Bugün küresel aktörler arasında yaşanmakta olan ve giderek küresel barışı tehdit etmeye başlayan mücadele, 2004 yılında, Kıbrıs’ın AB’ye tam üye yapılmasıyla zirve yapmıştı. Çünkü aynı tarihlerde ABD, Pentagon Federal Credit Union’ı (PENFED) Larnaka’ya taşımaya ve Kıbrıs’ı, kurgulamaya çalıştığı yeni finans sisteminin merkezi yapmaya hazırlanıyordu. Çünkü Pentagon, Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında, Rus oligarkların taşıdıkları servet üzerinden, Kıbrıs Rum Kesimi’nin giderek Moskova’nın kontrolüne girmekte olduğunu far ketmişti.

PENFED’in Larnaka’da şube açacağının duyulması üzerine, servetlerinin önemli bir bölümünü Kıbrıs dışına taşımışlardı. Fakat aynı döneme çok ilginç bir para trafiği yaşanmış, Türkiye ve İsviçre bankalarından Güney Kıbrıs’taki Hellenic Bank’a önemli miktarda döviz transferi olmuştu.

Hellenic Bank’ın, 2013 yılında, bir Rum vatandaşı üzerinden  Pentagon tarafından satın alındığı savunulmuştu. Anlaşılan o ki ABD, hedeflediği yeni finansal sistemin altyapısını oluşturduğunda Hellenic Bank, PENFED ya da bir başka isimle yeni finans sisteminin merkezi ilan edilecek.

M. KEMAL SALLI

 

1991’deki I. Körfez Savaşı’nın hemen sonrasında, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) çerçevesinde,  bölgedeki 22 ülkenin sınırlarını değiştirme ve Ortadoğu merkezli yeni bir dünya düzeni kurma, İsrail’i Ortadoğu’nun enerji terminaline dönüştürme, Kıbrıs’ı yeni finans sisteminin merkezi yapma operasyonlarını başlatan ABD’nin bu girişimine,  Avrupa Birliği (AB) yönetimi, 2004’te, Kıbrıs Rum Kesimi’ni Ada’nın tamamını temsilen AB üyesi yaparak, sonra da, Çin ve gizli ortaklarıyla birlikte elele vererek hayata geçirmeye çalıştıkları Kuşak ve Yol Projesi’ni gündeme taşıyarak karşılık vermişlerdi (2013)..

Bugün küresel aktörler arasında yaşanmakta olan ve giderek küresel barışı tehdit etmeye başlayan mücadele, 2004 yılında, Kıbrıs’ın AB’ye tam üye yapılmasıyla zirve yapmıştı. Çünkü aynı tarihlerde, dünyanın en borçlu ülkesi olan ABD, Pentagon Federal Credit Union’ı (PENFED) Larnaka’ya taşımaya ve Kıbrıs’ı, kurgulamaya çalıştığı yeni finanas sisteminin merkezi yapmaya hazırlanıyordu. Çünkü Pentagon, Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında, Rus oligarkların taşıdıkları servet üzerinden, Kıbrıs Rum Kesimi’nin giderek Moskova’nın kontrolüne girmekte olduğunu fark etmişti.

Güneyindeki Afrodit parselinde muazzam doğalgaz rezervlerinin keşfedilmesi sonrasında, ABD’nin Kıbrıs’a ilgisiz kalması düşünülemezdi. Pentagon Kıbrıs’ı, ABD’li ideologların kurguladıkları yeni küresel finans sisteminin merkezi yapma kararı alıdı.

2004’de, “Kıbrıs, Türkiye’nin üye olmadığı herhangi bir topluluğa katılamaz” diyen  Londra ve Zürih anlaşmalarına ve “Sınır sorunu olan bir ülke topluluğa üye yapılamaz” diyen AB Anayasası’na rağmen Avrupa Birliği (AB) üyesi yapılan Kıbrıs, Pentagon’un aldığı kararla, o zamandan bu yana, yeni finans siteminin merkezi olma yolunda ilerlemektedir. 2013 yılında Çin’in, üç kıtayı birbirine bağlamayı hedefleyen “Kuşak ve Yol” projesini gündeme getirmesi sonrasında, bu konudaki hazırlıklar daha da hızlandırılmıştı. 

2017’de, ABD derin devletinin, Pentagon Federal Credit Union’un (PENFED) ilk dış şubesini Larnaka’da açma kararı alması sonrasında  ve özellikle de, Ada’nın güneyinde muazzam doğalgaz rezervlerinin keşfedilmesi sonrasında yaşanan gelişmeler, Kıbrıs’ı, dünyanın en değerli adası yapmıştır. Bu süreçte, küresel aktörler arasında Kıbrıs’ı kontrol altına alma mücadelesi giderek derinleşmiştir.

DÜNYANIN EN KIYMETLİ ADASI KIBRIS’TA TOPRAK SATIŞLARINDA YAŞANAN PATLAMA

Pentagon’un Kıbrıs’ı yeni finans sisteminin merkezi yapma kararının duyulmasının ardından, hem Rum Kesimi’nde hem de KKTC’de gayrimenkul fiyatlarında büyük artışlar yaşanmaktadır. Kıbrıs bugün, “Dünyanın en değerli adası” olarak anılmaktadır. Küresel çapta etkili finans baronlarının, Kıbrıs’ta büyük miktarda toprak alımı yaptıkları, fakat yerli halk üzerinden yapılan bu alımların, net olarak izlenemediği konuşulmaktadır.

Kıbrıs Barış Harekatı’nın 50. yılını kutladığımız bir dönemde, KKTC’de, yerli halk kullanılarak yapılan bu kamuflajlı toprak satışları çok sıkı bir şekilde kontrol altına alınmalıdır. Kağıt üzerinde yüzde 1’ler civarında görülen bu satışların çok daha fazla olduğu savunuluyor; aman dikkat!

Kıbrıs Türkü’nü ve Kıbrıs Türklerinin haklarını savunabilmek bunca yıldır verdiğimiz mücadeleyi kendi elimizle çıkmaza sokmayalım. II. Abdülhamit, İsrail’in kuruması için, “Osmanlı’nın tüm borcuna karşılık” istenen bir karış toprak satışına “evet” dememişti. Bugün İsrail’de yaşananları görüyoruz.

YENİ DÜNYA DÜZENİN TEMELİ EKONOMİ/PARA OLACAK

Avrupa Birliği’nin (AB) 2014 yılında, Kıbrıs Rum Kesimi’ni adanın tamamını temsilen birliğe tam üye yapması, ABD’nin Kıbrıs’a odaklanmasına neden olmuştu. Pentagon, Avrupa Birliği’nin Çin ile elele vererek Kuşak ve Yol Projesi üzerinden yeni bir ekonomik düzen ve bu düzeni koruyabilecek, NATO’ya alternatif olacak, nükleer gücü de olan bir Avrupa Ordusu (PESCO) kurma hazırlığında olduğunu biliyordu. Bu,  ABD’nin kabul edebileceği bir şey değildi.

KIBRIS YENİ FİNANS SİSTEMİNİN MERKEZİ OLUYOR

ABD’nin kurmaya çalıştığı yeni dünya düzenin temeli ekonomi/para, Kıbrıs da dünyanın en önemi finans merkezi olacaktı. Ne ölçüde başarılı olacağı bilinmez, ama 1991’de kurguladığı I. Körfez Savaşı’yla Ortadoğu’ya demir atan ABD derin devletinin bu konuda çok kararlı olduğu biliniyor.

ABD, hem Çin’i küresel ekonominin lideri yapacak olan Kuşak ve Yol Projesi’nin önünü kesebilmek, hem sırtındaki 31 trilyon dolarlık borç yükünden ve 2008’de yaşadığımız küresel ekonomik kriz sürecinde Amerikan yatırım bankaları CEO’larının kağıt üzerinde ürettikleri miktarı bilinemeyen toksik varlıklardan kurtulabilmek  amacıyla küresel çapta yeni bir finans sistemi kurma peşinde olduğu, artık bir sır değildir.

 Çin’in, Avrupa ülkeleriyle elele vererek hayata geçirmeye karar verdiklerini açıkladığı Kuşak ve Yol Projesi’nin, kendisi açısından, giderek bir beka sorununa dönüştüğünü gören ABD, bu projenin hayata geçirilmesini önlemek amacıyla, dünyanın çeşitli bölgelerinde yaptığı operasyonlar, giderek küresel barışı tehdit etmeye başlamıştır.

KIBRIS KÜRESEL FİNANS SİSTEMİNİN MERKEZİ OLURKEN...

Brexit operasyonuyla İngiltere’nin AB’den koparılması, Kıbrıs’ı yeni finans sisteminin merkezi yapabilmek amacıyla, Amerika’nın OYAK’ı Pentagon Federal Credt Union’un (PENFED) Larnaka’da şube açma kararı alması, Avrupa ülkelerini yeniden NATO/ABD şemsiyesi altında toplayabilmek için Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesine göz yumulması, Netanyahu’nun Çin ile imzaladığı bir dizi teknik anlaşmadan vazgeçmesi karşılığında Gazze’yi haritadan silmesine izin verilmesi, Türkiye’nin, hangi uluslararası projenin bir halkası olacağı tam kestirilemeyen Kalkınma Yolu Projesi’ni gündeme getirmesi.. gibi küresel çapta etkili olan gelişmelerin Türkiye’nin ekonomisini, dış politikasını ve siyaset sahnesini etkilememesi mümkün müdür?

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın önce Çin’i, sonra Moskova’yı ziyaret etmesi, Türkiye’nin bu güne kadar izlediği denge politikasını südürebilme arayışları değil midir? Siyaset arenamızda yaşanan “yumuşama” etiketli yakınlaşmalar, partiler arası ilişkilerde yaşanan dalgalanmalar, küresel çapta yaşanmakta olan gelişmelerden  bağımsız düşünebilir mi?

 Sırp Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, geçenlerde, İsviçre’de yayınlanan “Die Weltache” dergisine verdiği röportajda, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinin küresel jeopolitik dengelere olan etkisine dikkat çekmiş ve “3 ya da 4 ay içinde dünyayı ciddi bir çatışma bekliyor” demişti. Vucic, ünlü tarihçi JP Taylor’dan alıntı yaparak, “Tiren istasyondan ayrıldı ve kimse onu durduramaz” uyarısında bulunmuştu. Dikkate almamız gerekmez mi?

PENFED’İN LARNAKA’YA TAŞINMA KARARI 2017’DE ALINMIŞTI

Derin ABD, küresel hedeflerine ulaşabilmek amacıyla terör örgütlerini, ateşli silahları kullandığı gibi, ekonomi silahlarını da, yani parayı da “başarıyla” kullanıyor. Bu bağlamda yeni bir para sistemi kurmayı hedefleyen ABD, 2017 yılında, Pentagon Federal Credit Union’un (PENFED)  ilk yurtdışı şubesini Güney Kıbrıs’ta, Larnaka’da açma kararı aldığında, dönemin ABD Genelkurmay Başkanı Dunfort, Bakü ve Ankara’yı ziyaret ettikten sonra gizlice Larnaka’ya gitmişti.

Dunford’un Bakü ve Ankara ziyaretleri, Larnaka hazırlıklarını kamufle etmeyi amaçlıyordu. Bilenler biliyordu, ama ABD konunun  medyada tartışmaya açılmasını henüz erken buluyordu. ABD gibi küresel bir gücün üç ana kıtanın merkezi, Akdeniz’in uçak gemisi konumundaki Kıbrıs’ta finansal bir merkez kurması o kadar güç bir operasyon da değildi, ama Pentagon konunun medyada tartışılaya açılmasını istemiyordu..

TÜRKİYE, RUSYA VE ÇİN NEDEN RAHATSIZ OLDU?

ABD’nin Larnaka hamlesi hem Türkiye’yi hem Rusya’yı hem de Çin’i rahatsız eden bir gelişme olmuştu. Kıbrıs Rum Kesimi de, bu sürpriz gelişme karşısında nasıl davranacağını bilemiyordu. Çünkü, Kıbrıs Rum kesiminin ekonomisini ayakta tutan Rusya idi. Rus oligarklarının hemen hemen tamamının paraları Larnaka bankalarındaydı. Rus oligarklarına, “Güvenlidir, kefilim” garantisi vererek Larnaka’ya yönlendiren de İngiltere, daha doğrusu City of London, yani Rothschild Ailesi’ydi.

Ünlü ailenin yönlendirmesiyle toplam 220 milyar tutarındaki servetlerini Larnaka’ya taşıyan 127 Rus oligarkı, bu hizmetleri karşılığında Güney Kıbrıs vatandaşı yapılmış, Avrupa Birliği ülkelerinde serbest dolaşım hakkı elde etmişlerdi. Güney Kıbrıs bankalarındaki dövizlerin dörtte üçü Rus oligarklarının parasıydı.

ABD, DÜŞLEDİĞİ YENİ FİNANSAL SİSTEMİN ALTYAPISINI TAMAMLADIĞINDA...

Pentagon Federal Credit Union’ın (PENFED) Larnaka’da şube açma kararı ortalığı karıştırmış, bu çok önemli kararın  küresel çapta yansımaları olmuştu. Rus oligarklar, PENFED’in Larnaka’da şube açacağının duyulması üzerine, servetlerinin önemli bir bölümünü Kıbrıs dışına taşımışlardı. Fakat aynı döneme çok ilginç bir para trafiği yaşanmış, Türkiye ve İsviçre bankalarından Güney Kıbrıs’taki Hellenic Bank’a önemli miktarda döviz transferi olmuştu.

Hellenic Bank’ın, 2013 yılında, bir Rum vatandaşı üzerinden  Pentagon tarafından satın alındığı savunulmuştu. Anlaşılan o ki ABD, hedeflediği yeni finansal sistemin altyapısını oluşturduğunda Hellenic Bank, PENFED ya da bir başka isimle yeni finans sisteminin merkezi ilan edilecek.

2004 yılında, Kıbrıs Rum Kesimi adanın tamamını temsilen AB üyesi yapılmaya çalışılırken sesimizi yükseltebilseydik, Londra ve Zürih anlaşmalarından doğan haklarımızı masaya koyabilseydik, hem KKTC tanınmış olacak hem de AB üyesi bir ülke olabilecekti. Dolayısıyla, Rus oligarklarının paraları Kıbrıs Rum Kesimi’nin değil,  KKTC ekonomisinin canlanmasını sağlayabilecekti.

KIBRIS’A DİKKAT!

Toros Dağları’nın sularını Akdeniz’in azgın dalgaları altından Kıbrıs’a taşıyabilen Türkiye bu hakkını neden kullanmadı ya da kullanamadı, bir gün anlayacağız, ama her şeyden önce Kıbrıs’ta yabancılara toprak satışlarına kapsamlı kontrol sağlayacak bir uygulama başlatılması gerekir. Kıbrıs’ta yabancılara toprak satışı ayrı bir yazı konusudur, fakat konu, üretebileceği olumsuz sonuçlar nedeniyle çok önemlidir.