Birlik ve beraberlikle ilgili atalarımızdan yadigâr çok anlamlı atasözlerimiz var: “Birlikten Kuvvet Doğar!”, “Anca beraber, kanca beraber”, “Bir elin nesi iki elin sesi var.”, “Nerede dirlik orada birlik.”… Milletçe yüzyıllardır birlik ve beraberlik anlayışımızı tam olarak da yansıtan sözler… Ülkemize, mahallemize, evimize… Kim gelse buyur ederiz. Niyet okumaya çalışmak gibi kirli bir düşüncemiz de olmaz. Tenceremizde, tabağımızda ne varsa oturur bölüşür, bundan da büyük bir keyif alırız. Bizi mutlu eder! Genetiğimizde bu var. Hal böyleyken, kapımız açık ve ekmeğimizi paylaşmaya hazırken sömürü düzeni içinde bizlere biçilen rolün her geçen gün neye benzediğini görmek mutsuz ediyor! Belli bir zümrenin, bırakın bir tabak aşı paylaşmayı, elimizdeki tek bir tas çorbayı almaya çalıştığını görmek yarınlarımız için yabana atılır gibi değil artık! Birlikteliği eşit hesaplar üzerine kurulmuş, ortak dertlerle hareket eden doğru tarafla birlik olmalı ve sadece belirli bir zümrenin çıkarları üzerine kurulu bir düzen içinde olmayarak ağızlarda bir parmak bal tadı bırakan suni ve dışlanmışlığın farkında olarak net bir tavır sergileme zamanımız çoktan geldi. 

Üretmeye, ürettiklerimizi ihraç etmeye, güvenli ve tek taraflı olmayan, arkasında ikinci bir sömürü planı olmayan ekonomik iş birliği içinde olmaya ihtiyacımız var. Hak ettiği değeri bulmuş para birimimizle ticaret yapmaya, gerçekten dost ülkelerle güven ilişkisi inşa edilmiş ittifak içerisinde olmaya hakkımız var. Atalarımızın yüzyıllardır bizlere nasihat niteliğinde ifade ettiği, içerik olarak anlamına uygun birliktelikler içinde olmaya ihtiyacımız var.

Dünya, her ne kadar tüm dinamiklerini çıkar senaryosu üzerine kurulu bir düzen içinde yürütmeye çalışan ve tüm mevcudiyetini bu uğurda hala harcamaya çalışan düşüncelerin varlığı ile mücadele etmeye çalışsa da günümüzde hiçbir şey eskisi gibi değil! Tabiri caizse yine Atalarımızın deyimiyle “Pabuç pahalı” artık! Özellikle Orta Doğu, elini-kolunu sallayarak o coğrafyayı babasının çiftliği gibi kullanan çıkarcı grupların mesken yeri olmaktan çıkıyor.

Çin’in akılcı ve en azından bugün karşılıklı fayda üzerine dayalı stratejik, diplomatik, siyasi hamleleri belki de Dünya’da milyarlarca insanın derdine derman olacak cinsten. Güven ilişkisine ve karşılıklı faydaya dayalı kurmaya (hatta kurduğu) çalıştığı ittifak; barış, huzur, ekonomik bağımsızlık ve maddi-manevi zenginlik umuduyla yaşayan insanlar için büyük bir fırsat. Çin, kurmaya çalıştığı güçlü ve derinlikli ilişkilerle aslında herkes için bolluk ve bereket kapısının aralanmasını da sağlıyor.

Hal ve düşünce böyle olunca bu gelişmelere ışık tutan gelişmeleri de kısaca özetlemek isterim:

CFR, Çin ve Rusya liderlerinin Moskova’daki buluşmasının, Washington’un ‘çifte kuşatma stratejisine karşı ortaklıklarını derinleştirdiğini’ yazdı. ForeignPolicy’de çıkan analizde de iki ülkenin ‘adı konulmamış ittifakının’, ABD’nin ‘resmi ittifaklarından’ daha önemli bir noktaya geldiği belirtildi.

ABD’nin dış politikasına yön veren Dış İlişkiler Konseyi (Council on ForeignRelations – CFR), Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in Moskova’da Rus mevkidaşı Vladimir Putin’le yaptığı görüşmeyi “Çok kutuplu dünya ittifakı pekişti.” vurgusuyla değerlendirdi.

CFR Uzmanı Thomas Graham’ın imzasıyla 24 Mart’ta yayımlanan “Putin-Xi Zirvesi ABD Karşıtı Ortaklığı Güçlendiriyor” başlıklı makalede, ABD’nin “çifte kuşatma politikasının iki ülkeyi birleştirdiği” savunuldu. Çin’in “dünya siyasetinde daha büyük bir gölgeye sahip olduğu” saptanan makalede, ABD’nin “Küresel Güney” diye anılan gelişen dünya ülkelerini Çin ve Rusya liderliğindeki “çok kutuplu dünyaya kaptırabileceği” uyarısı yapılıyor.

İHTİŞAMLI ZİRVE STRATEJİK UYUM

Makalenin başında Xi-Putin Zirvesi, “ihtişamlı” olduğu ve stratejik ortaklığı derinleştirdiği belirtiliyor:

“Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Çin lideri Xi Jinping, bir devlet ziyaretinin ihtişamıyla, ABD liderliğindeki kurallara dayalı uluslararası düzeni çok kutuplu bir dünya lehine değiştirmeyi amaçlayan ve giderek artan stratejik uyumlarına ışık tuttu.”

Putin’in “dünyanın iki süper gücünden biri olan Çin’le ilişkilerini derinleştirerek dünya sahnesinde yalnız olmadığını ve tecrit edilemeyeceğini gösterdiği” belirtiliyor. İki ülke arasında güçlenen ekonomik dayanışmanın “Rusya’nın Batı’nın sert yaptırımları karşısında dirençli kalabileceğini gösterdiği” değerlendiriliyor.

Çin’in İran-Suudi Arabistan anlaşması ve Moskova ziyaretiyle uluslararası ilişkilerde ağırlığını koyması, Avrupa’da yankı buldu. Avrupa Birliği’nin önde gelen 4 lideri, önümüzdeki haftalarda Pekin’de Xi Jinping’le görüşmek üzere sıraya girdi.

Çin’in dünya sahnesinde ağırlığını koyması, Avrupa Birliği’nde (AB) Pekin’e yönelik tavrı değiştirdi. Ukrayna’da sonu gelmeyen bir çatışmadan endişe duyan Avrupalı liderler, Çin’in Ukrayna barış planını ve Putin’le görüşmesini olumlayan açıklamalar yaptı. İspanya Başbakanı Pedro Sanchez, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, AB Dış Politika Şefi JosepBorell ve AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Pekin’de Çin Devlet Başkanı XiJinping ile görüşmek için sıraya girdi. ABD’li Politico gazetesi bu diplomasi trafiğini “Avrupalı liderler aniden Çin’e ulaşmak için birbirlerini ezmeye başladılar.” cümlesiyle haberleştirdi.

BU SESE KULAK VERMELİYİZ

İspanya Başbakanı Pedro Sanchez, önümüzdeki hafta Çin’e gideceğini ve Pekin’in Rusya-Ukrayna barışı için öne sürdüğü çerçeveyi görüşeceklerini açıkladı. Brüksel’deki AB toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Sanchez, Xi’nin sunduğu barış planını “ilk elden öğrenmek istediğini” ve Ukranya’ya görüşmeler için gerekli koşulları oluşturması gerektiği mesajı vereceğini dile getirdi. Sanchez, “Çin küresel bir aktör. Hep birlikte bu savaşa bir son verip veremeyeceğimizi ve Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü yeniden sağlayıp sağlayamayacağını görmek için onun sesine kulak vermeliyiz.” ifadelerini kullandı.

Atlantik liderleri, Çin’in 12 maddelik barış çerçevesini eleştiren ve Rusya’nın gizli destekçisi olmakla suçlayan açıklamalar yapmışlardı. Aynı zamanda İspanya Sosyalist İşçi Partisi Genel Sekreteri olan Sanchez, Avrupa’da bu tavrı kıran ilk siyasetçi oldu. İspanya’nın temmuz ayında Avrupa Birliği dönem başkanlığını devralmasıyla Çin Komünist Partisi’nin Sanchez’in bloğu hem Ukrayna’da barış hem de Çin’le iyi ilişkiler yönünde etkileyebileceği kaydediliyor.

Suudi Arabistan kabinesi dün Şanghay İşbirliği Örgütüne (ŞİÖ) katılma kararını onayladı. Riyad, ABD'nin güvenlik endişelerine rağmen Çin ile uzun vadeli bir ortaklık kuruyor. Xi Jinping, Salman ile yaptığı görüşmede iki ülkenin ilişkilerinin tarihin en iyi seviyesinde olduğunu söyledi.

Batı Asya’da ABD’nin etkisini kıran hamleler hızlanmaya başladı. Çin öncülüğünde İran ve Suudi Arabistan’ın ilişkilerini normalleştirmesinin ardından, Riyad yönetimi ŞİÖ’ye katılma kararı aldı.

Çin Devlet Başkanı XiJinping, Veliaht Prens Muhammed bin Salman ile önceki gün yaptığı telefon görüşmesinde İran ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin yeniden inşasına yönelik çabaları destekleme sözü verdi.

Ramazan ayını tebrik eden Xi, Salman’a Pekin ve Riyad arasındaki ilişkilerin "tarihin en iyi döneminde" olduğunu söyledi ve Çin'in Batı Asya’da "barış, istikrar ve kalkınmayı" teşvik etmek için çalışacağını söyledi. Çinli lider, "Suudi ve İran taraflarının iyi komşuluk ruhunu koruyacaklarını ve Pekin'deki diyaloğun sonuçları temelinde ilişkileri geliştirmeye devam edeceklerini umuyorum." ifadelerini kullandı.

Salman ise Suudi Arabistan'ın Çin'in girişimini takdir ettiğini ifade ederken, Suudi ve İran Dışişleri Bakanlarının Ramazan bitmeden bir araya gelmeyi planladıklarını da bildirdi.

Çin, 2018'den bu yana Avrupa Birliği'ni geride bırakarak Suudi Arabistan'ın en büyük ticaret ortağı oldu ve iki ülke arasındaki ticaret geçen yıl 87,3 milyar dolara ulaştı. Şanghay merkezli Yeşil Finans ve Kalkınma Merkezi'ne göre Suudi Arabistan geçen yıl Pekin'in Kuşak ve Yol Girişimi kapsamındaki yatırımların ana hedefi olurken, Çin'in krallıktan yaptığı ithalatın yüzde 77'sini ham petrol oluşturdu.

Riyad'ın Pekin ile artan bağları, Washington'da güvenlik endişelerine yol açtı. Washington, Çin'in dünya çapında nüfuz sahibi olma girişimlerinin ABD'nin Batı Asya politikasını değiştirmeyeceğini söylüyor. Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri, ABD’ye olan güvensizliğin artmasıyla birlikte ortaklarını çeşitlendirmek için harekete geçti. Başta Rusya ve Çin ile ilişkilerini geliştiren Riyad yönetimi, ABD ile olan bağımlılık ilişkisinden de vazgeçmeye başladı. Washington ise bölgede aktif bir ortak olmaya devam edeceğini söylüyor.

Tüm bu gelişmeler olurken, Çin diğer yandan da savaşın durması için de diplomasi trafiğini sürdürüyor. Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mikhail Galuzin, çatışmaların durması için Kiev hükümetinin atması gereken adımları içeren on maddelik bir liste sundu.

Her ulusun kazandığı, güven, barış ve uyum içinde bir birlik ve beraberlik içinde olduğumuzda atalarımızın söylediği birlik ve beraberlik duygusunun ancak anlam bulabileceği gün gibi aşikar! Böylesi anlamlı bir beraberlik için de söyleyeceğim son söz Ata’mızın sözü olur “Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener!”.