Dünyanın en zengin flora çeşitliğiliğine ve endemik bitki türüne sahip bir ülkeyiz.
Konuyu daha iyi anlamak için endemik bitki kavramını anlamak gerek. Endemik bitkiler sadece belirli bir bölgede yetişen bitkilere verilen addır. Bu bitkiler dünyanın başka hiç bir yerinde yetişmez. Bu alan bazen bir kaç metrekarelik bir bölge de olabilir.
Türkiye, endemik bitkiler yönünden dünyanın en önemli ülkelerinden biri olarak kabul ediliyor. Ülkemizde endemik tür sayısı diğer Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında ülkemizin zenginliği daha iyi anlaşılır.
Avrupa ülkeleri arasında en çok türe sahip olan ülke Yunanistan olup 800 civarındadır. Aynı şekilde endemik türlerce zengin İspanya ve Sırbistan’da ise bu sayı 400-500 arasındadır. 
Türkiye’de ise 4000 dolayında endemik bitkimiz var.
Endemik türlerin yok olması, milyonlarca liralık ekonomik kayıp, yağmalanan tabiat zenginliği, yerel işbirlikçiler, caydırıcılığı olmayan yetersiz yasalar ve “turist” kimliği ardındaki hain planlar..
Endemik Bitki Casusluğu :
Casusluk faaliyetleri genellikle; bir devlet hesabına askeri, siyasi, ekonomik, bilim ve teknik alanındaki gizli bilgileri toplama amacına hizmet eder. Ancak son yıllarda bu casusluk faaliyetlerine yeni bir görev daha eklendi demek pek de abartı olmayacaktır. Çünkü temel bilim dalı olan biyolojinin hızla gelişmesiyle, insanların da dahil olduğu bütün canlıların çevre ile ilişkileri, hücresel yapı ve metabolizmaları, fizyolojileri, moleküler ve genetik yapıları hakkında önemli deneyler gerçekleştiriliyor. Özellikle endemik türler üzerinde gizli deneyler yapan laboratuvarlar için gerekli olan bitkiler, yetiştikleri ülkelerden çeşitli yollarla toplanarak kaçırılıyorlar. Hatta bu konuda kendi birimlerini oluşturmuş laboratuvarların bile olduğu iddia ediliyor. Bu bitkilerin toplanmasında yöre insanın bilgisizliği veya ticari kazanç hırsı da büyük rol oynuyor. Farklı kimliklerle araştırma yaptıkları bölgelere gelen bu kişilerin, yöre insanına akla gelmedik yalanlar söyleyerek, çoğu zaman da para ödeyerek fotoğraflarını gösterdikleri bitki soğanlarını nerede bulabilecekleri konusunda araştırma ­yaptıkları biliniyor. İşte casusluk faaliyeti de tam burada ortaya çıkıyor. Peki, neden?
Yeni ve küresel bir casusluk türü bu.
Avrupa’da bir çok üniversitenin ziraat ve biyoloji bölümlerinde istihbarat servislerine bağlı olarak “endemik bitki türlerini” araştıran, bulunduğu ülkelerden alıp Avrupa’ya kaçırmanın yollarını araştıran uzman ekipler bulunuyor.
Erzurum Karayazı’da türünün son örneği olarak kalan (geçtiğimiz aylar da Kapıkule sınır kapısında yakalanan Hollandalı endemik bitki casusları)57 ters laleyi kaçırmaya çalışanlar işte bu ekipler. Onlar “Anadolu’nun neresinde hangi bitki var” çok iyi biliyorlar.
Bunun için de “yetişmiş elemanlarını” akın akın gönderiyorlar.
Bitki casusluğunun en önemli adımlarından biri de dışarı kaçırdıkları bu bitkilerin patentine sahip olmak. Çünkü kozmetik ve sağlık sektöründe bu bitkelerin milyar dolarlık piyasası var.
Gıda sektöründe dünyanın en büyük beş biyoteknoloji şirketi (Monsanto, Syngenta, Bayer, Dow ve DuPont) toplam iki yüzün üzerinde şirketi satın alarak, dünya tohumlarına erişimde hâkimiyetlerini çoktan kurdular.
Asırlardan beri kullandığımız tohumların önce üretimini yasaklatacak yasalar çıkartılyorlar (bu yasa 5553 sayılı tohum yasası olarak Türkiye’de de 2007’de onaylandı) ve sonra patenti kendilerina ait GDO’lu tohumaları bize satıyorlar.
Endemik bitkiler konusunda da aynı süreç işliyor.
Daha doğrusu tüm bitkiler için geçerli bu durum:
Uluslarası tarım kartellerine bağlı labaratuarlarda kendi topraklarımızdan çaldıkları bitki ve tohumların genetik şifresini çözüp patentlerini alıyorlar ve “o bitki artık resmen onların malı” oluyor!.
Size “neden patenti bana ait ürünü izinsiz topraklarında bulunduruyorsun?” diye tazminat davası dahi açabilecek kadar da yüzsüzler !. 
Erzurum’un ters lalesini kaçıranlar aslında “büyük bir projenin” uygulayıcıları.
Bu kişiler aslında Türk topraklarında ellerini kollarını sallayarak gezen endemik bilgi casusları..hakkında ;
Rize Üniversitesi Pazar Meslek Yüksekokulu Müdürü Doç. Dr. Şengül Alpay Karaoğlu’nun dedikleri hayli dikkat çekici:” Doğu Karadeniz'de yoğun bir endemik bitki kaçakçılığı olduğunu ifade ederek, Şu anda kaçak bitki sadece gümrüklerde ihbar varsa yakalanıyor. Yakalananlar da buz dağının görünen kısmı.
Dünyaca ünlü Anzer balını oluşturan çiçeklerin Karadeniz'de özellikle soğanlı bitkide önemli popülasyon olduğunu İfade eden Karaoğlu:
Bu bitkilerin 40 yıldır bilinçsiz bir şekilde ihraç edildiğini ,Doğu Karadeniz'den yoğun bir endemik bitki kaçakçılığı olduğunu, kaçırılmak istenen bitkilerin zaman zaman yakalanmasıyla ortaya çıktığını,
Doğu Karadeniz'e gelen bazı kişilerin neden direkt yaylalara gittiğinin sorgulanması gerektiğine dikkati çeken Karaoğlu, şöyle ifade etti:
''Yöremizdeki belirli kontrol noktalarında endemik bitkileri tanıyan insanların olması lazım. Adamın biri yaylaya gidiyor, 'turizm yaptı, indi' diyoruz. Ama geliş sebepleri aslında çok farklı. Eskiden bu bitkileri çalarken gövdesini çalıyorlardı ve bu görülebiliyordu. Ama günümüzde buna ihtiyaç duyulmuyor artık kaçakçı bitkinin kök saçağından gözle görülemeyecek bir parça alıyor, kulağının arkasına, gözlüğünün bir köşesine mikroçipler içinde saklayabiliyor. Ayakkabısına, çorabına saklıyor. Bu konuda duyumlar alıyoruz. Bunlar bilimsel gerçekler.''

''İSRAİL'E AYDER KURULDU'' İDDİASI
Karaoğlu, bitki kaçakçılarının ''hangi bitkinin, hangi yaylanın hangi noktasında olduğunu çok iyi bildiğine ve özel aletlerle bitkinin doğal değerlerini araştırdıklarına'' dikkati çekerek, ''Bir bitkinin özelliklerinin analiz edilmesi için o bitkinin küçük bir kesitinin alınması yeterli oluyor. Bununla milyonlarca DNA üretilip bize satabiliyor. Bugün İsrail'de bir Ayder Yaylası var. Ayder'in bir minyatürünü oraya kurmuşlar. Bu bilinen bir gerçek. Bölgede yetişen hemen hemen her bitkinin bir kopyasının İsrail'de olduğuna inanıyorum. Bölgenin iklim şartlarının aynısını oluşturup, Ayder tepesi yapmışlar'' dedi.
Karaoğlu ''Bu kişiler sürekli dağ gezileri yapar. Yaptığım her dağ gezisinde motosikletli 3-5 İsrailli görürüm. Biz sabah saat 09.00-10.00'da dağlara çıkarken, onlar o saatte iniyorlar. Çünkü o saatlerde yaylada kimse görünmez. Rahat rahat bitkileri topluyorlar. Misafir olarak davet edilen bazı hocalar bile bitki çalıp bir yerlere sıkıştırıp kaçırıyorlar. Bunu öğrenen bazı Türk hocaların haber vermesiyle gümrüğü geçerken yakalanan yabancı hocalar var. Hiçbir ülkenin yaylasına bu kadar sorgusuz, sorumsuz girilemez'' diye konuştu.
Ve işin çok daha acı olanı ise ;endemik bilgileri aldıktan sonra o bölgeyi yakmaları..!
Umarım Canabı ALLAH'ın BİZLERE LÜTFETTİĞİ BU MUHTEŞEM DEĞER VE GÜZELLİKLERE GEREKEN HASSASİYETİ GÖSTERİRİZ DE ENDEMİK BİTKİ CASUSLARINA DAHA FAZLA FIRSAT VERMEYİZ.!!
En kalbi saygılarımla..