ÖZÜRLÜLER YOKUŞU
‘Özürlüler Yokuşu’ isimli kitabın yazarı Makbule Ölçen Hanımefendi, dertli bir anne. Fakat karşılaştığı olumsuzluklar sebebiyle köşesine çekilip; ‘kaderimdir, çekerim’ demiyor. Sâdece kendisinin değil, aynı dertten muzdarip diğer insanların dertlerine çözüm bulmak için akıllara durgunluk verecek ölçüde mücâdele gücüne sâhip, bütün engellemelere rağmen yılmayan, her teşebbüsünde en üst seviyede başarılara ulaşan bir insan. O’nu tanımamış olmak büyük kayıp. Kendisinin aklından geçmemiş olsa bile, hizmetlerini ve başarılarını tespih tâneleri gibi sıraya dizdiği mekânlardan hiç değilse birinde heykelinin veya bir büstünün yapılmamış olması büyük ayıp. 
O, tevâzu âbidesi olarak; ‘Eşim Ali Nejat olmasaydı ben ne yapabilirdim’ diyorsa da, gönlündeki-zihnindeki-benliğindeki cevheri yok farz etmek mümkün değil. Şüphesiz Ali Nejat Ölçen Beyefendi de eşinden bir milim geriye konulamayacak kadar müstesna bir insan. Ancak ülkemizin, bilinen klasikleşmiş kadın-anne-eş potansiyeli göz önünde bulundurulursa, ‘Makbule Anne’nin yeri, her türlü takdirin üzerindedir. 
Evet, O’ndan, ‘Makbule Anne’ olarak söz etme mecburiyeti vardır.  Çünkü O, biri down sendromlu, diğeri normal iki evladının değil, bir dönemde ‘zihinsel engelli’ olarak anılan, binlerce eğitilebilir engellilerin annesidir. Yalnızca oğlu Demir Ölçen’i değil, oğlu ile başlayıp önce 3-5, sonra onlar, yüzler ve binlerle ifâde edilen çocukları anne şefkatiyle bağrına basmış, onları annelerine-babalarına ve hayata kazandırmış, özürlülere de kendi kendilerine yetecek ölçüde ve hatta daha fazla beceri kazandırmıştır. Nice anaların varlığı bilinmektedir ki onlar, çocuklarını doğurmuşlar ve emzirmişlerdir. Hepsi o kadar… Eğitim vermek, hele kendisinin doğurup emzirmediği özürlüleri eğitmek anneliğin çok fevkinde, ibâdet ölçüsünde mukaddes bir mevkidir. 
Makbule Ölçen; yalnızca özürlü çocukların hayata kazandırılması için mücâdele etseydi, şüphesiz daha büyük başarılara erişmiş olurdu. Daha büyük mücâdeleyi, sivil toplum kuruluşlarını, kendileri için ikbal kapısı görenlerle, kıskançlık duygusu içerisinde kendilerini eritenlerle, üç kuruşluk ‘avanta’ için olmadık bürokratik engeller çıkaran bürok- ratlarla yapmıştır. Kitabın ana konusu ‘özürlü çocuklar’ olmakla birlikte, eserde; hastalıklarını gizlemesini bilen bâzı siyâsîler, küçük-küçücük memurlar, ‘eğitim’ ile ‘tıbbî tedâvi’ arasındaki farkı fark edemeyen eğitimciler de önemli bir yer işgal ediyor. Hatta kitabı okuyanlar tarafından; ‘hayat’ denilen yokuşta, ikinci gruptaki özürlülerin durumu, tam mânâsıyla ümitsiz vak’a olarak kabul edilebilir. 
Makbule Anne, kadirşinas bir insan olarak, kendisine destek veren; İsmet Alver, Necmeddin Karaduman, Ali Akbülbül, Kemal Dedeman, Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Dr. Negwer ve eşi Heide Eickhoff ve diğer kişileri de isim zikrederek anıyor ve şükran beyanında bulunuyor. 
Kitaptan tadımlık bölümü, esere; milletlerarası boyut kazandıran sayfalardan sunmak anlamlı olacak. Olay, Ölçen ailesi Almanya’da iken katıldıkları bir dâvette geçiyor: 
Masanın ucunda oturan saçları başına yapışık adam, kadehini kaldırdı:
-Kestiğiniz Ermenilerin anısına. Dedi.
Dâvet sahibi hanım çok zarifti ve bizlerin gücenmemesi için, çaba harcıyor, eşimin çalışkan olduğunu söylüyor, yaptığı araştırmanın ne denli beğenildiğini anlatmaya çalışıyordu. Birlikte olmamızdan onur duyduğunu da eklemişti sözlerine. Sofrada esmeye başladığını sandığı soğuk havanın yeniden ısınması için uğraşıyordu. Yemeğin sonlarına doğru Nejat’ın kadehini kaldırdığını gördüm. ‘Kestiğiniz Ermenilerin anısına’ diyen adama bakarak:
-Öldürdüğünüz Yahudilerin anısına. Diyordu.
Bir anda ortalık sessizliğe büründü, ev sahibi bayanın ayağa kalkıp kadehini kaldırdı. Sonra diğerleri de kadehlerini kaldırdılar.  Soru sorma sırası eşimdeydi;
-Kaç milyon Yahudi öldürdünüz?
Cevap, gene Nejat’tan geldi:
-Altı milyon. Onlar size saldırmış mıydı? Hayır. Yaşlı, genç, çocuk, kadın, erkek ayırımı yapmadan öldürdünüz onları. Oysa biz, bir iç savaş yaşadık, hiç bir çocuğa, kadına ve yaşlı insana dokunulmadı.
Saçları başına yapışık adam:
-Konuyu burada kesemez miyiz, lütfen…
Eşim, devam etti:
-Sizler hepiniz, ülkemize dost olarak gelirseniz, dilediğiniz kadar kalabilirsiniz. Paranız tükenince, her hangi bir evin kapısını çalıp misâfir olabilirsiniz. Fakat düşman olarak gelirseniz, başınızı bırakıp, sadece gövdenizi ülkenize geri göndeririz. Bizim bin yıllık tarihimizin özetidir bu…
Yaşlı deniz subayı, ayağa kalktı, kadehini uzattı:
-Ölçen ailesinin şerefine…
Bu dâvete, masadakilerin hepsi katıldı.
*  *  *
İlk baskısı 2005 yılında Ajans Türk Matbaası’nda yapılan kitabın, aradan geçen 10 yıllık zaman diliminde, neden filminin yapılmadığını, niçin bir dizide senaryo olarak kullanılmadığını anlamak mümkün değildir. Böyle bir esere; Millî Eğitim Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu da fon ayırmak suretiyle destek vermelidir. Saygıdeğer Makbule Ölçen Hanımefendi ve Muhterem Eşi Dr. Ali Nejat Ölçen Beyefendi, 50’li-60’lı yaşlarında olsalardı bu işi de başarırlardı. 
Buradan duyurulmuş oldu. Ümit edilir ki ilgilenen çıkar. 
*  *   *
İkinci baskısı 2013 yılında yapılan 13,5 X 19 santim ölçülerinde 336 sayfa hacimli kitap, bir yayınevinin etiketini taşımıyor. Bu sebeple piyasada satılmıyor. [email protected]  e-posta adresine bir ileti gönderilip talep edilirse, Ali Nejat Ölçen Beyefendi, kargo masrafını da karşılayıp, kitabı ücretsiz olarak gönderiyor ve gösterilen ilgiye de teşekkürlerini bildiriyor. 
Bir vesile ile yakın bir zamanda kendileriyle ilgili bir sayfa hazırlamayı arzu ediyorum. 
MAKBULE ÖLÇEN
28 Aralık 1927 târihinde Tokat’ın Niksar İlçesi’nde doğdu. İlkokulu aynı ilçede, Ortaokulu İstanbul’da ve Lise öğrenimi de 1944 yılında İzmir’de bitirdi. Niksar’da iki yıl öğretmen yardımcılığı görevinde bulundu. 1946 yılının 14 Kasım’ında Ali Nejat Ölçen ile evlendi.
Evliliğinin ilk 8 yılını eşi ile birlikte Eskişehir’de Porsuk Barajı şantiyesinde yaşadı. İlk oğlu Dumrul 1948 yılında ve ikinci oğlu Demir 1951 yılında Porsuk Barajında doğdular.
Demir Ölçen’in ‘down sendrom’ olduğunu Eskişehir’de kontrol için gittikleri Çocuk Hastalıkları Doktoru Güzin Alganoğlu’ndan öğrendi. 
‘Özürlüler Yokuşu’ adlı kitabında Makbule Ölçen o günü şöyle anlatır:
Gözümden yaşlar boşanıyordu. Kalbime sanki ağır bir taş gelip yerleşmişti. Duyduklarıma inanamıyordum. Nejat’ın ve Dr. Güzin’in yüzüne bakamıyordum. Suç işlemiş gibiydim. Biri omzumdan tutup ayağa kaldırdı beni, kendimi O’nun kolları arasında buldum.  Beni bağrına basmış ‘yalnız değilsin’ diye fısıldamıştı. Bu Nejat idi. Oğlumuz Demir’i kucağına aldı, sessizce merdivenlerden indik.
Hayatları boyunca birbirlerini hiç suçlamadılar. Demir Ölçen için ne yapabilirler, O’nu hayata nasıl kazandırabilirlerdi? Güzin Alganoğlu’nun bir sözü kulaklarından çıkmıyordu: ‘Demir Ölçen’i akıllı oğlum diyerek seveceksiniz. O’nun bu söze ve sevgiye ihtiyacı var.’
Makbule Ölçen, 1961 yılında eşi Ali Nejat Ölçen ile birlikte Almanya’nın kuzeyinde üniversite şehri olan Kiel’e gitti. Demir Ölçen orada zihin özürlü çocukların eğitimini üstlenen okulda bir yıl eğitim gördü. Makbule Ölçen, okulda gördüklerini-öğrendiklerini Türkiye’ye döndüğünde toplum için kullanmayı kararlaştırdı. 
Bayan Ölçen, 1968 yılında Ankara’da ‘Geri Zekâlı Çocukları Koruma Derneği’ne üye oldu. Derneğin adı, aileleri tedirgin ediyordu. İki yıl sonra ‘Öğretilebilir Çocukları Koruma Derneği ’ olarak değiştirilmesini sağladı. İlk defa 1970 yılında, Ankara- Sağlık Sokağı’ndaki dernek binasının bir odasında zihin özürlü 4 çocuğun eğitimini üstlendi. O yıl Aralık ayında eğitim gören zihin özürlü çocuk sayısı 7’ye iki ay sonra da 24’e yükseldi.
O yıllarda zekâ düzeyi (IQ), 20-50 arasında zihin özürlülük, tıbbın konusu kabul ediliyor, eğitim görmelerinin imkânsızlığı ileri sürülüyordu. Makbule Ölçen, ülkemizde ilk defa zekâ düzeyi (IQ)  50’nin altında zihin özürlülerin de eğitilebileceğini ispatladı. Bu alanda teorik bilgi edinmek maksadıyla Hacettepe Üniversitesinde Prof. Dr. Hüsnü Arıcı ile Dr. Shirley Epir’in derslerine devam etti. 
Zekâ düzeyi 50’nin altında zihin yetersiz çocukların kendilerine yeterli olabilmesi, aileye ve çevreye yük olmaktan kurtulabilmesi için uygulanan eğitim gerekli olsa bile acaba yeterli miydi? Bu soru Makbule Ölçen’i bir vakıf kurarak problemin çözülebileceği düşüncesine yönlendirdi. 18 yaş sonrası zihin özürlü yetişkinlerin, dernekteki eğitim sonrası Vakıf’ta iş eğitim atölyelerinde üretken olabilmelerini sağlayabilirdi. Bu düşünce ile kendisine destek olan eşi ve yakın arkadaşlarıyla birlikte 1982 yılında Ankara’da, ’Yetersiz Çocukları Yetiştirme ve Koruma Vakfı’nın kuruluşunu gerçekleştirdi. Eşi Ali Nejat Ölçen, zihin özürlü çocukların 1969 yılından 1990’a kadar eğitim sürecini kamera ile filme alıyor ve filmi eğitim gören çocuklara göstererek kendilerini tanımalarını sağlıyordu. O filimler aynı zamanda uygulanan eğitimin bir parçası oluvermişti. 
Zihin özürlü çocukların özel eğitimiyle ilgilenmenin yeterli olmayacağını düşünen Makbule Ölçen, UYANIŞ adında bir dergi yayınlamaya başladı. Dergi, zihin özürlülük alanında kendi sınırlarını aşarak akademik çevrelerle ilişki kurmaya yardımcı olmaya başlamış ve daha sonraki yıllarda öğretim üyelerinin pek çoğu, Derneğin eğitim merkezindeki çalışmalardan yararlanma imkânına kavuşmuştu. Ankara’nın Etlik semtindeki derneğin eğitim merkezinin açılışını ‘Özürlüler Yokuşu’ adlı kitabında şu sözlerle anlatır:
Etlik Kuyuyazsı sokağındaki binamız açık mavi renge boyanmıştı. Kapısında yazılı olan tabelaya baktım. Sonra merdivenleri yavaş yavaş çıktım, anahtarı kapının üzerinde, kilidin içindeydi. Benim çevirmemi bekliyordu. Dudaklarım kapıya dokundu, onu öpmüştüm. Anahtarı çevirdim içeri girdim. Yandaki odanın kapısında adımın yazılı olduğunu gördüm.
Derneğin kendisine ait binası olmuş ve öğretilebilir çocuk sayısı da 150’ye ulaşmıştı.
Bir gün adı Katerina Überhorst olan Alman genç bir hanım geldi, Makbule Ölçen ile tanıştı. Bu tanışma, Vakfın Gölbaşı’nda zihin özürlü çocukların eğitimi için gereken ‘Rehabilitasyon Merkezi’ binasının iş eğitim atölyeleriyle birlikte yapımını Alman Büyük Elçiliği tarafından gerçekleştirmesini sağladı.
Demir Ölçen ile başlayan, hangi engel ve güçlüklerin aşılarak bugünlere nasıl ulaşıldığının hikâyesini ve daha fazlasını Makbule Ölçen’in ‘Özürlüler Yokuşu’ isimli kitabında bulacaksınız. 
KUŞBAKIŞI:
İNSANLIĞIN YÜZAKI OSMANLI DESTANI
Mustafa aya’nın yazdığı kitap kendini tanıtıyor:
Bey Oğlum, hanım kızım! Şunu iyice öğren ve kavra: Yeryüzünde Bey ve derebeyi tabiatlı olmak üzere iki türlü insan ve iki türlü yönetim vardır: Beylik dışındakiler derebeyliğin türevleridir.
Derebeylik ise krallıktır. Tahakkümdür, zorbalıktır, köleliktir. Krallık hakka değil, güce dayanır. Krallar köleleştirmek mecburiyetinde olan kölelerdir.
Yoksa varlıklarını devam ettiremezler.
 Beylik hürriyettir, bağımsızlıktır. .
Saygınlıktır, hürriyettir.
Beylikte insan esastır.
Türk töresinde kadın da erkek te söz sahibi yani beydir.
Türkün yönetim şekli ve karakteri beyliktir.
Türk Milleti diğer pek çok milletle bu yönünden ayrılır.
Türklerde beylerbeyi yani Han, Hakan ve Kağan… Tahakküm etmek için değil, vatana sahip olmak ve millete hizmet etmek için görevdedir.
Türk’te vatan anadır. Devlet ve onun başındaki han ise babadır.
Babanın görevi ne ise beyinki de odur.
Beylerbeyi yani Han seçilen kişi, ülke sınırları içinde yaşayan her insanı… dini, dili, rengi, soyu, cinsi ne olursa olsun güvenli, mutlu ve varlıklı bir şekilde yaşatmakla görevlendirilmiştir.
Oğuz’un da, Selçuk’un da, Osman’ın da, Fatih’in de seçildiği; Bey’lik yani Hanlık budur.
13,5 X 21 santim ölçülerinde, 432 sayfalık kitap, 2014 yılında yayınlandı. 
BİLGEOĞUZ YAYINLARI:  Alemdar Mahallesi Molla Fenarî Sokağı Nu: 35/B Cağaloğlu, İstanbul. 
Telefon: 0.212-527 33 65
Belgegeçer: 0.212-527 33 64  
e-posta: [email protected]  www.bilgeoguz.com.tr  
TURANCILIK MİLLÎ DEĞERLER VE GENÇLİK
Eserin yazarı Hüseyin Nihal Atsız’a göre; târihi, savaşları ve fütuhatı dolayısıyla Türkler, hemen bütün dünyaya sevimsiz gelir. Çünkü Türk milletinin yeniden şahlanarak güçlenmesi, birçok milleti korkutmaktadır. Bu şahlanış sonunda pekçok ticaret ortaklıklarının çıkarları baltalanacağı için Turancılık ülküsü büyük bir direnişle karşılanmaktadır. Bu direnişin propagandası ve fikriyatı yapılmakta, bu propaganda Türkiye için de tesirli olmaktadır.
Turancılık ülküsüne karşı Türkiye’deki muhalefet ya bunun Türkiye’yi büyük tehlikelere atacak bir macera sayılmasından yahut Türkiye dışındaki Türklerin de en az bizim kadar Türk olduklarının bilinmeyişinden, yahut da bugünkü sınırlarımız içinde 4000 yıldan beri üst-üste yığılan etnik zümreleri ve kültürleri karıştırıp bunlardan şimdiki dili Türkçe olan bir ‘halk’ın peydahlandığını kabul etmekten doğmaktadır.
Moskof uşağı oldukları için Turancılığın Rusya’yı devirmesinden korkanların muhalefetini kaale alınmamalıdır. 
12 X 19,5 santim ölçülerinde, 252 sayfalık kitap, 2013 yılında yayınlandı. 
ÖTÜKEN NEŞRİYAT:  İstiklal Caddesi Ankara Han Nu: 65/3 Beyoğlu 34433 İstanbul.  
Telefon: 0.212-251 03 50
Belgegeçer: 0.212-251 00 12 
www.otuken.com.tr
e-posta: [email protected]  
DEM
‘Yüz katlı bir yükseklikte, yüzüncü makamdasın. Çamdağı’nda sessiz, kimsesiz, sadece O’nunla mısın? Mecazlara emanet edilmiş bir yer değil orası. Söz de değil, ses de. Bir hal, bir melaldesin, hissediyorum. Bu perdeler bir aralansa... Geride ne var bir görünse... Bir açılsa... Bir cilvelense... Bir görsem... Bir anlasam... Bir bilsem... Bir tatsam efendim... Bir tadabilsem... O huzuru bir nebze tadabilsem...’ 
Dem... Yaşadığı hayatın karmaşası içinde Said-i Nursi’nin izini sürerken, her an hakikatin başka başka halleriyle yüzleşen bir yolcunun hikâyesi... Sâdık Yalsızuçanların kaleminden 320 sayfalık okunası bir kitap…
TİMAŞ YAYINLARI: Alayköşkü Caddesi Nu: 11 Cağaloğlu, İstanbul. 
Telefon: 0.212-511 24 24 
Belgegeçer: 0.212-512 40 00 
e-posta: [email protected]  www.timas.com.tr  
KISA KISA…
1-ENFORMASYON: James Gleick’ten Çeviren: Ümit Şensoy. Optimist Kitap.  
2-KIRIM HANLIĞI VE OSMANLI-RUS SAVAŞLARI: Yrd. Doç. Dr. Serhat Kuzucu. Selenge Yayınları
3-SAVAŞTA VE BARIŞTA LÜBNAN MARUNİLERİ: Yasin Atlıoğlu. Kaknüs Yayınları
4-ŞEHİR SOKAK HÂFIZA: Erol Ölçer. Zeytinburnu Belediyesi Kültür Yayınları.
5-ACI YEŞİL: Ârife Kalender. Tekin Yayınevi.