Kültür ve Medya Dünyası

Haber Muhabiri ve Haber spikeri Sedef Aleyna Demirci

Sedef Aleyna Demirci. 28 şubat 1999'da İstanbul'da 2 çocuklu 1 ailenin en büyük çocuğu olarak dünyaya geldi. Boyu 1.68 kilosu 56. Beykoz'da büyüdü.  İlk ve ortaokulun ardından Üsküdar Anadolu Lisesi'nde eğitimini tamamladı. Sonrasında asıl yapmayı istediği iş olan medya ve iletişim alanında Medipol Üniversitesi Radyo Televizyon ve Sinema bölümünden başarıyla mezun oldu. Mesleğe 2019 yılında Kanal 7 Haber Merkezi'nde stajyer olarak başladı. Yaklaşık 6 ay sonra kadroya alındı. Çok küçük yaşlarda izlediği haberler neticesince haberci olmaya karar verdi. Deprem bölgesinde, sokakta, yangında, gece gündüz zor şartlar altında çalışmak mesleğini çok sevdiği için hiçbir zaman külfet olarak gelmedi. Dönem dönem hafta sonu sabah haberlerini sunarak spikerlik yapan Sedef Aleyna Demirci onun dışında sahada haber takibi yapmaktadır. Sedef Aleyna Demirci bu mesleğe dair yeteneği, çok yönlü birikimi , haberci yönü , muhabirlikten gelmesi , kendine özgü sunumu , vizyonu gibi özelliklerinin yanında pozitif enerjisi , ışıltısı ve güzelliğiyle de dikkat çekmektedir. Sedef Aleyna Demirci tüm bu nitelikleriyle gelecekte de adını sıkça duyacağımız çok önemli bir isimdir.

Abbas Kiyarüstemi İle Söyleşiler

Mehdi Muzaffer Saveci’nin Abbas Kiyarüstemi ile Söyleşiler adlı kitabı Alfa Yayınlarından çıktı.

Abbas Kiyarüstemi (1940-2016). İran ve dünya sinemasının en büyük yönetmenleri arasına ismi çoktan yazıldı bile. Sadece bir film yapımcısı olarak değil, entelektüel ve eleştirel kimliğiyle de uluslararası bir kültür adamı olarak temayüz etti. Elinizdeki kitap, sinemanın büyük ustası Kiyarüstemi’yle ömrünün son yıllarında yapılan bir dizi söyleşiden oluşuyor. Bu söyleşiler, Kiyarüstemi'nin çocukluk ve ilk gençliğinden başlayarak yetiştiği kültürel ortama, etkilendiği isim ve ekollere, sanatını icra ettiği sosyo-politik koşullara, sanat ve kültüre yaklaşımına, siyaset ve toplumsal meseleleri kavrayışına, kavgalarına, polemiklerine, edebi yönüne ve şiire ilgisine, dine devlet ve topluma eleştirel bakışına ...özetleKiyarüstemi'yi bize armağan eden çerçeveye ve onun duygu ve düşünce dünyasına ışık tutuyor.

ANTROPONTOLOJİ YA DA  İNSAN-VARLIK BİLGİSİ

FELSEFENİN GÖR DEDİĞİ 1

BETÜL ÇOTUKSÖKEN ANTROPONTOLOJİ YA DA  İNSAN-VARLIK BİLGİSİ adlı kitabı Alfa Yayınları’ndan çıktı.  Dünyaya ve bilgiye yönelişin temelinde insan varoluşunun her şeyi belirlediği yadsınamaz. İnsanın varoluşu ise arada kalmışlıkla karakterize olur. Dışdünya-düşünme-dil arasındaki ilişkileri inceleyen bir etkinlik olarak felsefe de hiç kuşku yok ki “tarihsel özne”nin, bu arada kalmışlığı yaşayan insanın ürünüdür. İşin bir de diğer tarafı var: varolanlar dünyası. Varolanları, var dediğimiz şeyleri yalnızca dışdünya boyutuna sıkıştırmayıp buna dilin ve düşünmenin ürünlerini de eklediğimizde, daha geniş bir perspektife sahip bir ontolojiye (varlıkbilgisine) duyulan ihtiyaç daha da artacaktır. Uzun yıllardır insan, varlık, bilgi, dil felsefesi ve etiğin temel sorunlarıyla uğraşmakta olan Betül Çotuksöken, bu kitabında işte bu iki ucu bir araya getiren yeni bir kavramla karşımıza çıkıyor: antropontoloji.Antropontoloji, insanın nasıl bir varlık olduğunu, onun söylemini ya da tarihselliğini ihmal etmeden varlığın bilgisine olan yönelimi ifade eden bir kavram. Bu bakımdan, felsefi bir bakış açısı olduğu kadar felsefenin temel bir disiplini… Betül Çotuksöken bu kitabıyla insana, bilgiye ve dış dünyaya dair tüm konulara yeni bir gözle bakmayı öneriyor…

“BEN BURADAYIM…”OĞUZ ATAY’IN BİYOGRAFİK VE KURMACA DÜNYASI

Yıldız Ecevit’in Ben Buradayım adlı eseri Everest Yayınları’ndan çıktı.

“İyi bir hayat hikâyesi yazmak, bir hayat yaşamak kadar zordur.”Oğuz Atay

“Ben Buradayım…” edebiyat araştırmacısı Yıldız Ecevit’in Türk edebiyatının kült yazarlarından Oğuz Atay’ın biyografik ve kurmaca dünyasını kaleme aldığı eseridir.  Oğuz Atay’ın yaşamı ve edebiyat yolculuğu ilk kez kitaplaşırken, Yıldız Ecevit yazarın yapıtları ile yaşamının kesiştiği noktaları incelikle saptıyor. Atay’ın çocukluğu, ailesi, dostları, yazın arkadaşları, yazmakla geçen yıllar, başarı ve başarısızlıklar, hastalığı….ve tüm esin ustaları!  “Ben Buradayım…”da, tamamlanamayan bir külliyatın ve yaratıcısının yaşam ve metin odaklı kritiğini okuyacaksınız. Bu metnin Oğuz Atay’ı, kuşkusuz onun yaşamda ve kurmaca dünyada bıraktığı izlerin derlenmesinden oluştu. Ama bu izlerin metindeki hiyerarşik konumlarını belirlerken yaptığım –bilinçli ya da bilinçsiz– seçimler ve yorumlar; onun bir özelliğini betimlerken, çoğu kez farkında olmadan kullandığım bir sözcüğün onay, anlayış, sevgi, belki de hayranlık yüklü içeriği ve her şeyden önce de metnin kurgusu, Atay’ın “Ben Buradayım...”daki dünyasında, benim ister istemez bıraktığım izlerdi. Bu kitabın Oğuz Atay’ı, benim kimliğimden süzülüp gelen bir Oğuz Atay: Benim Oğuz Atay’ım. Kim gerçeği katıksız aktardım diyebilir ki?

CHAUCER

Peter AckroydChaucer adlı eseri Alfa Yayınlarından çıktı.

Biyografi yazınının unutulmaz yazarı Peter Ackroyd, merceğine bu kez İngiliz edebiyatının kurucusu GeoffreyChaucer’ı alarak büyük bir kazıya daha girişiyor. İngilizcenin ilk kült metinlerinden sayılan CanterburyHikâyeleri’nin büyük şairini, devletin “ağzından bal damlayan” ve “ağzı laf yapan” sadık memurunu bir başka pencereden izleme imkânı sunan Ackroyd, Chaucer’ın yaşamıyla edebiyatını paralellikler ve karşıtlıklar üzerinden ele alıyor. Bu kez ortaçağın kalbine kurulan Ackroyd, Chaucer'ın hayatındaki dönüm noktalarıyla edebi kariyerini güçlü bir şekilde ortaya koyuyor.

–TheGuardian Peter Ackroyd, Chaucer'ı da konuk eden kimi kayıtlardan yola çıkarak capcanlı bir biyografi örüyor. –Times LiterarySupplement

Nehrin Dönemeci

Nobelli yazar V.S. Naipaul’un en iyi romanı olarak nitelendirilen  Nehrin Dönemeci Aslı Biçen’in çevirisiyle Alfa Yayınları’ndan çıktı. Nehrin Dönemeci, hayatının baharını ailesiyle birlikte Afrika’nın doğu kıyısında geçirmiş olan Salim’in yeni bir maceraya atılmak üzere adı konulmamış ülkelerden birine göç etmesini anlatır. Kıtanın kalbine doğru yola çıkan Salim, nehrin dönemecinde soluklanacak ve, “Bir hiç olanların, hiç olmaya boyun eğenlerin dünyada yeri yok” diyecektir.

“Göz kamaştırıcı ve korku verici.” –Observer

“Olay ve kişileriyle şaşkınlık yaratan, dokunaklı ve uçsuz bucaksız bir manzaraya açılan, insana musallat olan bir kitap.” –Elizabeth Hardwick

“Kurgusal manzaraların ustası Naipaul’dan Tolstoy’u hatırlatan bir çalışma.”  –John Updike

“Maharet söz konusu oldu mu Naipaul’u geride bırakabilecek biri zor bulunur.”  –The New York Times BookReview

 Lysis veya Dostluk Üzerine

Platon’un Lysis ve Dostluk üzerine adlı kitabı Alfa Yayınlarından çıktı. Platon, gençlik dönemi diyalogları arasında önemli bir yeri olan Lysis’te Sokrates’i kendine has ironik üslubuyla sahneye çıkarır ve antikçağ felsefesinin özellikle ahlak alanında ayrıntılı incelemelere konu olan dostluk (philia) kavramını onun ağzından diyalektik bir yöntemle tartışmaya açar. Böylece dostluk kavramının ilk defa felsefi bir sorun olarak temellendirildiği, felsefi ve edebi bir şahesere imza atmış olur.

Yazar: Platon Sayfa Sayısı: 104 Çevirmen: Petek Boyacı Editör: Eyüp Çoraklı

Yayın Yönetmeni: Mustafa Küpüşoğlu  Grafiker: Adnan Elmasoğlu

YARIN YOK

Ayşe Kulin’in yeni romanı Yarın Yok Everest Yayınları’ndan çıktı. Yarın Yok okuru kendi iç dünyasında sorular sorduracağı, düşündüreceği farklı bir zamana, ana yolculuğa çıkarıyor. Ayşe Kulin Yarın Yok romanında, her zamanki ustalıklı ve sürükleyici üslubuyla bizi bu kez bambaşka bir zamana götürüyor. Günümüzden yüzlerce yıl sonra, Dünya’dayız. Aradan geçen zamanda gezegenimiz bütün doğal kaynaklarını tüketmiş, takvimi sıfırlayan felaket bir savaş yaşamış, hayatta kalan bir avuç insanın özverisiyle nihayet kalıcı bir barışa kavuşmuştur; ancak şimdi yine bir tehlikeyle karşı karşıyadır. Merkez Şehir Devleti’nin en genç bilim kadınlarından biri olan Mira, uzun zaman önce biyolojik bir silah olarak üretilen Tayro virüsünün formülünün peşinde zamanları aşan büyük bir serüvene atılacak, bu sırada hem aşkı ve dayanışmayı hem de soyağacında yer alan cesur kadınları tanıyacaktır... Ayşe Kulin’den bugün hafife aldığımız sorunların olası sonuçlarına işaret eden, aynı zamanda kıymetini bilmediğimiz zenginliklerin altını çizen ve umudu asla bırakmamaya çağıran bir roman.