23 Nisan 1920 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı. Meclisin çıkardığı ilk yasalardan biri ise Hıyanet-i Vataniye kanunu oldu. 2 numaralı yasanın çıkarılma amacı meclisin otoritesini güçlendirmektir. Bir diğer amaç ise ülkemiz işgal altındayken savaştan kaçanları yakalamak ve İstiklal Mahkemelerinde yargılamaktı. Türkiye Büyük Millet Meclisine ve cumhuriyet aleyhinde propaganda yapanlar da vatana ihanet yasası kapsamında bu mahkemelerde yargılanmıştır.

Bu kanunun çıkarılması Kurtuluş Savaşının kazanılmasında etkili olmuştur. Hıyanet-i Vataniye kanunu ile birlikte Türkiye Büyük Meclisi aleyhinde yürütülen faaliyetlere anında müdahale edilebilmiş, bu da yaklaşık 3 yıl sonra cumhuriyetin ilan edilmesine zemin hazırlamıştır.

Bu kanun uyarınca, "Yüksek hilâfet ve saltanat makamını ve padişahın korunmuş memleketlerini ecnebilerin elinden kurtarmak ve taarruzları def etmek maksadına matuf olarak teşekkül eden Büyük Millet Meclisinin meşruiyetine isyani tazammun eden sözle, fiille veya yazı ile muhalefete veya ifsadatta (halka yolunu saptırmakta) bulunan kimseler vatan haini sayılırlar," (Madde 1) "Fiilen vatan hainliğinde bulunanlar asılarak idam edilir." (Madde 2) "Vaiz ve hitabet suretiyle alenen ve çeşitli zeminlerde söz ve hareketleriyle vatan hainliği cürmüne tahrik ve teşvik edenlerle işbu tahrik ve teşviki yazı ve resimlerle yayanlar geçici küreğe konulurlar." (Madde 3) "Vatana ihanet sanıklarının yargılanması en çok 24 gün içinde karara bağlanır (Madde 7) ve temyiz edilemez." (Madde 8)

Osmanlı Devletinin fiilen ve hukuken sona ermesinden iki yıl önce çıkarılan Hıyanet-i Vataniye Kanunu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çıkardığı 2. yasadır.

II. Dünya Savaşında Bulgaristan, Avusturya - Macaristan ve Almanya'nın yanında İttifak Devletlerine katılan Osmanlı İmparatorluğu savaştan mağlup ayrıldı. Savaşın bitmesinin hemen ardından teyakkuzda olan Avrupa devletleri ülkemizi işgal ettiler.

Rusya Doğu'da ilerken, Fransızlar Maraş ve Gaziantep'i işgal ettiler. İtalyanlar ise Akdeniz bölgemizi işgal ettiler.

Bunun dışında Yunanistan, Fransa, İtalya ve İngiltere'nin de ülkemize girmesiyle birlikte Türkiye dört bir yandan Emperyalist ülkeler tarafından kuşatılmış ve işgal edilmiş oldu. Mustafa Kemal Atatürk Misak-ı Milli sınırları içerisinde bağımsız bir Türkiye Cumhuriyeti kurmak adına 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun'a çıktı. Bu tarihten itibaren Kuvay-ı Milliye orduları kuruldu ve işgalci kuvvetlere karşı top yekün bir savaş başladı. Bu savaşın adı KURTULUŞ SAVAŞI idi.

Türk Halkı Mustafa kemal’in etrafında büyük bir birlik ve beraberlik Ülküsü içinde kenetlenerek birleşmiş Yedi düvel düşman Emperyalist askerlere karşı adeta demirden tek yumruk haline gelmişti…

Ancak halk bu büyük mücadeleyi verirken Anadolu’nun çeşitli noktalarında eşkiyalar, çeteler türemeye canı, malı,namusu  ve vatanı için mücadele eden saf ve temiz Anadolu halkına eziyet etmekte çapulculuk yapmaktaydılar. Halkın Can mal ve namus emniyeti büyük ölçekte ortadan kalkmıştı

 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı. 6 gün sonra ise Hıyanet-i Vataniye kanunu çıkarıldı. Bu kanunun hemen ardından çıkarılan İstiklal Mahkemeleri kanunları ile birlikte ülke işgal altındayken, eşkıyalık ve çapulculuk yapan, orduya ait mühimmatı çalan ve hükümet aleyhine propaganda yapan kişiler yargılanmaya başladı.

Bu yargılamalar başlar başlamaz bazı çete ve eşkıya örgütlenmeleri başlarına gelecekleri görmeye başladılar

Bazı çeteler direkt Kuvay-ı Milliye'ye katılırken bazıları İhanetlerini daha ileri seviyelere taşıyıp işgalci ülkelerin ordularıyla anlaştı, Emperyal ordulardan aldıkları stratejik destekle Milli güçlere ve halkımıza saldırmaya ve hainliklere devam ettiler.

Öncelikle Bu çetelerin liderleri ve üyeleri de Hıyanet-i Vataniye kanunu kapsamında İstiklal Mahkemelerinde yargılandılar ve idam edildiler.

 Bununla birlikte I. Dünya Savaşı biter bitmez, ülkenin içinde bulunduğu kaos ortamından faydalanmak isteyen birçok çete, eşkıya ve azınlık, Anadolu'da isyanlar çıkarmaya başladılar. Hıyanet-i Vataniye kanununun çıkarılma amaçlarından bir diğeri de bu ayaklanmaları bastırmak ve ülkede yeniden barış ortamını sağlamaktı.

Ayrıca bu isyanlar işgalci kuvvetlerin işine yarıyor ve şehirleri çok daha kolay işgal etmelerine neden oluyordu. Ancak Hıyanet-i Vataniye Kanunu ile birlikte ayaklanmaları çıkaranlar ve isyanlara katılan kişiler yakalanıp İstiklal Mahkemelerinde vatana ihanet suçlamasıyla yargılandılar.

Ayaklanmaları bastıran Kuvayi Milliye sonrasında sadece işgalci kuvvetlerle mücadele etti. Bu da Kurtuluş Savaşının kazanılmasında etkili oldu.

 Hıyanet-i Vataniye Kanunu 71 yıl yürürlükte kaldıktan sonra 12 Nisan 1991 tarihinde ilga edilmiştir.

 Hıyanet-I Vataniye kanununun çıkarılmasındaki temel amaçlar şu şekilde sıralanabilir:

1-      Yunanistan, Fransa, Rusya, Ermenistan ve İngiltere'ye ait orduları ülkeden atmak ve tam bağımsız bir cumhuriyet kurmak.

2-     Kurtuluş Savaşının sürdürüldüğü yıllarda düşman ordularıyla anlaşmaya varan ve vatana ihanet suçunu teşvik eden çete üyelerini yakalamak.

 3- Türk ordusuna ait silahları ve cephaneliği çalanları yakalamak ve İstiklal Mahkemelerinde yargılamak.

 4- İngiliz Mandasını savunan kişilerin yargılanmasını sağlamak.

 5- Kuva-yı Milliye ve Misak-ı Milli aleyhinde faaliyet yürüten kişileri yakalamak, kurumları tespit edip kapanmasını sağlamak.

 6- 1918 yılında başlayıp 1923 yılına kadar devam eden isyanları bastırmak.

 7- Savaştan kaçanları yakalamak. Savaştan kaçmaların önüne geçmek.

 8- Türkiye Büyük Millet Meclisi aleyhinde propaganda yapan kişileri ve grupları yakalamak, yargılamak. Masum halka eşkiyalık yapanları cezalandırmak. Askeri disiplini tesis etmek. Henüz otoritesi ve meşrutiyeti tartışmalı olan TBMM'ye yönelik muhtemel direnişleri kırmak

15 Nisan 1923'te çıkarılan 335 sayılı Kanun'la, Saltanatın İlgasına İlişkin Kanun'a ve TBMM'nin meşruiyetine yayın yoluyla muhalefet etmek vatana ihanet kapsamına alınmıştır.

25 Şubat 1925'te Hıyanet-i Vataniye Kanunu'na eklenen bir madde ile "dini ve mukaddesatı siyasi amaçlara esas ve alet etmek maksadıyla cemiyet kuranlar" da vatan hainliği kapsamına alınmış ve idamla cezalandırılmıştır.

İstiklal Mahkemelerine verilen yetkiler okadar büyüktür ki ; Türkiye Büyük Millet Meclisi İstiklal Mahkemesi Mücahedesinde Yalnız Allah'tan Korkar denilmektedir.

Cezalardaki amaç asker kaçaklarını cepheye döndürmekti. Ancak ağır suç işlemiş olanlar, askerden firar etmeyi alışkanlık haline getirenler ile firarları teşvik edenler ve yardım edenler suçlarının ağırlığına göre cezalar alıyorlardı. Sadece birkaç kez kaçmış askerlere halka açık bir yerde ve doktor gözetiminde 40-100 değnek cezası veriliyor, künyelerine de kaçak olduğu tekrar kaçması halinde idam edileceği yazılıyordu.

İstiklal Mahkemelerinin aldığı kararlar incelendiği zaman  bir çok karar ve infaz da yeterli belge olmadığı görülmüştür . Mahkemelere itiraz edilemediği ve alınan kararların temyiz edilemediği için ve en kısa sürede infazlar yapıldığından alınan bazı hatalı kararlar suçlularla birlikte infaz edilen bazı suçsuz masumlar olduğu da daha sonradan yapılan araştırmalarda ortaya çıkmıştır. 

Kaçağın idam edilmesi en ağır cezaydı. Bunun dışında evinin yakılması, firari dönene kadar ailesinden birisinin kendisi yerine asker alınması yanında eğer yaşadığı mahallenin muhtarı veya imamı kaçağı yetkililere haber vermezse ağır para ve hapis cezası alıyordu. Rüşvet karşılığı firari askeri koruyan devlet görevlileri görevlerinden alınıyor ve 15-25 sene ağır hapis cezası veriliyordu. Eğer kaçağı hem haber vermemiş hem de saklamışsa daha ağır hapis cezası alıyordu. Rum asıllı Osmanlı vatandaşları esir düştüklerinde haklarında soruşturma yapılıyor Osmanlı vatandaşı olanlar sadece asker kaçağı değil aynı zamanda vatan haini olarak yargılanıyor ve suçlu bulunursa idam ediliyordu. Türk askeri birliklerine sabotaj yapan yerli Rumlar da yargılandı. Bu mahkemelerde 59 yerli Rum bu suçtan vatan haini olarak yargılandı ve idam edildi.

‘’Önce asın sonra yargılanır ‘’ gibi Türk Hukuk sistemi tarihinde bir garabet Mahkeme iddialarına karşın Dünyadaki devrim mahkemeleri içinde en adil hüküm veren ve yasalara en çok bağlı çalışmış ve en az kıyıcı olmuştur.  

İstiklâl Mahkemeleri, Türk Devrimi'ne, rejime karşı koymak isteyen her gerici ve olumsuz girişimi sert şekilde bastırmış, hiyânet-i vataniye, casusluk, karşı devrimci ayaklanma, siyasi suikast gibi önemli davalar yanında eşkıya, şehir kabadayılığı, yolsuzluk ve rüşvet suçlarına karşı amansız bir çalışma göstermiştir .

İstiklâl Mehâkimi Kanunu ve ekleri ise ancak 4 Mayıs 1949 tarih ve 5384 sayılı kanunla yürürlükten kaldırıldı.