Gencecik taptaze, yarınlara umutla bakan bir kızdı o. Üniversite okuyor, gelecekte insan sağlığına hizmet verebilmek için psikoloji eğitimi alıyordu. Psikolog olacak, insanların psikolojilerinin iyi olabilmesi adına hizmet verecekti. Ancak üç psikolojisi bozuk yaratık tarafından, hayatının baharında, feci bir şekilde katledildi Özgecan. Aslında katledilen Özgecan değil yakılıp, katledilen insanlıktı o ormanda…
Ne kelimelerin kifayet edebileceği, ne de anlatılabilmesi kolay bir şey hadiseyi dile getirebilmek. Küfretmek, lanetler yağdırmak daha pek çok şey yapmak mümkün. Ancak boğazıma düğümleniyor fena oluyor, konuşamıyor, hissettiklerimi ifade edemiyorum gerçekten.
Biliyorum Özgecan ne ilk, ne de son olacak muhtemelen. İnsan denen varlık bu denli hırslı, bu denli acımasız ve bu denli egoist ve ilkel duygularla bezeli olduğu sürece daha nice Özgecanlar yitip gidecek çevremizden.
Dilerim, değme hukuk ve kanun maddelerine aldırış etmeyecek yürekli bir yargıç tarafından bu üç yaratığa ibretlik bir ceza verilir.
Gerçekten, bazen ‘Şeriat Kanunları’nın hiç de yabana atılmaması gerektiğini düşünmüyor değilim…
Affınıza sığınarak bu haftaki yazıma ulusça içimizi sızlatan bu olayla başlamak istedim. Bağışlayın lütfen. Çünkü bu ruh halimle oturup Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş’la ya da herhangi bir spor branşıyla söze başlayabilmem mümkün değildi…

*** *** ***

Evet yukarıdaki birkaç cümleyi karalayıp, çok az dta olsa içimdekileri size aktardıktan sonra, “Yaşam devam ediyor” gerçeğini de göz önünde bulundurarak, işimi yapmaya çalışayım…
Aslında şimdi yazacaklarım da bir tür ruhsal bozukluk örneği davranışa dair.
Gaziantep hava limanında, bir grup Fenerbahçe taraftarıyla, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım arasında geçen nahoş hadise herkesçe malum…
Taraftarın takımla birlikte kente gelen kulüp başkanı Aziz Yıldırım'ı istifaya davet etmesi üzerine Yıldırım’ın taraftarın üzerine, “Terbiyesizler” diyerek yürümesi, bu sırada görev gereği kendisini engellemek isteyen polislere, “Siz kimsiniz” gibi anlamsız bir soru sorması da sağlıklı bir davranış olmasa gerek diye düşünüyorum.
Herkesin herkesi ahlak kuralları içinde ve de fiziki müdahaleye varmayan boyutta protesto etme hakkı vardır. Bu durumun da hayli uzun süredir başkanlık koltuğunda otaran, deneyimli bir yönetici tarafından olgunlukla karşılanması gerektiği görüşündeyim. Yıldırım deneyimindeki bir kişinin, masumane çizgiler içindeki bir tepki karşısındaki tutumu mazur görmeyip, insanların üzerine yürümesi, olayın büyümesini engellemek adına çaba sarf eden emniyet görevlilerine, “Siz kimsiniz” demesi ne kadar mantıklıdır anlayabilmiş değilim.
Yazımızın başlarında da değindiğim gibi, insanoğlu bu denli hırslı, bu denli acımasız ve bu denli egoist ve ilkel duygularla bezeli olduğu sürece sanırım bu devran böyle dönüp gidecek.
Daha bir hafta önce yaşanan Trabzonspor Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nun hakem Bülent Yıldırım’ı telefonla araması olayı ve sonrasında aldığı tarihi cezanın yankıları sürerken, bir hafta sonra Gaziantep’te yaşanan bu hadise…
Bilemiyorum ne oluyor, ne bitiyor, nereye gidiyoruz…
Allah sonumuzu hayır etsin…
Hoşçakalın…