Beka sorunu sözünü son zamanlarda çok duyar olduk. İktidar kanadı ve aydın çevresinin bir kısmı da Türkiye’nin beka sorunu olduğunu söylüyorlar.

Toplumda bir şey konuşuluyorsa orada ilgilenilmesi gereken konu var demektir. Beka meselesi konuşulduğuna göre sorun var demektir.

Veya birileri planlarının sonucuna ulaşmak için sorun varmış gibi tarafı veya tarafları meşgul etmek için ortaya atmış olabilir!

O zaman konunun irdelenmesi gerekir. Beka sorununu incelemeye başlamadan önce bekanın anlamını hatırlamamız gerekiyor. Beka nedir? Beka Arapça bir kelimedir. Tanımı; Ölümsüzlük, ölmezlik, kalıcılık veya sebat ve devam etmek, kesintiye uğramadan geleceğe doğru sürüp gitmek”. TDK da ise “Sonsuz olan devlet” manasında kullanılıyor.

21. yüzyılın ilk çeyreğindeyiz. Türkiye Cumhuriyeti kurulalı yüz yıl oldu. Ve Türkiye’de beka sorunu konuşulur oldu. Aslında bu konu siyaset malzemesi yapılamayacak büyüklükte ve önemde. Çünkü beka yarınlara sağlıklı, huzurlu ve donanımlı varmakla ilgilidir ve genele şamildir. Beka devlet, milletle ilgilidir ve onların geleceği ile ilgilidir. Üzerinde oynanacak, çıkar sağlanacak konu değildir.

Peki, o zaman bence şu soruların sorulması gerekir. Beka sorunu var mı? Veya bizi meşgul etmek isteyenlerin yeni ayarlama ve oyalama oyunumu?

Varsa milletimiz, devletimizle mi ilgilidir yoksa yaşadığımız coğrafyayla mı? Veya bu sorun devletlerin-milletlerin sorunu mudur?

Yoksa coğrafyaların sorunu mudur?

O veya bu sebepten beka sorunu yaşanıyorsa bu da yeni bir şey değildir.

Devam edelim. Bence sırf coğrafyaların beka sorunu olmaz, coğrafyalar yerinde duran, üzerinde yaşayanların değişebileceği bir toprak parçasıdır, üzerinde yaşayanlara göre de vatandır.

Bazı coğrafyaların stratejik, jeostratejik, jeopolitik önemi yüksek olur. Bu özellikleri taşıyan coğrafyaya sahip olmak isteyen devletler veya milletler olacaktır. Bu duygunun olması bu duyguyu gerçekleştirmek isteyenlerin o coğrafya için mücadelesi, ona sahip olması veya kaybetmesi o coğrafyanın beka sorunu olmaz. Toprak aynı topraktır, coğrafya aynı coğrafyadır sadece üzerinde yaşayanlar, o topraklardan yararlananlar değişmiştir.

Diyelim ki, Anadolu toprakları üzerinde biz yaşamasaydık, ilgilenilmeyen, özelliği olmayan bakir bir alan olsaydı hangi akıl sahibi devlet Anadolu coğrafyası için beka kavramını kullanırdı.

Coğrafyanın önemi vardır ve birde bu topraklar üzerinde yaşayan ve dikkat çeken Türk milleti olursa daha fazla tehlikelerle karşı karşıyadır. Anadolu coğrafyası çok önemli coğrafyadır. İki kıta yı birleştiren, üç tarafı denizle çevrili, iki önemli boğazı olan, Ortadoğu’ya etki edebilecek özellikte Afrika, Avrupa, Asya kıtası arasında bağlantı konumda olan önemli bir coğrafyadır.

Aynı zamanda üzerinde yaşayan millet tarihin başlangıcından bu tarafa tarih sahnesinde olan, çoğu kez imparatorluklar kuracak kadar akıllı, cesur, kahraman, adalet timsali Türk Milletidir. Bu coğrafyayı da bin yıldan fazla bir zamandır elinde tutan, vatan yapan koruyan, kollayana onun için can veren, vatan yapan bir millettir.

Ayrıca üzerine yaşayan, vatan yapan millettin de inancı İslamiyet’tir. İslamiyet’in dünyada 2 milyardan fazla inananı olan yüce bir dindir. Hıristiyanlık âleminin ve Musevi dünyasının cephe aldığı, Allah’ın insanlık için gönderdiği en son dindir.

Anadolu coğrafyası yüzyıllardır gözlem ve kuşatma altındadır. Türklerin Anadolu’ya sahip olmaya başladıkları dokuz yüzlü yıllardan bu tarafa vatan yaptıkları, vatanım dediği bu coğrafyanın korunması için sayısız şehit ve gazi vermiştir. Bunları yaparken de hiç tereddüt etmemiştir.

Öyleyse beka devletler, milletler içindir. Gelecek onlar içindir. Türkler vatanını korumak adına içerden ve dışardan gelebilecek tehlikelere karşı vatanını korumaları da beka meselesinden kaynaklanmaktadır.

Vatanının ve milletinim tehlikeden korunması, yarınlarda da adı geçen beka sorununu yaşaması için, kendilerini korumak adına çevre düzenlemesi yapmakta beka sorunun çözümü içimdir.

Selçuklular zamanından bu tarafa vatanımızı elde tutmak için yapılan her şey beka için yapılmıştır.

Osmanlı Devletinin ilk zamanlarında yapılan iki kardeş komutan ve iki kardeş ulusun yaptığı Ankara Savaşı da her iki taraf açısından da beka meselesiydi.

Kurtuluş Savaşımızda beka kaynaklı sonuçtur. Önceki yıl ve zamanda yapılan savaşlarda olduğu gibi bu iki savaşta beka meselesini çözümlemek için yapılan savaştır.

Bugün doğu ve güneydoğumuzda, Irak’ta, Suriye’de, Akdeniz’de, Kıbrıs’ da, Doğu Akdeniz’de, Ermenistan bölgesinde verdiğimiz mücadele beka sorunumuzla ilgilidir.

Söz sonu: Devlet ve millet olarak beka sorunumuz vardır. Dünde vardı bugünde var yarında mutlaka olacaktır. Hele Anadolu gibi özellikleri yüksek, Ortadoğu’nun kilidi olan bir coğrafya ise bu kaçınılmazdır.

Beka sorunumuzun olmaması için neler yapılmalıdır.

Önce her şart altında olması gerektiği gibi akıllı ve soğukkanlı olunması gerekir. Sonra üzerinde yaşayan vatan yapan milletin, Anadolu’ya sahip olduğundan günümüze kadar kendinden emin, güvenli, bu günlerin farkında ama gelecek içinde öngörüsü ve hazırlığı olan bir güç olmalıdır.

Çünkü Anadolu Türk’ün son ve çok önemli bir kalesidir. Anadolu’nun elden çıkması Anadolu Oğuz Türk’ü nün sonu olduğu gibi Türk devlet ve topluluklarının da sırtını dayayabileceği kalenin yıkılması anlamına gelir.

Öyleyse Türk’ün son kalesi ne pahasına olursa olsun korunmalıdır. Bu nedenle de Türkiye Ekonomik yönden güçlü, sosyal dengesini kurmuş, kültürel açısından yeterli seviyede, siyasal açıdan sayılan ve aranan, Savunma Sanayii yönünden kendi ihtiyaçlarınım karşılayabilen, teknolojik yönden üstün ve dışa mahkûm olmayan, hukukun üstünlüğüne inanan, adaletin şamil olduğu durumda olması gerekir.

Yönetende yönetilende bu bilinçte olmalı ve milli kimliğe uygun,  onu yüceltmeyi düşünen fikirle dopdolu olmalıdır.