Geçtiğimiz yıl Macar Yılı olarak ilan edilmişti ve bu özel yılda birçok kültürel etkinlikte Macaristan Konsolosluğu ve Büyükelçiliği yetkilileriyle bir araya gelme fırsatı bulmuştum. Bu buluşmalarda Macar yetkililerin önerilerini dikkatle dinledim ve 2025 yılının ilk ayında Budapeşte’ye yapacağım ziyareti, onların tavsiyeleri doğrultusunda şekillendirdim. Macaristan’ın tarihini ve Türk-Macar ilişkilerini daha yakından keşfetmek amacıyla özenle hazırladığım üç günlük bir gezi rotasıyla Budapeşte’de unutulmaz bir kültür yolculuğuna çıktım.
Budapeşte yalnızca sanatın ve tarihin başkenti değil, aynı zamanda Türk dünyasıyla köklü bağları olan bir şehir olarak bilinmektedir. Macaristan kelimesinin dünya genelinde kullanılan karşılığı olan “Hungary”, kökenini Hun İmparatorluğu’na dayandırıyor. Avrupa’nın kalbine hükmeden büyük Türk hükümdarı Attila, bu topraklarda önemli izler bırakmış ve Macar halkı, kökenlerini Hunlar’a ve dolayısıyla Türk tarihine dayandırmaktan gurur duyuyor. Macaristan’ın, Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci üye olarak katılması da bu derin kardeşliğin günümüzdeki güçlü bir göstergesidir.
Macar Yetkililerin Kardeşlik Mesajları
Macaristan’daki üst düzey yetkililerin yaptığı açıklamalar da bu tarihi bağı doğrular niteliktedir. Macaristan Kültür ve İnovasyon Bakanı János Csák, “Biz Macarlar, kendimizi Orta Asya’dan hatta Orta Asya’nın doğusundan gelen bir Türk milleti olarak görüyoruz.” sözleriyle Macar halkının kökenine dair önemli bir vurgu yaptı. Aynı şekilde, Macaristan’ın Türkiye Büyükelçisi Viktor Matis, “Türk kökenli olduğumuz net bir şekilde ifade edildi.” diyerek iki ülke arasındaki tarihi ve kültürel bağların ne denli güçlü olduğunu dile getirdi.
Nitekim, Macaristan Dışişleri Bakanı Péter Szijjártó, 2018 yılında Bişkek’te düzenlenen Türkçe Konuşan Devletler İşbirliği Konseyi Dışişleri Bakanları toplantısına katılmış ve Macaristan’a Türk Konseyi’nde gözlemci statüsü verilmiştir. Bu katılım, Macaristan’ın Türk dünyasıyla olan tarihi ve kültürel bağlarını yeniden canlandırma ve derinleştirme isteğini yansıtmaktadır.
Budapeşte’nin Tarihi Zenginliklerine Kültürel Yolculuk
Budapeşte’deki kültürel keşfime, Macar yetkililerin de önerdiği gibi Macaristan Ulusal Müzesi ile başladım. 1802 yılında kurulan bu köklü müze, Macaristan’ın tarihini kronolojik bir sırayla gözler önüne seriyor. Paleolitik çağlardan başlayıp Osmanlı işgali ve Sovyet dönemi gibi kritik zaman dilimlerini kapsayan sergiler, Türkiye ile Macaristan arasındaki tarihi bağları bana güçlü bir şekilde hissettirdi.
Sonrasında rotamı Macaristan Ulusal Galerisi’ne çevirdim. Buda Kalesi’nin görkemli duvarları arasında yer alan bu galeri, Macar sanatının farklı dönemlerini kapsayan geniş bir koleksiyona sahip. Rönesans’tan modern döneme uzanan eserler arasında gezinirken, Macar sanatının Avrupa’daki yerini ve Türk kültürüyle olan etkileşimlerini daha net görebildim.
Şehrin sanata olan bağlılığını derinden hissettiğim bir diğer durak ise Güzel Sanatlar Müzesi oldu. Kahramanlar Meydanı’nda yer alan bu muazzam müzede, Leonardo da Vinci, Raphael ve El Greco gibi usta sanatçıların eserleriyle yüz yüze gelmek büyüleyiciydi.
Ortak Kültürden Doğan Kardeşlik
Macar ve Türk mutfak kültürleri, tarih boyunca süregelen etkileşimler ve ortak coğrafi bağlar sayesinde birbirine benzeyen birçok lezzeti barındırmaktadır. Özellikle Macar gulaşı, Türk mutfağındaki etli yahni ve kavurma gibi yemeklerle benzerlik göstermekte, baharat kullanımı ve pişirme teknikleri açısından ortak yönler taşımaktadır. Bu benzerlikler, iki milletin geçmişte yaşadığı kültürel etkileşimlerin günümüze taşınan canlı örnekleridir.
Eğitim ve Bilimsel İş Birlikleri
Macaristan’da eğitim gören Türk öğrenciler ve Türkiye’de akademik çalışmalar yürüten Macar araştırmacılar, iki ülke arasındaki kültürel ve bilimsel etkileşimin derinleşmesine önemli katkılar sağlamaktadır. Bu karşılıklı akademik hareketlilik, iki ülke arasındaki dostane ilişkileri pekiştirirken, ortak bilimsel projeler ve kültürel etkinlikler aracılığıyla kalıcı iş birliklerinin temellerini atmaktadır.
Siyasi ve Ekonomik Destek
Macaristan, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyelik sürecinde sergilediği kararlı ve samimi destekle dikkat çeken dost ülkelerden biridir. Bu destek, diplomatik ilişkilerin ötesinde, enerji, savunma sanayi ve ticaret gibi birçok alanda iş birliğinin gelişmesine de zemin hazırlamıştır.
Osmanlı İzleri ve Mimari Miras
Budapeşte’nin sokaklarında gezerken Osmanlı’dan kalma hamamlar ve çeşmeler, Türklerin bu coğrafyada bıraktığı izlerin somut örnekleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yapılar, yalnızca mimari güzellikleriyle değil, iki milletin geçmişte barış ve iş birliği içinde yaşadığı dönemlerin izlerini hissettiren kültürel mirasın vazgeçilmez parçalarıdır.
Attila’nın Mirası ve Ortak Tarih
Avrupa tarihinin en etkili liderlerinden biri olan Attila, yalnızca Hun İmparatorluğu’nun değil, aynı zamanda Türk ve Macar tarihinin de ortak mirasının simgesidir. Macar halkının Hun kökenlerini sahiplenmesi ve bu tarihi mirası yaşatma çabası, Türk-Macar kardeşliğinin köklü bir geçmişe dayandığını gözler önüne sermektedir.
Son Söz: Kadim Kardeşliğin İzinde
Türk ve Macar halklarının geçmişten bugüne gelen güçlü bağları, gelecekte de dostluk ve iş birliğiyle taçlanacaktır. Bu tarihi kardeşliğin daha da derinleşmesi için kültürel, ekonomik ve siyasi alanlarda ortak adımların atılması kaçınılmazdır. Avrupa ne kadar bize uzaksa, Macaristan bize o kadar yakındır.
“Macar halkı, hem Türk kökenlerini hem de Avrupalı kimliğini gururla taşır. Oysa Avrupa’nın geri kalanı bu özgün bağa sahip değildir.” (Ferhat Yıldırım)