirir. Fakat kendi topraklarına dâhil bulunan bu bölgeye sadece iki bin sterlin vermeyi kararlaştıran İngiltere Kraliçesi Victoria, İstanbul’daki büyükelçisi vasıtasıyla, Sultan’ın teklifine karşı çıkar ve neticede Osmanlı bağışı bin sterline iner. Sultan Abdülmecit bunun üzerine İrlanda’ya tahıl yüklü beş gemi gönderir. Fakat İngilizler’in Dublin Limanı’na sokmadıkları erzak dolu yardım gemileri, yüklerini Drogheda Limanı’na boşaltır (1847).” 
Bu dönemde İngiltere ve kıta Avrupa’sı Sanayi İnkılâbı’nın getirdiği refah ve zenginlik içinde oldukları hâlde İrlanda’ya yardım etmezken, Osmanlı’nın hem maddî sıkıntı içerisinde, hem de çok uzak bir coğrafyada olmasına rağmen insanî yardımda bulunması burada dikkat edilmesi gereken önemli hususlardan biridir. İşte, bu hâdisenin hatırasına 2006 Mayıs ayında, Drogheda Belediyesi’nce yaptırılan şükran plâketi, 150 yıl önce Türk gemicilerin misafir edildiği eski belediye sarayının duvarına (şimdiki Westcourt Oteli) çakılmıştır. 
İrlanda asilzadelerinin padişaha gönderdikleri ve hâlen Topkapı Sarayı Müzesi arşivinde muhafaza edilen teşekkür mektubunun da bu Osmanlı yardımını doğrulanmıştır. Mektupta şöyle deniyordu: “Aşağıda imzaları bulunan biz İrlanda asilzadeleri, beyefendileri ve sakinleri, Majesteleri tarafından, acı çeken, kederli İrlanda halkına gösterilen cömert hayırseverlik ve alâkaya en derin minnetlerimizi saygıyla takdim eder ve onlar adına Majesteleri tarafından İrlanda halkının ihtiyaçlarını karşılamak ve acısını dindirmek üzere cömertçe yapılan bin sterlinlik bağış için teşekkürlerimizi arz ederiz.” Kraliçe Victoria’nın, kendi topraklarına dâhil bir bölgeden yükselen çok acil yardım çağrısına karşı yapılmak istenen nakdî yardımı engellemesi ve bunu onda bire düşürmesi ibret verici bir vakaydı. Buna karşılık Osmanlı Sultanı’nın, siyasî sürtüşmeleri ve nakliye güçlüklerini de göze alarak, dört bin kilometre uzağa tahıl yüklü gemiler göndermesi, büyük bir âlicenaplık örneğiydi.
Drogheda’nın Belediye başkanı Alderman Frank Goddfrey de, şehir ambleminin Osmanlı hilâl ve yıldızı olduğunu hatırlatarak “Şükran plâketimiz, iki ülke insanlarının dostluk sembolü olacaktır, ümidindeyim. Dostumuz Türkiye’yi en kısa sürede Avrupa Birliği içinde görmek istiyoruz.” dedi. Kıtlık ve Açlık Müzesi Müdürü de, Türk halkına ve Osmanlı İmparatorluğu’na minnettar olduklarını vurgulamıştır. Kısacası ne mutlu böyle bir ecdadın torunu olduğum için; ne mutlu böyle bir ecdadın bıraktığı Cumhuriyetin mensubu olduğum için!..