Son yıllarda yaşanan pandemi sürecinin ardından eğitim sistemi farklı bir bakış açısıyla rafine edildi. Bu süreçte sorgulamalar ve yaklaşımlar da çeşitlendi. Geleneksel yüz yüze örgün eğitim yöntemlerinin ötesine geçilerek çevrim içi online eğitim politikaları da güncellendi.

Günümüz krizleri ve travmalarının çocuklar üzerindeki etkilerini Türkiye'de önemli işlere imza atan sevgili Derya ŞİRİN'e sormak istedim. Sosyal medya ve basın aracılığıyla onun hakkında birçok bilgi edinmek mümkün, ancak ben özellikle örnek teşkil etmesi açısından okurlarımız için daha özel bir bakış sunmak istedim.

Derya, çocuk kitapları yazarlığından sanatsal faaliyetlere, aktivist bir kişilik olarak çocuklara ve eğitime adanmış bir karakter. Kendisini tanımlarken paylaştığı cümleler oldukça etkileyiciydi:"Bu ve buna benzer sorular gelince insan kendini anlatmakta zorlanıyor. Öğretmen bir baba ile terzi bir annenin beşinci, yani son çocuğu olarak dünyaya geldim. En büyük zenginliğim anne ile babamın azmi ile öğrenme meraklarının olmasıydı. Bu merak sayesinde biz beş kardeş, hep bir sorgulama ile problemleri çözümeyi yaşayarak öğrendik. Tabii böyle yetişince seçilen mesleklerimiz de hep bir sorgulama-çözümleme ve üretme odaklıydı. İlk üniversitemde yaratıcılığımı pekiştirdiğim Mersin Üniversitesi Heykel Bölümü'ydü. Sonrasında da merak ve sorgulama becerimi zenginleştirdiğim Okul Öncesi Eğitimi'ni ve üzerine yaptığım mastırı Amerika'da tamamladım. Yaklaşık 25 yıldır hayatımı çocuklar ve sanat odaklı projelerle zenginleştirmeye çalışıyorum."

Türkiye'deki çocuk psikolojisi üzerine odaklandığınız pedagojik yaklaşımlarınız ve bu alandaki fikirleriniz hakkında daha fazla bilgi verir misiniz?

Okul öncesi alanında birçok projenin içerik geliştirme ve sahada uygulayıcı olarak çalışmalarda bulundum. Alanım, eğitim içeriklerinin uygulanmasında çocuğun hayatında olan ebeveyn, eğitmenler ve çocuğa dokunan bireyin çocukla sağlıklı bir öğrenme yolculuğuna çıkabilmesi.

Çocukların öğrenme süreçleri sadece didaktik ve masa başında öğrenme üzerine kurulmamalıdır. Çocuklar meraklarını sorgulama, araştırma ve oyunlar aracılığıyla öğrenir; bu öğrendiklerini akranlarıyla paylaşarak da sosyalleşirler. Son yıllarda öğrenme metodları ve uygulamalara yeni yaklaşımlar geldikçe, ebeveynler ve eğitmenler arasında geri kalma veya yetişememe duygusu yoğunlaştı.

Çocuğumuza daha iyi bir gelecek hazırlama süreci stres ve kaygıyla şekillendiğinde, bu duygular çocuklarımıza da geçmiş oldu. Bu kaygı ve stres, öğrenmenin önüne geçerek çocuklarımızda öğrenmeye karşı direnç veya heyecanların kaybolmasına da yol açabiliyor.

Öğrenmenin azaldığı yerde özgüven ve merak duygusunun ne yazık ki azaldığını gözlemliyoruz. Bu da çocukta yeni bir öğrenme ile karşılaştıklarında "Anlamıyorum. Bilmiyorum. Nasıl yapacam? Çok zor." gibi dönüşlere yol açıyor. Aslında elindeki oyuncağı birkaç kez deneyince yapabileceğini veya okuduğu kitabın beş-on sayfasını daha okusa hikayeye hakim olabileceğini fark edebilir. Bu veya buna benzer öğrenmeye direnç ve kaygılarının önüne geçmek için çocuğa ve kendimize zaman ve fırsat tanımalıyız. Bundan dolayı, empoze ettiğimiz yeni eğitim yaklaşımları öncesinde kendi şartlarımızı ve çocuğumuzun karakterini dikkate alarak ilerlemeliyiz.Öğrenme, unutmamamız gereken, ev, okul ve sosyal hayattaki etkileşimle hayat bulur. Tüm bunların dışında yetersiz kaldığınızı hissettiğinizde, konusuna hakim uzmanlardan destek almak, size ve çocuğunuza katkısı çok daha fazla olacaktır.

Sizin akademik başarılarınızı biliyorum. Amerika ve Türkiye'deki çocukların eğitimini karşılaştırdığımızda, farklı yaklaşımların neler olduğunu ve bu iki ülkede çocukların eğitimindeki olası farklılıkları merak ediyorum.

Bilimsel bir alanda akademik çalışma yani yayın yapmıyorum, ama uygulama kısmındayım. Bu soruyu yanıtlama, şu açıdan doğru olmaz: Her ülkenin yaşam koşulları, gelenekleri ve coğrafi altyapıları birbirinden çok farklıdır. Amerika'nın A şehrindeki eğitim ile B şehrindeki eğitim içeriği de birbirinden çok farklıdır. Amerika'nın A şehrindeki eğitim ile B şehrindeki eğitim içeriği de birbirinden çok farklıdır.Amerika’daki eğitimde hedef alınması gereken eğitim standartları vardır. Her eyalet bu standartları hedef alarak  kendi içerik ve uygularlarını zenginleştirir. İki ülke arasındaki artı ve eksikleri bu anlamda değerlendirmek pek doğru olmaz. Genel olarak öğrenme metodları ve uygulamaları göz önünde bulundurduğumuzda ise bir çocuğun ve eğitimcinin bilgiye ulaşmak için kaynakları bizde daha kısıtlıdır. Oyun oynanacak parklar, okumak için kitaplara ulaşacakları kütüphaneler, sosyalleşecekleri spor ve sanat merkezleri tüm çocukların ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli değildir.

Deprem sürecindeki büyük katkılarınıza şahit oldum. Hem "Bir Milyon Kitap Projesi" kapsamında hem de kişisel olarak deprem bölgelerini ziyaret ettiniz. Depremzedelerin çocukları için bu zorlu dönemde neler yapılabilir konusundaki görüşlerinizi paylaşabilir misiniz?

Daha yapılacak çok iş var. Keşke bu süreci yaşamamış olsaydık. Yaşanan tüm travmalar sonrasında bir rutinin olmasına özen gösterilir. Bu da travma sonrasındaki süreci, yani toparlanma için gözlem alanı yaratır. Tüm deprem bölgelerindeki çocuklarımız için acil olarak çocuk merkezleri oluşturmalıyız ki bir rutinleri olabilsin. Okul öncesi için anaokul, ortaokul ve lise için sanat ve spor aktivitelerinin olduğu sosyal dayanışma merkezleri kurulmalı. Bu merkezler hem rutini sağlar hem de travma sonrasındaki duygudurumlarını aktaracakları doğru becerileri kazandırır. Aslında tüm ülke genelinde her ailenin ulaşabileceği çocuklarımız için anaokulu ve oyun merkezleri olması gerekir. Bunların dışında ailelerin ve çocukların yaşam koşullarının sağlanarak psikolojik destek almaları için şartların bir an önce sağlanmış olması lazım. Bir daha böyle büyük bir acıyı yaşamamak hepimizin ortak arzusu.

Eğer Derya Şirin ülke için bir ütopya tasarlasa, o dünyada nasıl bir yaşam inşa ederdi?

Güzel bir dünya inşa etme ütopyası oldukça zor, ama imkansız da değil. Yukarıda birçok kez belirttim, çocuklar ve gençlerimiz için öğrenme alanlarının her mahallede maddi bir karşılığı olmaksızın açılması benim hayalim. Kütüphane, spor merkezi ve anaokullarının her mahallede olması imkansız değil. Bunu hep birlikte talep edip isterseniz, belki de olur.

Son olarak, genç nesillere yönelik paylaşmak istediğiniz önerileriniz veya tavsiyeleriniz var mı?

Merak etmeyi, sorgulamayı ve öğrenme heyecanını çocuğunuzun hayatından eksik etmemeye özen gösterebilirsiniz. Ayrıca her ailenin dinamiği kendine özgü olduğu gibi her çocuğun karakteri de farklıdır.

Zorlandığınız anlarda ise işin ehli uzmanlardan destek almak, sizin ve çocuğunuzun hayatını kolaylaştıracaktır. 

Hepimiz için en çok önemsediğimiz konuların başında kuşkusuz çocuklarımız gelmekte. Okulların açılmasına az bir süre kalmışken . Bu değerli fikirleri okurlarımızla paylaştığı için sevgili Derya ŞİRİNE’e  çok teşekkür ediyorum.

Sağlıkla sanatla ….