Eski zamanlardan başlayalım

Yokluk zamanı.

İnsanlar kıyafetlerini eskiyinceye kadar değil...

Dikiş tutmayıncaya kadar giyer.

Yeniyi almak ne mümkün.

Örnek.

Pantolon...

Sökülür.

Hemen dikilir.

Cepte iğne-iplik taşınır.

Yırtılır.

Önce kendi ceplerinden yamanır.

Yine yırtılır.

Eskiyen atılmaz.

Daha eski olanından yama alınır.

Her defasında bir yama...

Ne zaman ki yamanacak hal kalmaz.

Artık dikiş tutmaz hale gelir.

O zaman bir kenara ayrılır.

Daha sonrası için.

Ya ondan yama alınır.

Ya düğme.

Ya da temizlik bezi olur.

Ceketler ortak alınır.

Aile içindeyse sorun yok.

Bazen komşu ortak olur.

Bazen emanet alınır.

Gelelim günümüze.

Eskiye nazaran günümüzde durum çok farklı. Bırakın Yamalı kıyafetler giyinmeyi, ucuz yollu bir kıyafet giymeyi bile kendimize hakaret saydığımız bir dönemdeyiz. En zengininden, en yoksuluna kadar özellikle gençlerde ve çocuklarda pahalı marka tutkusu aldı yürüdü.

Gençler arasında marka tutkusu giderek artıyor. Birçok genç giysilerinden kozmetik ürünlerine, ayakkabısından aksesuarına dek her ürünün markalı olmasını istiyor.

Yaşlandık mı?  Yoksa nesil farkımı bunu söyletiyor?  Bilmiyorum doğrusu. Biz de çocuk olduk, genç olduk. Ama biz alınan her kıyafete, ayakkabıya alındığı için sevinirdik, "o" marka kıyafet alındığı için  değil.

Peki ama nedir gençlerdeki bu marka tutkusu? 

Elinde cep telefonu olmayan genç yok gibi. Gibisi fazla hiç yok! Hatta cep telefonları, tabletler ilkokul çocuklarının ellerinde. Telefon alınmasını değil "o marka" telefon alınmasını istiyorlar. Marka kullanmazlarsa nefes alamayacaklar sanki. Oysa çocuğunuza arkadaşlarının tercih ettikleri marka ile değerlendirip değerlendirmediğini sorarsanız eminim ki "marka tanıkntısı1 yoksa koca bir hayır cevabı alırsınız. Peki ama neden kendisinin öyle değerlendirileceğine inanıyor.

Giyindikleri kıyafetten, sürdükleri parfüme kadar kısacası ve ne yazık ki markadan geçtiğine inanan ergenler! Marka seçimleri ile günü yakaladıklarını, gösterebileceklerine inanan, dışlanmayacaklarını düşünen gençler!

Sevilmek için pop idollerini örnek alıyorlar. Sevilmek için, hatta sevgilerini ifade etmek için pahalı hediyeler veriyorlar.

Sevilmek için gençlik dizilerindeki yakışıklı çocukları, güzel kızları örnek alıyorlar.

Gençler kendi aileleri hariç herkesin ailesinin dizilerde gördükleri zengin aileler gibi olduğunu sanıyorlar. Kaçımız milyarderiz ki! İronik olan gençlerin çoğu böyle sandığı için olan ailelere oluyor.

Pamuk eller cebe giriyor ve nerdeyse hiç çıkmıyor. Oysa yapmamız gereken , inandığımız gibi davranarak, onların marka tutkusunu körüklememek. Elbet onlara marka almayın demiyorum. Ama markanın kişiye değer katmadığını bilmesini, sadece sevdiği için (gösteriş için değil) bir markayı tercih etmesi gerektiğini anlamasını sağlamalıyız.  Günün sonunda "Alt tarafı bir çift ayakkabı" diyebilmeli.

Günümüz gençlerinin ağzına doladığı gibi kendini "ezik" görmemeli.

Hele de ergenlik döneminde. Yetişkinliğe giden yolda uğradığımız, hiçbir şeyi, hiçbir kişiyi, hatta çoğu zaman kendimizi bile beğenmediğimiz sancılı süreç.

Burada anne-babalara düşen görev, her zaman sevildiğini, değer verildiğini ve önemsendiğini ergenlere hissettirmelidir.

Ne olursa olsun ne yaparsa yapsın, Ne marka kullanırsa kullansın. Ergenlik gencin kendini ispat etmeye çalıştığı bir dönem.

Bulduğu işeyin gerçekten kendisi olmasına yardım etmek istiyorsanız, ona sahip oldukları nedeniyle değerli olduğunu değil de olduğu ya da olmaya çalıştığı kişi olduğu için değerli olduğunu hissettirin.

Ve her zaman hatırlayın çocuklar söylediğinizi değil yaptığınızı yapar.