Temeli düşünce ağırlıklı bir misyona yaslanmasına ve hiç bir konu sınırlaması olmamasına rağmen bazen makale kavramı sizi daraltılmış bir alana doğru sürükleyebilir.Çünkü makale algısındaki en önemli konsept ;makalenin siyasi bir içerik ve söylem taşımasında yatmakta.Söylem ne kadar siyasi ifadelerle güncellenirse o derece heyecan vericiliği artar.Gazetelerde sunulan etkin haberler bazen okunası bir içerik arzetmekle beraber kısmi ve geçici bir dikkat çekiciliğe sığınabilir ama esas olarak gazetenin misyonunu yüklenen ağırlık : makalelerindeki siyasi canlılığın taze,diri ve etkileyici sırrında can bulur olmasıdır..Toplumsal olaylar makalenin derin kuramını oluşturur.Basit görünümlü etkin bir sosyal olay bazen toplum ipini ele alarak istediği bir bölgeye doğru çekebilir.Fert bazlı bir olay görünmesine rağmen toplumun dikkatini çekmeyi başarır.Siyasi makalenin inceliği de zaten burada kilitlenmektedir.Bir sivil toplum kuruluşu yöneticisinin ya da siyasi bir liderin söylediği söz yüksek bir aks-i sedâ ile dalga dalga yayılarak toplumu kuşatabilir ve toplumun derin algısında çatlaklara ve zorlamalara sebebiyet verebilir.Söz birey mahreçli olmasına karşın ;toplum nitelikli bir sonuca ermiştir.Bu yüzden aktif siyasi dalgalanmaların çok olduğu toplumlarda makale zenginliği her zaman mevcuttur.Demokratik kültürü sindirmiş ülkelerde makale türü genel anlamda bireysellikten ziyade direkt toplumu hatta toplum ötesi başka toplumları konu alarak hareket eder/edebilir.Makale edebi türler içerisinde en ciddi en mantıklı en bilimsel ve en güvenilir bir platform düzleminde hareket etmesi  gerekirken; ülkemizde bu durum son zamanlarda çok yeknesak bir hal dediğimiz kaygan ve taraflı bir zemine çekilmiştir.!Çünkü makalenin en önemli değerlerinden birisi; tutarlı ve güvenilir olması gerekliliğidir. Lise ve üzeri öğretimlerde makale tarifi yapılırken bu ölçütler baz olarak anlatılır..Bir yazar olarak yaşanılan hayatla ,yazdığınız ifadeleriniz çelişirse, okuyucuyu belki o ana mahsus kandırmış! atlatmış gibi gözükebilirsiniz ama gerçek hiç öyle değildir.!Toplum bilinci ancak komünist bloklarda belli bir noktaya kanalize edilerek belli zihinsel algı ve kavramlar oluşturulabilir ?! Ama demokratik algıların hele hele günümüz dünyasının dev teknolojik iletişim kaynaklarının yaygınlaştığı toplumlarda bu durum asla olası değildir. 
Ne yönlendirebilirsiniz ne de fikri kanalize edip dondurabilirsiniz.Bu durum eşyanın ve ilmin doğasına ters.Mantık kaymaları usta gözlerin/usta okuyucuların hemen yakalayabileceği bir durumdur.Okuyucuya ya da topluma, konunun önemini ifade etme yeteniğini güce dayanarak yapmaya kalkarsanız ;gücün yaşadığı anafor dalgalarıyla birlikte daha büyük bir kaosu siz yaşarsınız.Dayandığınız güç demokratik platformda iktidar olabilir, güçlü bir ekonomi sahibine yaslanma olabilir hatta sosyal prestij sağlayan bir teşekkül de olabilir ama hiç biri doğru ve sarsılmayan bir adalet kadar güçlü olamaz. Ve asla hakikatin parlayan ışığının yerini tutamaz.Belki aldatıcı şafak dediğimiz “Fecr-i kazip” olabilir ama aydınlığın yerini dolduracak hakikat ışığı olamaz.Basit bir söylemden hareketle ;tanık ve hakikat bulmadan nesnel verileri baz almadan doğru sonuca ulaşmak, makale dilinde asla olmayacak bir neticedir.Okuyucunun yazarına güvenmesi şarttır.Güven duyulmayan bir şahsın/yazarın yazdıkları ne kadar hakikat değerler içerse de muhatap olacağı handikap: kurunun yanında yaşın yanması eylemidir. Ülkemizde son zamanlarda bu durum eksiye, menfiye doğru inanılmaz bir ivme kazanmış durumdadır maalesef.?! Kalemlere verilen gayr-i meşru destek ; güce dayanma arzusu oluşturulmuş bir öğe haline geldi.Bir yazar için en büyük güç ;yazarın ruhuyla, aklıyla benimseyip inandığı değerleri savunması ve hayata geçirme eylemi olmalıdır..
Kişi için kutsal değerler ;inandığı doğruların benimsenmesi olayıdır.Yazarın doğru algısını bir başka güç (mahiyeti ne olursa olsun!) yönlendiriyor ve şekilendiriyorsa o yazarın ruhuyla /aklıyla inandığı değerler bütünü değil ,cüzdanın yön vermesi ve yazarı şekilden şekle ,halden hale sokma eylemidir sadece. Makaleyi okunur kılan bir diğer önemli husus ise ; önemli konuları doğru düzlem içerisinde değerlendirir olmasıdır.Vicdan ve cüzdan pradiğması içerisinde illizyon bunalımı yaşayan bir kalem erbabının nesnel bir doğruya erişmesi mümkün değildir.Siyasi ağızdan düşen bir kelimeyi akılalmaz ölçülerde süsleyerek, ambalajlayarak, pudralayarak bir “darb-mesel”ölçeğinde piyasaya arzetmenin/sunmanın ne derece inandırıcılığı ve güvenirliliği olabilir ? Gazetemiz başta olmak üzere her gün onlarca makaleyi didik didik ederek okumaya gayret ediyorum..Toplumu yönlendiren değerler ve bilgi açısından geri kalmanın korkusunu lise yıllarında imtihan heyecanı yaşayan bir talebe saadetinde yaşadığımı rahatlıkla söyleyebilirim.Yıllarca öğrencilere “MAKALE” kavramının inceliklerini ve öğretisini anlatmama karşın.Bu yüzden derin ve çok sıkı bağlarla inanılan (dar anlamda inandığım değerleri) ; hayatla var olduğum müddetçe yaşayarak tamamlamak isterim..Bilinçli, faydalı ve hayırlı olma kavramını ANA İDEAL olarak zikredebilirim..
Bu vesile ile son günlerde dillerde can bulan bir ideal söylemi hatırlatmak isterim:"Korkak şu soruyu sorar;-Güvenli mi?..Menfaat şu soruyu sorar;-Faydalı mı?..Kibir şu soruyu sorar;-Popüler mi?..Ama vicdan şu soruyu sorar;ADALETLİ Mİ ?!.
En kalbi saygılarımla..