Metin Feyyaz Yorulmaz’dan Gerçekten Biz Farklıyız"
Metin Feyyaz Yorulmaz’ın kaleme aldığı öykü kitabı Gerçekten Biz Farklıyız, okuyucularla buluştu. İkinci Adam Yayınları tarafından yayımlanan kitap, 130 sayfada hem duygusal hem de düşündürücü bir yolculuk vaat ediyor. Öykülerle harmanlanan şiirler, eserin dokusuna derinlik ve ritim katıyor.
Beş bölümden oluşan kitapta, her biri ayrı bir hikâye anlatan üç ana öykü dikkat çekiyor. İlk üç bölümde, hastanede gözlerini açan bir adamın iyileşme sürecine ve yaşamın kırılma noktalarına tanıklık ediyoruz. Dördüncü bölümde, çocuk esirgeme yurdunda büyüyen ve hayatını ablasını bulmaya adayan bir adamın arayışı yer alıyor. Beşinci bölüm ise, "Bir Delinin Günlüğü" başlığıyla, okuyucuyu akıl ve delilik sınırlarında dolaştırıyor.
Kitap, sadece hikâyeleriyle değil, aralara serpiştirilmiş şiirlerle de okuru derin bir duygu seline sürüklüyor. Yorulmaz, her bir satırda insanın iç dünyasına dokunmayı ve toplumsal algıları sorgulatmayı başarıyor. Kitapta yer alan şu cümle, yazarın dünyaya bakışını çarpıcı bir şekilde özetliyor:
"Belki de deliler dışarıda, akıllılar içeridedir. Unutmayın, size ne anlatıldıysa ona inanırsınız."
Eserden Öne Çıkan Hikâyeler:
Hastanede Gözünü Açan Adamın İyileşme Süreci: Yaşam ve ölüm arasında sıkışmış bir ruhun yeniden toparlanma hikâyesi.
Ablasını Arayan Adam: Çocukluk travmaları, hasret ve umutla örülü etkileyici bir arayış.
Bir Delinin Bir Günü: Akıl sağlığı ve gerçeklik algısını sorgulatan sıra dışı bir anlatım.
Metin Feyyaz Yorulmaz, hem içsel hem toplumsal meseleleri cesur bir dille ele alarak, okuyuculara sıradanın ötesinde bir deneyim sunuyor. Gerçekten Biz Farklıyız, farklı hikâyelere ve derin anlamlara dokunmak isteyen tüm edebiyat tutkunlarını bekliyor.
Kitap Bilgileri:
Yazar: Metin Feyyaz Yorulmaz
Yayınevi: İkinci Adam Yayınları
Sayfa Sayısı: 130
Tür: Öykü ve Şiir
Raflarda yerini alan bu etkileyici eseri kaçırmayın!
Yılın En Başarılı Bioenerji Uzmanı Ödülü, Hande Dengim Bağcıoğulları’na Verildi
13 Ocak 2025 tarihinde, Prime Medya ve Neva Prodüksiyon’un ev sahipliğinde Crowne Plaza Istanbul Asia Hotel’de gerçekleşen 8. Uluslararası Başarı ve Kariyer Ödülleri, duygusal anlara sahne oldu. Gecede “Yılın En Başarılı Bioenerji Uzmanı” ödülüne layık görülen Hande Dengim Bağcıoğulları, ödülünü kısa bir süre önce kaybettiği annesi Rengin Bağcıoğulları’na ithaf etti.
Hande Dengim Bağcıoğulları, ödül konuşmasında annesine duyduğu derin sevgiyi ve minneti şu sözlerle dile getirdi:
"Bu gece bu ödülü onun adına aldığım, dün ebedi huzura uğurladığım kıymetlime… Bilinen tüm enerji terapisi tekniklerinden en güçlü iyileştirici enerjinin, sahici yüksek sevgi, samimi şefkat, incecik nezaket ve tertemiz bir niyet olduğunu bana her haliyle gösteren o muazzam kadına… Şifacı sevgi meleğime… Kıymetli anneciğime… Bir kere daha sonsuz teşekkürler, ruhu şad olsun."
Bağcıoğulları’nın sözleri, salonda derin bir sessizlik ve duygusal bir atmosfer yarattı. Annesi Rengin Bağcıoğulları’nın ani vefatının ardından, böylesine anlamlı bir ödülü onun adına kabul etmek, geceye farklı bir anlam kattı.
Bioenerji ve enerji terapileri alanında yaptığı çalışmalarla bilinen Hande Dengim Bağcıoğulları, bu ödülle mesleki başarılarının yanı sıra insanî değerleri ve sevgiyi de ön planda tutan yaklaşımını bir kez daha gözler önüne serdi.
Rengin Bağcıoğulları’na ithaf edilen bu ödül, yalnızca bir başarı sembolü değil, aynı zamanda bir evladın annesine duyduğu tarifsiz sevginin de bir ifadesiydi. Bağcıoğulları’nın konuşması ve bu anlamlı gece, hem katılımcıların hem de takip edenlerin kalplerine dokundu.
Ruhun şad olsun, Rengin Bağcıoğulları…
Pilates Eğitmeni Elif Elitaş
Elif Elitaş, 1984 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Gazi Üniversitesi Tekstil Bölümü mezunu olan Elitaş, kurumsal hayatın kendisine uygun olmadığını fark ettikten sonra tutkusunun peşinden giderek pilates eğitmeni olmayı seçmiştir. Bu alandaki yolculuğuna, TCF 1. ve 2. kademe eğitimlerini tamamlayarak başlamış, ardından Akın Saatçi’nin Polestar Akademisi'nde aldığı kapsamlı sertifikalarla uzmanlığını pekiştirmiştir. 2014 yılından bu yana profesyonel olarak pilates eğitmenliği yapan Elif Elitaş, bilgi ve deneyimini birebir özel derslerle öğrencilerine aktarmaktadır.
Elif Elitaş, birebir pilates eğitimlerinde kişiye özel egzersiz programları hazırlayarak, öğrencilerinin ihtiyaç ve rahatsızlıklarına uygun çözümler sunmaktadır. Özellikle bel fıtığı, boyun fıtığı, skolyoz, duruş bozukluğu, kamburluk, kas yırtıkları, hamile pilatesi ve ankilozan spondilit gibi ortopedik rahatsızlıkların yanı sıra kronik yorgunluk, halsizlik, depresyon ve kaygı bozukluğu gibi konulara yoğunlaşmaktadır. Kişiye özel yaklaşımı sayesinde öğrencilerinin kısa sürede sağlıklı ve etkili sonuçlar almasını sağlayarak, pilatesin faydalarını maksimum seviyeye çıkarmaktadır. Doğru hareket, doğru açı ve doğru tekrar prensibiyle çalışmaları, sakatlanma riskini ortadan kaldırmakta ve hareketlerin en verimli şekilde uygulanmasını sağlamaktadır.
Elif Elitaş, sadece uzmanlığıyla değil, aynı zamanda pozitif enerjisi, ışıltısı ve zarafetiyle de çevresindekilere ilham vermektedir. Pilatesi bir yaşam biçimi olarak benimseyen Elitaş, hem fiziksel hem de ruhsal sağlığı destekleyen bu değerli disiplini, öğrencilerine sevgi ve özveriyle aktarmaya devam etmektedir.
Eğer siz de pilatesle hayatınıza sağlık, güç ve denge katmak istiyorsanız, Elif Elitaş’ın birebir eğitimlerinden faydalanabilirsiniz. Sağlıklı bir yaşam için onun uzmanlığında güvenle adım atabilirsiniz!
Sanatçı Yasemin Güzel
1988 yılında Sivas'ta doğan Yasemin Güzel, Güzel Sanatlar Akademisi eğitimi almıştır. Resim ve Baskı Sanatları ile ilgili eğitimlerinden sonra Şuanda Bahçeşehir Üniversitesi'nde eğitim üzerine yüksek lisans yapmaktadır. Kendisi aynı zamanda bir TedX motivasyon konuşmacısıdır.
Yasemin Güzel, CONTEMPORARYART, ARTCONTACT ve İAAF fuarlarına katılmış, sanatıyla dikkat çekmiştir. İlk kişisel sergisini Sivas tarihi Tren Garı'nda "SAÇ-YOL-MA" isimli çalışmasıyla gerçekleştirmiştir. Ardından birçok karma sergide yer alarak sanatseverlerle buluşmuştur. Bebek, İstanbul'da "SAÇTAN HİKAYELER" isimli sergisi büyük ilgi görmüştür ve son olarak Kenan Yavuz Etnografya Müzesi'nde "SAÇTAN HİKAYELER - HASAT ZAMANI" isimli enstalasyon çalışmasını sunmuştur.
Yasemin Güzel, sadece "Saçtan Hikayeler" projesiyle değil, duvar sanatı, heykel, yağlı boya çalışmaları, baskı teknikleri ve geleneksel sanatlar gibi birçok farklı disiplinde eserler üretmekte ve koleksiyonerlerle buluşturmaktadır. Sanatın geniş kapsamlı olduğuna inanan Güzel, kadın ve anne temasını anlatan her türlü olguyu eserlerinde kullanmaktadır. Şu an, Anadolu'dan esinlendiği bereketi anlatan Kibeleler'in yer aldığı, hasatın değerli olduğu ve huzur veren yağlı boya tablolar üretmektedir.
Ayrıca Bahçeşehir Kolejinde Görsel Sanatlar Öğretmenliği yapan Yasemin Güzel, ayrıca da Contrarioart isimli sanat atölyesinde çalışmalar üretmektedir. Öğrencileriyle birçok sergi açmış ve projelerde yer almıştır. Türk ve İslami Eserler Müzesi'nde geleneksel sanatlar üzerine sergiler düzenlemiş, Uluslararası Çocuk ve Gençlik Bienali'nde yer almış ve şuanda devam eden TRT ile İsf Studios'un katkılarıyla yapılan Rafadan Tayfa Kapadokya Filminin Galasında öğrencileriyle birlikte filmin sahnelerini resimlemiştir.
Yasemin Güzel'in en sevdiği mesleklerinden biri de sanatının yanı sıra öğretmenliktir. Çünkü çocuklar sağlıklı toplumları, sağlıklı ebeveynleri ve güçlü kadınları temsil etmektedir. Resim,Heykel, Baskı ve Enstalasyon Sanatçısı Yasemin Güzel, özgün eserleri, güçlü iletişimi, pozitif enerjisi, ışıltısı ile ayrıca dikkat çekmektedir.
İnsanın Hiç Evi Ölür mü? – Wahire Mine Çiftçi
Wahire Mine Çiftçi, İnsanın Hiç Evi Ölür mü? adlı eserinde, 6 Şubat 2023’te yaşadığımız büyük felaketi, yıkımın, kayıpların ve acıların derinliğini insan ruhu üzerinden inceliyor. Depremin getirdiği korkunç gerçeklerle yüzleşirken, hem toplumsal hem de bireysel bir travma olarak insana dair ne varsa tüm kırılganlıklarıyla ortaya koyuyor. Kitap, sadece bir felaketin hikâyesi değil, aynı zamanda yaşadıklarımızın, kaybettiklerimizin ve kendimize dair varlığımızın anlamını sorgulayan bir yolculuğa davet ediyor.
Çiftçi, anlatımıyla karanlık ve kaybolmuş bir zaman dilimine ışık tutuyor. "Önce ışıklar karardı, sonra dünyalar. Bir sabahtı uyanmaya çalıştık. Ya becerebildik uyanmayı ya da sonsuz bir uykuya daldık…" şeklindeki açılış cümlesi, olayların ve yıkımın ötesinde, hayatta kalmanın ve yeniden var olmanın ne demek olduğunu sorgulatıyor. Bu metin, bir toplumun toparlanma çabasının ötesinde, her bireyin yaşadığı derin travmayı anlatıyor.
Kitap, yıkımın içinde, "daha kötüsü"ne doğru sürüklenen bir insanlık haliyle karşı karşıya bırakıyor. 6 Şubat'ta yaşadığımız felaketin ne kadar derin bir iz bıraktığını, içimizde kapanmayacak yaralar açtığını dile getiriyor. Çiftçi, deprem sonrası kaybolan şehirlerin ve kaybedilen yaşamların ruh halini, kelimelerle değil, kalpten kalbe taşan bir ifadeyle anlatıyor. "Sahi bir şehir kaç kamyona sığar?" sorusu, bir yerin ve insanın özünü sorgularken, aynı zamanda kaybolan, silinen bir gerçekliğin kaydını tutuyor.
Kitap, yaşananların trajedisini anlatırken, bir yandan da hayatın sürekliliğine dair derin bir sorgulama sunuyor. “Öyle bir depremdi ki; ölen kurtuldu, kurtulan öldü…” bu satırlarla bir ölümle hayatta kalmak arasındaki ince çizgiye dikkat çekiyor. Çiftçi, hem bir şehir hem de bir insan olarak, varoluşumuzun ne kadar kırılgan ve geçici olduğunu bize hatırlatıyor.
İnsanın Hiç Evi Ölür mü? kitabı, 6 Şubat’tan sonra yeniden inşa edilecek her şeyin, sadece fiziksel değil, ruhsal bir yeniden doğuş gerektirdiğini anlatıyor. Her kaybın ardından, insanın içindeki sesin, dünyaya duyduğu isyanın ve yeniden var olma arzusunun yankısını buluyorsunuz. Çiftçi, bu acıyı şiirsel bir dille, bir felaketten çıkarılabilecek tüm derin anlamları araştırarak sunuyor.
Bu eser, sadece bir deprem anlatısı değil; insanlık, kayıp ve yeniden doğuş üzerine bir düşünsel yolculuk. 6 Şubat’ta yaşadıklarımızın izleri her yönüyle içimize işlemişken, bu kitap bizleri hem derin bir acıya hem de yeniden var olma umuduna ortak ediyor.
Moda Tasarımcısı Aydın Göynü
LCC MODA TASARIM ve GÜZEL SANATLAR MODA TASARIM Eğitimi aldı. Çok küçük yaştan itibaren sanatla iç içeydi. Daha yaptıklarını tanımlamadan yaptığı şeylerin farklı olduğunu ve bu anlamda bir misyonunun olduğunu biliyordu. İş hayatında konfor alanının oluşması için kendi atölyesini 2007 yılında AG ATELİER olarak açtı. İlk defilesi SESSİZ ÇIĞLIK’ta Ana temasında kadına ve her türden canlıya yapılan şiddeti anlattı. Ondan sonraki defilesi ÇOCUKTAN GELİN OLMAZ temalı defilesi oldu. AG ATELİER olarak 18 yaşından küçük hiçbir bayana gelinlik tasarlamadı hala bu prensibini sürdürüyor. DUA temalı defilesinde inanç sistemini , KİMLİK temalı defilesinde cinsiyet ve tercihlerin bizi birbirimizden sadece renkli yaptığını anlattı. Ön yargı temalı defilesinde bütün ön yargılardan kurtulmayı , WOOK adlı defilesinde ise bunun kulüplerde yapılan bir dans olmadığını 1950 ve 1970 yılları arasında azınlık ve aykırı olarak ayrıştırılan insanların beden dilini kullanarak sosyal baskıdan kurtulma şekilleri olduğunu anlattı. Sanatçı ve sanattan korkulan bir süreçte bu alandaki insanların kendisini yeniden anlatmak zorunda kaldığı zorlu günlerde Aydın Göynü prensipleri doğruları ve eşsiz çalışmalarıyla projeler üretmeye devam etti. Kendisini boşalan Haute Couture koltuğunun en önemli adayı olarak ifade eden Aydın Göynü bu alandaki yeteneği , çok yönlü birikimi , kendine özgü tasarımları , özgün eserleri , vizyonu , güçlü iletişimi , sosyal sorumluluk sahibi toplumun her zerresine duyarlı yönü , zanaatkar ve sanatçı yönü gibi özelliklerinin yanında pozitif enerjisi , karizması ve renkli kişiliği ile dikkat çekmektedir. Aydın Göynü tüm bu nitelikleriyle gelecekte de adını sıkça duyacağımız çok önemli bir isimdir.