Şiddet, cehalet ve futbolun çirkin yüzüne, Pazar gecesi Trabzon gibi bir futbol şehrinde, Fenerbahçe maçı sırasında ve sonrasında tanıklık ettik…
Bir kere ortaya çıkan manzara, kesinlikle futbolun hiçbir yerinde görmememiz gereken bir durum,
Saha içinde abartılı hiçbir taşkınlığın görülmediği, iki takımın futbolcularının da iyi niyetle mücadelesinin gözlendiği, kenar yönetimlerin, tribünleri provoke etmediği yani, tansiyonun yükselmesi adına hiçbir şeyin yaşanmadığı mücadelenin bitimiyle birlikte gördüklerimizi açıklayacak kelimem yok.
Tabi ki, tüm tribünleri bu tanımlamanın içine almıyorum. Ancak, futbol tutkusuyla nam salmış bir şehrin takımının tribünlerinde bu gibi futbol magandalarının olması üzüntü verici bir durum.
Çok değil dört ay önce 11 Kasım gecesi, Trabzonspor’un sezonun ilk yarısında Kadıköy’de 3-2 yendiği maçın sonrasında neden böyle görüntüler ortaya çıkmadı?
O karşılaşma, Fenerbahçe’nin bu sezon ligde aldığı ilk ve tek yenilgi olmasına ve aynı şekilde, maç bitiminde sahada sevinç gösterileri yapılmasına karşın herhangi bir olay yaşanmadı.
Biliyorum tüm bu olayların arka tarafında, herkesçe malım olan 2010 – 2011 sezonu var. O gün bu gündür bitip tükenmeyen öfke, nefret ve kin, son yıllarda her ne kadar küllenmeye yüz tutsa da, işte böyle ara ara da olsa nüksediyor.
O dönemlerde de çok kez yazıp çizmiştim. Bir kez daha yineliyorum. “Bu ruh hali Trabzonspor’u olası başarılardan uzak kılıyor” diyerek, bu konuyu fazlaca didiklemek yerine yeniden Pazar gecesine dönmek istiyorum.
Hemen hepimiz hatırlarız, 2006 – 2007 sezonunda da benzeri bir tabloyu, Ali Sami Yen Stadında, üstelik te, çok anlamlı bir günde 19 Mayıs tarihinde, Galatasaray Fenerbahçe maçında yaşamıştık. Tribünlerin ellerine geçirdiği her şeyi sahaya fırlattığı, özellikle de su şişeleri nedeniyle, futbol tarihimize, ‘sulu derbi’ olarak geçen maçı anımsadım Trabzonspor Fenerbahçe maçında.
Bu arada, sahanın hemen her tarafından tribünlerin sahaya yağdırdığı cisimler ve su şişelerine, aralarında Trabzonspor’un yabancı oyuncularının dahi hayretle bakması sanırım herkesin dikkatini çekmiştir. Fenerbahçe kalecisi Livakoviç’in yerde yatarken çenesine isabet eden bozuk paranın 5-10 santim daha yukarıya gelse ne olacağını düşünmek bile istemiyorum.
Başta da söylediğim gibi, Trabzon gibi bir futbol şehrinin ve bu şehrin gerçekten başarısıyla bilinen markası Trabzonspor’un taraftar guruplarının, bu ilkel sahnelere neden olan futbol magandalarını, içinde barındırmaması gerekiyor. Çünkü, sonuçta zarar gören, Bordo Mavili camia, ona gönül veren vefakar ve cefakar taraftar oluyor.
Taktir edersiniz ki, PFDK bu olaya seyirci kalmayıp ağır yaptırım uygulayacak. Muhtemelen kulübe kesilecek ağır para ve seyircisiz oynama cezaları kapıda. Zaten, tüm kulüpler gibi, Trabzonspor da ekonomik anlamda sıkıntılar yaşıyor. Bu durum camiaya bir kambur daha oluşturmayacak mı?
Bu noktada söyleyebileceğim son cümle şu; İnsanlara olduğu gibi, camialara da en büyük kötülüğü bizzat kendisi yapar. Bunun önüne geçmenin tek yolu da, o pislikleri kendi içinden ayıklamaktır.
Hoşçakalın…