Gelişimin hızla devamlılık gösterdiği dünyamızda insan hayatında da gelişmeyle bağlantılı önemli değişiklikler oluyor. 

Yaşları henüz genç çizgisinde olanlar dünündeki olanları bilmedikleri için değişimin farkında olmuyorlar. Değişikliği ancak okudukları veya anlatılanları dinledikleri zaman ha evet öyle olmuş un verdiği yavan duygularla öğrenmiş oluyorlar.

Evrende olan bu değişim günlük yaşam içinde de farkına varılmıyor. İnsanın kendisi bile doğduğunu, büyüdüğünün yaşlandığının farkına ancak son anlarında varıyor. Fiziki olarak yüzlerindeki çizgiden gözlerindeki o donuk bakışlardan veya ellerindeki buruşukluklardan emin oluyor.

İnsan yaşamında büyük farklılıklar var. Dün Türk toplumunda ataerkil aile düzeni vardı bugün yok.

Dün çekirdek aile kavramı çok genişti, içine dedeyi, nineyi, babayı, anneyi, amcayı, halayı alıyordu. Bugün baba-anne ve çocuklara dönüştü.

Dünlerde yaşamının farkına varan çocuk yukarda saydığım geniş aile ortamında ve öğretmenlerin farklı sevgisi ve ilgisiyle yetişiyordu. Bugün sadece baba-anne sevgisi ile yetinmek zorunda kalıyor. 

Dünlerde kerpiç evlerde, tabiatın iyi veya kötü tüm kokusuyla yaşama tutunan aile, bugün betonarme kalıplar içinde nefes almak için çeşitli yollar deniyor.

Dünlerde atlarla ve diğer hayvanlarla işlevini yerine getirmeye çalışan tarım kesimi, bugün traktörler, biçerdöverler, saman makinaları, söküm araçlar vs. ile sonuca gidiyorlar.

İlk çağ ile şimdiki gerçekler kıyaslanamaz bile. Onlarla ancak tarihi kitaplarda, romanlarda, hayvanlar âleminde karşılaşmak mümkün oluyor. 

İletişim alanını düşünün; müthiş değişimler var. Dünlerde bir haber ancak günler, aylar sonra duyulurdu, şimdi saniyeler hatta saliseler yeterli oluyor.

Dumanla haberleşme, kuşlarla haberleşme, telgraf ve telefonla haberleşme yapılırken şimdi cep telefonu denen cihaz cebimizde. 

Sosyal medya yoluyla toplu görüşme ve haberleşmeler yapılıyor.

Telgraf 1844 de, telefon 1876 da icat edildi. 1678 de mikrobun varlığı keşfedildi. 1892 de kolera, 1896 da tifo aşısı bulundu. Dünlerde otlardan yapılan ilaçlarla yapılan tedavi yerini bunlara bıraktı. Ultrason, röntgen, emar cihazı, tomografi, tahliller, neler neler.

Facebook, Twitter, instagram vs. vs. gibi sosyal medya yoluyla haberleşme, Sosyal medyanın toplumu yönlendirme gücü meydanda.

Daha sayamadığımız, saymak istesek te tamamlayamayacağımız değişim ve gelişimlerin sonucu medeniyetinde takip ettiği seviyeler ortaya çıkıyor. 

İşte burada önemli bir sorun ortaya çıkıyor. Her değişim, her gelişme insana, doğaya, canlıya mutluluk, huzur getiriyor mu? 

Haberleşmeyi çabuk yaparken nesil veya nesiller bu haberleşme araçlarının tutsağı olmuyor mu? 

Değişim ve onların getirdiği gelişmelerle insanlık karakter, yapı, inanç değişikliğine uğramıyor mu?

İnsanın benliğini tutsak edip istediği veya birlerinin istediği yollara yelken açtırmıyor mu? 

Aile yaşam alanı daraldı. Bireyinde yaşam alanı dasdaracık oldu. Sen izin versen de vermesen de yaşam alanın birilerinin gözlemi altında. Birileri senin yaşam alanın içinde cirit atıyor.

Duygular bile değişti algılar gibi. Kişi en yakının özel görüntülerini sosyal medyada herkesle paylaşabiliyor.

Çok yakının ölmeden önceki görüntüleri kayıt altına alınıyor ve herkesle paylaşılıyor. Fotoğrafını veya videosunu çektiği kişinin biraz sonra öleceğini bile bile bunu yapabiliyor.

Düşünme, anlama, algılama, yorumlama, sır, mahrem, varlık, yokluk, hiçlik, inanç, sevgi, saygı, merhamet, vicdan gibi manevi konuların yanında maddi anlamda da büyük değişimler mevcut.

Anlayışta farklılıklar var. 

“Evin Hanımı evin temizliğini yapan kadını uyarmak için;

-Kızım ampulleri silerken destek almak için üzerine çıkacağın sandalyenin üstüne bir şeyler koy’ der.

Temizlik görevlisinin verdiği cevap; “İstemez hanımım, benim boyum uzun, ampullere uzanabilirim.” 

Biri sandalyenin temizliğini düşünürken, diğeri boyunun uzunluğunu ifade ediyor.

Bunları yazarken zinhar gelişmeye ve değişmeye karşı olduğumuz düşünülmesin. Bunu durdurmak da mümkün değil zaten. Durdurmak isteyen debisi çok yüksek bir sel karşısına kâğıttan engel koyan akılsızlar gibidir.

Gelişme olacak. Değişme olacak. Bu yolda ortaya çıkacak zararı en aza indirmek için akıllı, planlı ve bilinçli hareket etmek olabilecek tahribatı azaltır diye düşünürüm.

Nasıl bilinçli yol? Derseniz. Olacakları tespit edecek bilim adamları, akademisyenler, yöneticiler, siyasiler, tüm aydınlar olacağı önceden topluma alıştıra alıştıra hazır hale getirebilirler, gelenin karşısında veya yanında nasıl olunur diye düşünür ve yol tespiti yapar.. 

Sel bir yerleşim yerine yaklaştığı zaman, yerleşim yerinde yaşayan canlılar uyarılsa bile kayıp önlenemez. Ama yerleşim yerine yaklaşmadan tehlikeden haberdar edilir ve onlara yardımcı olarak daha az zararla atlatacağı yere taşınması sağlanırsa kayıpların minimuma düşeceği  gibidir olacaklara karşı insanları hazırlamak.

Ailesiyle, içinde yaşadığı toplulukla yoksulluk içinde yaşayan kişi veya kişiler. Hayatı daha iyi imkânlarla, daha rahat yaşayan insanlar olduğunu bilmezse kendi içinde bulunduğu durumu normal olarak görür ve kabul eder.

Bunları kıskandırmadan, kızdırmadan, kendilerinden daha iyi yaşam koşulları içinde olanlara düşman etmeden. Onlarında o rahatlığa erişmeleri için takip edeceği yollar öğretilirse, balık tutmak gibi, eksilerde hayat yaşayanlarda yaşam koşullarını yükseltebilirler.