Avrupa Birliği’nin (AB), Kıbrıs Rum Yönetimi’ni, adanın tamamını temsilen birliğe tam üye yaptığı 2004 yılından beri Kıbrıs,  “öncelikle kontrol altına alınacak coğrafya” notuyla, derin ABD’nin/Pentagon’un ilgi alanına girmişti. Pentagon, “Kıbrıs, Türkiye’nin üye olmadığı bir topluluğa üye olamaz” diyen Londra ve Zürih anlaşmalarına ve “Sınır sorunu olan bir ülke topluluğa üye yapılamaz” diyen AB Anayasası’na rağmen, Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne tam üye yapmasının nedenlerini biliyordu.

Pentagon, AB’nin 2004 yılında attığı bu adımla, NATO’dan bağımsız bir ordu (PESCO) kurarak yeni bir askeri güç, Kuşak ve Yol Projesi üzerinden Çin ile elele vererek yeni bir küresel ekonomik düzen oluşturma hazırlığında olduğunu net olarak görmüştü. AB yönetimi, Ortadoğu’yu ve Akdeniz üzerinden üç kıtayı kontrol edebilmek için, öncelikle Kıbrıs’ı kontrolleri altına almayı hedeflemişti..

Bugün küresel aktörler arasında yaşanmakta olan ve giderek küresel barışı tehdit etmeye başlayan mücadele, 2004 yılında, Kıbrıs’ın AB’ye tam üye yapılmasıyla başlamıştı. Çünkü ABD, Avrupa Birliği’nin, PESCO ile “Kuşak ve Yol”u hayata geçirerek yeni bir küresel güç oluşturmaya hazırlandığını görmüş ve gereğini yapmaya karar vermişti. Kıbrıs’ın yeni finans sisteminin merkezi yapılmasıyla daha derinleşecek olan bu mücadele, kaçınılmaz olarak Türkiye’yi de etkileyecektir.

M.KEMAL SALLI

0002 Abd Ab Savaşi

20 Temmuz’da, Kıbrıs Barış Harekatı’nın 50. yılını kutlayacağız. Kıbrıs Barış Harekatı’nın KKTC’de yapılacak 50. yıl kutlamalarına Cumhurbaşkanı Erdoğan, MHP Lideri Devlet Bahçeli ve CHP Genel Başkanı Özgür Özel birlikte katılmalarını bekliyoruz. Böyle bir katılımla oluşacak tabloyu, son günlerde siyaset sahnemizde yaşanmakta olan polemiklerden bağımsız değerlendirmek gerekir. Çünkü, bugünkü konjonktürde Kıbrıs, Türkiye açısından, her zamankinden çok daha önemli bir konudur.

2023 12 17 Kktc

Kıbrıs Barış Harekatı’nın 50. yılında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Devlet Bahçeli’nin ve ana muhalefet partisi genel başkanı Özgür Özel’in KKTC’deki törenlerde yan yana durarak oluşturacakları tablo üzerinden dünyaya verecekleri mesaj, Ortadoğu merkezli yeni bir dünya düzeni kurmayı, Kıbrıs’ı yeni finans sisteminin merkezi yapmayı hedefleyenler tarafından dikkatle not edilecektir.

Kıbrıs Barış Harekatı’nın 50. yılında, “Kod adı TOROS” olan KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ı, dönemin Başbakanı “Karaoğlan” Bülent Ecevit’i ve Milli Selamet Partisi Kurucu Başkanı Necmettin Erbakan’ı rahmet ve saygıyla anıyoruz.

3. Kıbrıs Thumb

KIBRIS TARİHİN HER DÖNEMİNDE ÖNEMLİ BİR ADAYDI

Kıbrıs, Doğu Akdeniz’de, Asya, Avrupa ve Afrika arasında çok önemli bir konumdadır. Kıbrıs, jeostratejik konumuyla, tarihin her döneminde, Akdeniz’e egemen olmak isteyen devletlerin öncelikli hedefi olmuştur. Osmanlı’yı, en güçlü olduğu dönemde

“OSMANLI’YI YIKABİLMEK İÇİN...”

Balkanlardan söküp atma planları yapılırken, ünlü Fransız düşünür  Volter, “Osmanlı’yı yıkabilmek için öncelikle Kırım’ı ve Kıbrıs ile Mısır’ı kontrol altına almak gerekir” diyordu. Volter çok haklıydı; Kıbrıs, İngilizlere “kiralandıktan” sonra Osmanlı’nın içine düştüğü çözülme sürecini tersine çevirmek mümkün olamadı.  

Tarihin her döneminde, Akdeniz’i kontrol altına almaya çalışanların hedefi olan Kıbrıs, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının hemen sonrasında, I. Körfez Savaşı’yla  hayata geçirilmeye başlanan  Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) dolayısıyla küresel güçlerin ilgi alanına giren Kıbrıs, güneyindeki derinliklerde muazzam doğalgaz rezervlerinin keşfedilmesi sonrasında yalnız Akdeniz’in değil, dünyanın en önemli, en değerli  adalarından bir olmuştu.

Avrupa Birliği’nin (AB), Kıbrıs Rum Yönetimi’ni, adanın tamamını temsilen birliğe tam üye yaptığı 2004 yılından beri Kıbrıs,  “öncelikle kontrol altına alınacak coğrafya” notuyla, derin ABD’nin/Pentagon’un ilgi alanına girmişti. Pentagon, “Kıbrıs, Türkiye’nin üye olmadığı bir topluluğa üye olamaz” diyen Londra ve Zürih anlaşmalarına ve “Sınır sorunu olan bir ülke topluluğa üye yapılamaz” diyen AB Anayasası’na rağmen, Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne tam üye yapmasının nedenlerini biliyordu.

0004 Akdeni̇z Ve Balkanlardaki̇ Abd Üsleri̇

“YES BE ANNEM!”

Dönemin Avrupa Komisyonu Delegasyon Başkanı Karen Fogg’un beslediği bazı Türk gazetecilerinin  ellerinde “Yes be annem!” pankartlarıyla Ada’ya giderek, Kıbrıs Türkü’nü Annan Planı’na “evet” demeye, geleceklerini yeniden Rumların insafına bırakmaya ikna etmeye çalıştıkları 2004 yılında ABD, AB’nin, NATO’dan bağımsız bir ordu (PESCO) kurarak yeni bir askeri güç, Kuşak ve Yol Projesi üzerinden Çin ile elele vererek yeni bir ekonomik düzen  oluşturma hazırlığında olduğunu net olarak görmüştü. AB yönetimi, Ortadoğu’yu ve Akdeniz üzerinden üç kıtayı kontrol edebilmek için, öncelikle Kıbrıs’ı kontrolleri altına almayı hedeflemişti..

1991’deki I. Körfez Savaşı’nın hemen sonrasında, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) çerçevesinde, bölgedeki 22 ülkenin sınırlarını değiştirme ve Ortadoğu merkezli yeni bir dünya düzeni kurma, Kıbrıs’ı yeni finans sisteminin merkezi yapma operasyonlarını başlatan ABD’nin bu girişimine, AB yönetimi, 1 Mayıs 2004’te, Kıbrıs Rum Kesimi’ni Adanın tamamını temsilen AB üyesi yaparak karşılık vermişti. Kıbrıs,  hem çevresinde keşfedilen doğalgaz rezervleri hem de  Çin ve gizli ortaklarıyla birlikte elele vererek hayata geçirmeye çalıştıkları Kuşak ve Yol Projesi açısından AB için çok önemli, kontrol altına alınması gereken bir coğrafyaydı.

0004 Kibris Ve Akdeni̇z

 Özetle, bugün küresel aktörler arasında yaşanmakta olan ve giderek küresel barışı tehdit etmeye başlayan mücadele, 2004 yılında, Kıbrıs’ın AB’ye tam üye yapılmasıyla başlamıştı. Çünkü ABD, Avrupa Birliği’nin, PESCO ile “Kuşak ve Yol”u hayata geçirerek yeni bir küresel güç oluşturmaya hazırlandığını görmüş ve gereğini yapmaya karar vermişti. Pentagon’un, “Kuşak ve Yol”un önünü kesme, Kıbrıs’ı yeni finans sisteminin merkezi yapma hazırlıkları o günlerden başlamıştı. Kıbrıs’ın yeni finans sisteminin merkezi yapılmasıyla daha derinleşecek olan bu mücadele, kaçınılmaz olarak Türkiye’yi de etkileyecektir.

ABD’nin, Netanyahu’nun Çin ile yaptığı anlaşmaları iptal etmesi karşılığında Gazze’yi haritadan silmesine “olur” vermesi “Kuşak ve Yol”un önünü kesme operasyonlarıyla ilişkili olduğundan, İsrail’in Güney Kıbrıs’taki üslerinden Hamas’a ve Lübnan’a füzeler göndermesi de, ABD-AB savaşından bağımsız düşünülemez.

0004Kalkinma Yolu-1

ABD AB’Yİ, SOVYETLER BİRLİĞİ GİBİ, “PARÇALANACAK GÜÇLER” LİSTESİNE ALMIŞTI

Çin, 2013 yılında, Kazakistan’ın başkenti Astana’da düzenlenen uluslararası toplantıda, AB ile elele vererek, üç kıtayı ekonomi koridorlarıyla birbirine bağlamayı hedefleyen  “Bir Yol Bir Kuşak” projesini açıkladığı gün Pentagon, AB’yi de, Sovyetler Birliği gibi, “parçalanacak güçler” listesine almıştı. Çünkü, akıl hocalığı İngiltere’nin yaptığı City of London’ın maddi destek sağladığı “Bir Yol Bir Kuşak” hayata geçirildiğinde, küresel ekonominin lideri Çin olacaktı.

Biden Erddoğn

ABD, “küresel lider” sıfatını elinden almayı hedefleyen böyle bir projenin hayata geçirilmesine izin veremezdi. 2013 yılından bu yana, bölgemizde ve dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşanan gelişmeleri Pentagon’un bu kararı çerçevesinde irdelediğimizde, olan  bitenin arka planındaki dinamikleri daha net görebiliyoruz.

Dogu Akdeniz Gaz Forumu Nun Ilk Basarisizligi Sah Mat

2. Dünya Savaşı sonrasında Japonya, Kore, Almanya ve Çin’in sanayileşme hamlelerinin arka planındaki dinamiğin ABD desteği olduğunu biliyoruz. ABD, İngiltere’den devraldığı “küresel lider” sıfatını, yılda 1 trilyon dolarlık harcamayla ayakta tuttuğu askeri gücüyle sürdürüyor. Bundan da önemlisi, küresel ticarette rezerv para birimi ABD doları. Küresel ticarette dolar yerine başka para birimlerinin kullanılmasını önerenlere ABD’nin nasıl tepki verdiğini, Saddam ve Kaddafi örneklerinde gördük.

B I D E N C İ N P I N G

DUMANSIZ SAVAŞ

ABD, kendi çıkarlarını korumak ve “küresel lider” sıfatını sürdürebilmek için, bir başka küresel gücün oluşmasına asla izin vermiyor. Bu nedenle, Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında, tek kutuplu yeni bir dünya düzeni kurmayı hedefleyen ABD, NATO’ya alternatif bir askeri güç (AB Ordusu) ya da Çin’i küresel ekonominin lideri yapmayı hedefleyen “Kuşak ve Yol” gibi küresel projelere destek veren Avrupa Birliği’ne karşı açtığı ‘dumansız savaş’ı sürdürmektedir. Bu ‘dumansız savaş’, Kıbrıs’ın yeni küresel finans sisteminin merkezi ilan edilmesiyle yeni bir boyuta taşınacaktır.

‘Dumansız savaş’ dememizin nedeni, I. Körfez Savaşı’ndan (1991) bugüne, ABD ile AB arasında yaşanmakta olan savaşın gerçek nedenlerini göremiyor, medyada yazıp, çizip konuşamıyor olmamızdır.

14 Şubat 2005 günü, Fransa’yı, “ülkesinde meydana gelecek ayaklanmayı bastırmak üzere” davet etmeye hazırlanan Lübnan Başbakanı Refik Hariri’nin arabasının güpegündüz, kim tarafından ve niçin havaya uçurulduğunu bilemediğimiz gibi, estirilen “Arap Baharı” rüzgarları eşliğinde işgal edilen Libya’da, ABD Büyükelçisi  Christopher Stevens’ın Bingazi’de kimler tarafından katledildiğini, Kaddafi’nin parasal desteği ile Fransa Cumhurbaşkanı olan Sarkozy’nin hangi gerekçeyle hapsedildiğini, bu olayda ABD’nin rolünün olup olmadığını öğrenebilmiş değiliz (!).

Paris sokaklarının, ABD’li para babası Soros tarafından beslenen “sarı yelekliler” tarafından ateşe verilmesi, bir yılbaşı arefesinde Almanya’daki pazar yerine kamyonların dalması, uluslararası ilişkiler uzmanları tarafından, ABD ile AB arasında yaşanmakta olan küresel liderlik mücadelesiyle ilişkilendiriliyor; doğruluk derecesi elbet bir gün öğrenilecektir.

Paris’te yaşanan Charlie Hebdo baskının, dergide yayınlanan Hz. Muhammed’i konu alan bir karikatür nedeniyle radikal İslamcı örgüt mensupları tarafından gerçekleştirildiği söylenmişti, ama daha sonra bunun, Ortadoğu’yu BOP çerçevesinde yeniden şekillendirmeyi hedefleyen ABD ile bölgeyi hala arka bahçesi sayan Fransa arasında yaşanan bir “mesajlaşma” olduğu biliniyordu. Bu olay da, ABD ile AB arasında yaşanan ‘dumansız savaş’ın bir bölümüydü.

ABD İLE AB ARASINDA YAŞANAN ÇOK BOYUTLU SAVAŞLAR

 İngiltere’nin Brexit operasyonuyla Avrupa Birliği’nden koparılmasını, Rusya’nı Ukrayna’yı işgal etmesine göz yumularak korkutulan Avrupa ülkelerinin yeniden NATO şemsiyesi altına toplanmaya mecbur edilmelerini, İsrail’in  Gazze’yi haritadan silmesine, onbinlerce masum insanı katletmesine izin verilmesini, Kıbrıs-Girit- Yunanistan- Bulgaristan- Romanya hattına askeri üsler konuşlandırılmasını.. 1991’den bu yana, ABD ile AB/İngiltere arasında yaşanmakta olan küresel liderlik mücadelesinden bağımsız düşünebilir miyiz?

0006 Kıbrıs Gaz Arama Sahaları(1)

Sırtındaki 31 trilyonluk borç yükü nedeniye pek de rahat olmayan ABD, AB’nin Çin ile elele vererek hayata geçirmeye çalıştığı ve uluslararası dengeleri altüst edecek olan “Kuşak ve Yol”un önüne Çin sedleri örerken, Kıbrıs’ı da kurguladığı yeni finans sisteminin merkezi yapmaya hazırlanıyor. Anlaşılan o ki, küresel ekonominin dengelerini altüst edecek finansal devrimin operasyon merkezi Kıbrıs olacak.

Yakın bir gelecekte Kıbrıs’ı, bu gelişme çerçevesinde daha çok konuşmaya başlayacağız. Kıbrıs, yeni küresel ekonominin finans merkezi olma yolunda ilerlerken, bu gelişmenin ülkemize siyasi ve ekonomik bir dizi yansımaları olması kaçınılmazdır.

 Kıbrıs konusunda yaşadığımız sıkıntıların 2004 yılında, elimizdeki BM onaylı Londra ve Zürih anlaşmalarını masaya koymamış olmamızdan kaynaklandığının bilincinde olarak, gelişmeleri yakından ve çok dikkatli olarak izlememiz gerekiyor.