Dertlere sebep olanların üstüne bir de yetmezmiş gibi bu dertlere nasıl derman olacaklarını dile getirdikleri,yüzbinlerle “Ah! Vah!” nidaları eşliğinde buluşup yakındıkları meydanlardan, kim kimin pantolonunu ne zaman bir anda aşağıya indireceğinin ve sonrasında nasıl bir görüntüyle karşılaşılacağına ilişkin kamuoyu yoklaması niteliğinde sosyal medya aracılığı ile seçim sonucunu yansıtacak bir sonuç çıkarımı yaptığımızseçim maratonumuzda sona yaklaşırken, Dünya genelinde dillere destan olacak eşi benzeri olmayan bir süreçten daha geçiyoruz. Sınanıyoruz demek daha doğru olur! İlk kural, Boks sporunda bile olan “kimse kimseye belden aşağı vurmamak” olmalı. Burada kimseyi savunan değil, yanlışları zikreden bir anlayışla bu satırları yazıyorum. İnanın, Milletimiz magazinel merak dışında kalan ve çok da önemli olan ülkemizi yönetecek kişilerin yatak ve ayak oyunlarıyla değil, gerçekte dertlerimize derman olabilecek, ülkemizi kalkındıracak projelerle ve bu projelerin gerçekleştirilmesiyle ilgileniyor. Çocuklarımızın, kadınlarımızın, yaşlılarımızın, engellilerimizin, annelerimizin, babalarımızın, öğretmenlerimizin, polislerimizin, askerlerimizin, memurlarımızın, sağlık çalışanlarımızın, öğrencilerimizin, emeklilerimizin, iş insanlarımızın… Siyasilerimizden bekledikleri; gelecek günlerimizde maddi, manevi zenginlikler içinde, birlikte, barış, huzur ve güven içinde yaşayabilmek.

Özellikle son zamanlarda çok sıkça gündeme gelen “seçimin sonrası seçimin sonucuna göre ülkemizde olağanüstü hâl ilan edilebileceği ve iç isyana varan olaylar silsilesi yaşanabileceği” söylentileri çok korkutucu! Düşünmek bile istemiyorum. Ülkemizde seçim sonuçlarını milletimizin verdiği oylar belirliyor. Milletimizin iradesine saygısızlık yapmak isteyen bir düşünce olacağını düşünmüyorum.

Birbirimizle savaşmak için değil, önümüzdeki 5 yıllık dönemde Ülkemizi yönetecek kişileri belirlemek için sandıklara gideceğiz. Bundan öncekilerde olduğu gibi… Her vatandaşımızın kendisine göre bir düşüncesi var ve bu düşünceye saygı duymak, birbirimize saygı duymak ne de güzel, ne de bize yakışan olur…

Kuşlar gibi olmalıyız mesela. Üzerine konduğumuz ve bizi taşıyan dal, bizden sonra en fazla esnemeli. Ne birbirimize ne de çevremize zarar vermemeliyiz. Birbirimize, birbirimizin fikirlerine saygı duyarak, halkımızın iradesinin galip geleceği bir seçimi kirletecek düşüncelerden uzak durmalıyız.  Unutmayalım, ülkemize hizmet için birbirimizle yarışıyoruz. Çok güzel bir amacımız var. Böylesi güzel bir amacın altından kötü bir sonuç beklentisi içine girmek vatanını sevmemekle eşdeğer bence!

Seçim gününün sabahı, sevdiklerimizle güzel bir kahvaltı yapalım. Çayımıza her zamankinden bir fazla şeker atalım mesela. En güzel kıyafetlerimizi giyelim. Çoluk-çocuk maaile birlikte oyumuzu kullanacağımız okulumuza birlikte el-ele, kol-kola, yürüyerek gidelim. Belki de bizim oy vereceğimiz partiye oy atmayacak komşumuza sıcacık bir “günaydın” diyelim. O gün şikayet etmek, eleştirmek yerine, düşmanca duygular beslemek yerine 5 yılda bir geleceğimiz için doğru olduğunu düşündüğünüz partiye oy atmanın fırsatını değerlendirelim. Halkın iradesini hepimiz sandıklara giderek yansıtalım. Güzel coğrafyamızda yaşayan güzel insanlarımızın güzel amaçlarla bir araya geleceği herkese örnek olabilecek bir seçim günü yaşayalım, yaşatalım.

Birbirimizle kavga etmek de ne demek? Nereden çıktı bu kirli fikir! Karşısında duralım, bu fikri yayanları utandıralım. O gün; demokrasinin, halkın iradesinin kazanacağı ve bizlere yakışan bir seçim günü olacak. Bizi, bize düşürmeye kimsenin gücü yetmeyecek! Bizi biz yapan o kadar çok ortak değerlerimiz var ki, Bayrağımız var, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüz var, şehitlerimiz var, inançlarımız var, geleneklerimiz, kültürümüz, uğruna atalarımızın kan döktüğü Dünyanın en güzel toprakları var…