Tarifsiz acılar içindeyim. İnsanımın her birinin inancı başka, imanı başka, anlayışı başka, kavrayışı başka,telakkisi başka. Bu kadar başkalıkları olan insanları millet olarak bir arada tutmanın imkanı her gün biraz daha azalıyor ve düşünen insanlar bu durumdan dolayı tarifsiz acılar içinde kıvranmalıdır.
Milleti millet yapan temel ortak değerler darmadağın olmuşsa, kelimeler her bireyin zihninde başka anlamları ifade ediyorsa, millete göre, yerini bana göreye bırakmışsa vay ki vay…
Temel değer hükümleri yok edilmişse, helal-haram, iyi-kötü, güzel-çirkin anlaşılmaz değerler haline gelmişse vay ki vay…
Namus, adalet, Hak, hukuk,vicdan, haysiyet, şahsiyet, fazilet, diğergamlık, fedakearlık, isar, şefkat, sevgi, muhabbet anlamını yitirdiği gibi, kendileri de lügatlardan çıkmışsa vay ki vay…
Bebek, çocuk, yeniyetme, ergen, genç, yetişkin, olgun, yaşlı, ihtiyar, piri fani, kadın-erkek, kız-oğlan kendi kimliğinde, kendi yaşının gereği gibi davranmayı bilmiyor ve davranmıyorsa vay ki vay.
Yaşlı birine ‘yaşınızı hiç göstermiyorsunuz’ yalanı iltifat olarak anlaşılıyorsa vayki vay.
İnsanlar yaşına uygun davranışların neler olduğunu bilmiyorsa, her yaşın kendine özgü giyim tarzı olduğunu bilmiyorsa, insanlar birbirine karşı nasıl hitap edeceğini bilmiyorsa vay ki vay.
Kan bağı ve nikah bağı olmayan erkeğe kadın, kadına erkek nasıl hitap edeceğini bilmiyorsa, alakasız kişiler alakasız kişilerin adının sonuna ‘cığım’ ekliyorsa, eşler, karı-kocalar birbirine yavrum, kızım, oğlum, bebeğim diye hitap etmekte bir sakınca görmüyorsa vay ki vay.
Kelimeler bir zarf, taşıdıkları, onlara yüklenen anlamlar da mazruf olarak düşünüldüğünde, zarflar verenden alana farklı derecede anlamlar taşıyorsa vay ki vay.
Medeniyet kavramını, terimini anlamsız kılmışsa toplum, hangi medeniyetin mensubu olduğunu unutmuşsa insanlar, aidiyet duygusu karman çorman ise fertlerin, o insanların mutlu olmasına imkean yoktur.
İnsanlar küçüklere, yaşdaşlarına, atalarına, anne-babalarına, abla ve ağabeylerine veya onlara yaşıt yetişkinlere karşı, karşı cinsen insanlara karşı, yaşlılara, piri fanilere karşı aynı davranışları sergiliyorsa vay ki vay.
Konuşurken, gülerken, ağlarken kuralı yoksa insanların, kazanırken, kaybederken duyguları sınırsızsa vay ki vay.
Her hangi bir toplum olayında rakkas gibi aşırılıklar arasında gidip geliyorsa yönetenler, ifrattan tefrite, tefritten ifrata geziniyorsa, asla ılımlı, orta yolu bulamıyorsa vay ki vay.
Eğitim ile öğretim birbirinin yerine geçmişse, aradaki fark, fark edilmez olmuşsa, öğrenmenin hayata dair ya da başka alemlere getirisi yoksa vay ki vay.
Yaşlı başlı insanlar, okuyup yazan, şair, hikeayeci, edebiyatçı düşünür ilk defa karşılaştığı, ya da ilk defa muhatap olduğu anda karşı cinse şarkı söylüyorsa sohbet arasında, hem de bir vesile ve talep yokken, namus gaz olup uçmuşsa beyinlerden vay ki vay.
Anlamsız duygu tezahürleri gösteriyorsa insanlar, hiç tanımadığı insanı kolundan tutup ‘hadi toplu fotoğraf çektiriyoruz’ diye sürüklüyorsa, sonra da bu yaptığı kendisine hatırlatıldığında, adamın şaşkınlıktan küçük dilini yuttuğu söylendiğinde; ‘ ay hiç farkında değilim’ diyorsa vay ki vay.
İnsanların sevdiklerini, niçin sevdiklerini, ne kadar sevdiklerini, sevginin bir süte benzediğini, her insanın anne sütüyle beslendiği gibi sevgi ile de beslendiğini bilmek gerek. Ama sevginin özelleştiği, tutkuya , giderek aşka dönüştüğünü bilmek gerek. Bu sütün kaynaması haline benzetilebilir. Altındaki ateş ile sütün mesafesi ayarlanmazsa taşmanın olacağını bilmek gerek. Bilmiyorsa insanlar bunu vay ki vay.
İnsanlar muhataplarına nereye kadar müsaade edeceklerini bilmiyorlarsa, hayır denecek yeri bilmiyorlarsa, hop ağır ol denecek yeri ve zamanı bilmiyorlarsa insanların birbirini doğru anlamaları asla mümkün olamaz. İnsanlar anlaşamıyorlarsa, birinin boğaz demesi halinde öteki bu yaz anlıyorsa aşklar da yalan, sevgiler de yalan. Vay ki vay. Vay ki vay.