Her türlü ateşini küçücük bedenler üzerinde söndüren insanların yarattığı cehennemde yaşıyoruz. Ahlakını, merhametini, vicdanını yitirmiş yaratıkların, hiçbir lisan ile anlatılamayacak "marifetleri" ile karşı karşıyayız.

Hani hamam böcekleri ya da tahta kuruları bir duvarın sıvası ile duvar arasında yuvalanırlar, hani orada çoğaldıkça çoğalırlar, sıva şiştikçe şişer, sen ne olduğunu anlamazsın, sonra şişmiş  ve kabarmış sıvaya şöyle bir fiske vurursun da dökülen sıvadan bir anda ortaya yüzlerce böcek dökülür ya, işte aynı böyleyiz biz şimdi.

Duvar ile sıva arasına yerleşmiş binlerce böcek saçılıyor şimdi etrafa.

Ülkenin dört bir yanında irin akıyor. Harlayan ateşi kimse söndüremiyor.

Savunmasız, masum, güçsüz çocukların, biçare oluşlarından faydalanıp yükleniyorlar masumlara.

En gizli, en olmaz, en iğrenç emellerini deniyorlar üzerlerinde.

Aklımıza ve sabrımıza oyun oynarcasına gelişen gündemin en ağır yumrukları çarpıyor yüzümüze bir bir. Korkuyla ve dehşetle izliyorum olan biteni.

Ülke 'de çocuk tacizi olaylarının ardı arkası kesilmiyor.

Deyim yerindeyse Türkiye'yi ayağa kaldıran  bir haber daha..

Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da su dükkânı işleten M.Ş. mahalledeki çocukları yıllarca istismar ettiği ortaya çıkmıştı. Tutuklanan M.Ş. suçlamaları kabul ederken, savcılık tarafından hazırlanan ve mahkemenin kabul ettiği iddianamede kan donduran detaylar yer aldı.

Bağcılar’da yaşanan skandal, 24 Mayıs 2023’te 11 yaşındaki M.Y’nin okul çıkışı eve geç kalması üzerine aile kayıp ihbarında bulunmasıyla ortaya çıkmıştı.

Tabii tacizler bununla sınırlı kalmadı ve devam etti.

Sıradaki kurban 11 yaşındaki M.Y. idi.  M.Y.’i sabah annesi okula bıraktı. M.Y., okul çıkışı eve geç kaldı. Ailesi kızlarını aramaya başladı. Gidebileceği yerler kontrol edilen M.Y.'den bir iz bulanamadı. Bunun üzerine aile üyeleri soluğu karakolda aldı. Yapılan çalışmalarda M.Y.'nin okul çıkışı beyaz bir minibüse bindiği, minibüsün ise aileye su satan M.Ş.’a ait olduğu ortaya çıktı. Polis, Ş.’ın ev ve iş yerine baskın yaptı. İş yerine polisin geldiğini gören M.Ş. kaçmaya çalışırken yakalandı.

Hazırlanan iddianamede Ş’ın bir mağdura 2011 yılında henüz 5 yaşındayken cinsel saldırıda bulunmaya başladığı, bu saldırının 2021 yılına kadar çocuk felç geçirene dek devam ettiği, yaşları 10 ve 11 olan iki kardeşe ise 2019’dan 2023’e kadar cinsel saldırıda bulunduğu, çocukların seslerinin duyulmaması için duvarları süngerle kapladığı ve duvarlara, “Sözümü dinlemezsen çok acı veririm, gerekirse öldürürüm” şeklinde tehdit içerikli notların asılı olduğu belirtildi. İddianamede ayrıca Ş'in mağdur çocuklara cinsel saldırıda bulunduğu anları kayda aldığı da anlatıldı.

Çocuk tacizi ve cinayetleri konusunda listeleri zorlayan, önde gelen bir millet haline geldik. Tüm iyi niyetleri bir araya toplayıp konduramıyorum yine de. Yok canım, benim ülkemin insanları bu kadar sapkın olamaz. Kesin bir komplo teorisiyle karşı karşıyayız diyorum. Öyle en saf halimle. Neyse!

Burkuluyor insan böylesi zamanlarda değil mi? Daralıyor, ölümden beter gibi oluyor. Asıl beter olan hiç bir şey yapamadan öylece izlemek.

Tek bildiğimiz kamu spotu tadında klişe sözler.

Bunca iğrençliğin içindeyken ve hatta bizzahati bir parçasıyken tüm bu pisliğin, iki damla gözyaşı dökünce, iki satır "Lanet olsun sana", "Allah kahretsin" sitemi edince, vicdanımızın rahatladığını, insanlık görevini yerine getrdiğimizi sanıyoruz. Herkes o kadar temiz, o kadar normal ki, bunca ruh hastası sapık nereden türüyor diye merak ediyor insan.

Oysa ki ülke de ruhu kirli öyle çok insan var ki. Öyle aç, öyle bir kör iştah. Duracağı, doyacağı yeri bilmiyor.

Normal görünüp ama müsait her anında porno izleyenler. Karşılaştığı her kadının belden aşağısını hayal edenler. Normal ilişkilerden haz almayıp küçük çocuk fantazileriyle mutlu olanlar. Dahası partner bulamayınca hayvanlara tecavüz edenimiz bile var. Tüm bu saydıklarım başka bir ülkede değil, dini, dili, örfü adeti aynı olan bizden birileri yapıyor. Uzaklarda aramasın gözleriniz. Komşumuz, iş arkadaşımız, "amca, dayı" diye seslendiklerimiz çok acı ama "baba" dediğimiz. Ama illaki bizden içimizden birileri.

Herşey bunlarla sınırlı değil tabi. Yasak, günah, ayıp. Ne aileler bilir kızına-oğluna cinselliğin nasıl yaşanması gerektiğini anlatmayı ne de öğretmenler dillendirebilir hayatın bu gerçeğini. Cesaret edip sorana ahlaksız gözüyle bakılır.

Henüz cinsiyeti belirgin hale gelmemiş küçük bir kız çocuğuna tecavüz edilmesi ve öldürülmesi, bu ülkenin kahrolası gerçeğindendir.  Alınmaca, gücenmece yok! Herkes eğecek başını önüne. Kimse  "Ahh" bile demeyecek. Her tecavüz sonrası binlerce formül buluyor ama bir tekini uygulamaya koymuyoruz.

Sonra bir yenisi eklenince meydanlara inip kıyametleri kopartıyoruz. Bir de şaşırıyoruz, olan bitene. En komik, en rezil halimiz de bu oluyor bence.

"İdam geri gelsin!" istiyoruz. Yetmez ama evet. Hayatı karartılan çocuklar, hayatlarına hiçbir şey olmamış gibi devam edebilirler mi? hiç bilmiyorum ama ailelerinin acılarını, korkularını dindireceği kesin. Ya da ilkel yöntemlere dönüp farelere yedirebiliriz o çok güvendikleri yerlerini. İsteklerin sonu yok. Yeter ki isteyelim.