Gecenin uzun saatleri sona ermiş, sabahın geldiği Berlin tren garında yapılan ilk anons ile öğrenilmişti:  ‘’Dikkat, Dikkat saat 08.00 de Ankara’ya hareket edecek tren 1 No’lu perona girmek üzeredir’’
Nihayet Sarp’ı Ankara’ya götürecek tren gelmişti. Ahmet Çavuş’la ailesi de bu trenle Türkiye’ye dönecekti. Hep birlikte toparlandılar…
Onları Türkiye’ye götürecek trene bindiklerinde bilet aldıkları kompartımanların aynı vagonda olduklarını gördüler.
Ahmet Çavuş:
- Sarp oğlum, istersen sen de bizim kompartımana gel, nasıl olsa seninki de aynı vagonda; hem geceki sohbetimize kaldığı yerden devam ederiz. Kim bilir bakarsın bir de çözüm buluruz ne dersin? Dedi
Sarp:
- Olur, olur Ahmet Baba. Hem de çok iyi olur. Ben de yalnız kalmamış olurum. Önce şu valizimi kompartımanıma bırakayım, sonra sizin yanınıza gelirim.
Sarp’ı Ankara’ya götürecek olan Berlin-Ankara treni hareket ettiğinde Sara ve kızını Ankara’ya getiren uçağın Esenboğa hava alanına inmesine yarım saat kalmıştı…
Sara ve kızı oldukça rahat bir yolculuk geçirmişti. Sara uçakta geçen saatler boyunca Ankara’da ne yapacağını, Sarp’a nasıl ulaşacağını düşünmüş! En nihayetinde Ankara’nın Finlandiya Büyükelçiliğine giderek oradan yardım almaya karar vermişti. En doğrusu da buydu, Türkiye’ye ilk kez geliyordu. Ankara’da da hiçbir kimseyi tanımıyordu…
Kader bir kez daha devreye girmiş, birbirlerini çılgıncasına seven bu iki insanın gelecek günlerin onlara neyi nasıl göstereceğini bilmeden kaderin onlar için belirlediği yollarda ama ayrı, ayrı  yeniden yürümeye başlamışlardı!
Helsinki de yaşadığı büyük bir hayal kırıklığı ile sevdiği kadını bir daha göremeyeceğinin derin acısını yaşayarak Ankara’ya dönen Sarp’a karşılık; Sevdiği adamı yeniden kazanabilmek için büyük umutlarla Helsinki’den yola çıkan Sara Ankara’ya geliyordu…
Kader onları yeniden bir araya mı getirecek, yoksa sonsuza değin ayrı mı bırakacaktı? Aslında gerçek olan bir şey vardı ki! O da seven kalplerin yaşanan her ne olursa olsun bir gün ama bir gün mutlaka yeniden bira araya geleceği idi.
Sara’nın uçağı Ankara Esenboğa havaalanına tam vaktinde indi. Saat henüz 12.00’yi gösteriyordu…
Sara kızını ve valizini alarak havaalanının dışına çıktı. Dışarıda bekleyen taksilerden birisine binerek, Finlandiya Büyükelçiliğine gitmek istediğini söyledi. Aklında tek bir şey vardı! O da bir an önce Sarp’a kavuşmaktı…
Treni Berlin’den hareket eden Sarp ise, valizini kompartımana yerleştirdikten sonra Ahmet Çavuş’un kompartımanına gitmiş, onunla birlikte koyu bir sohbete dalmıştı…  Sarp’ın aklından hiçbir zaman çıkmayan Sara’nın yanı sıra, şimdi bir de Ankara’daki birliğine döndüğünde üstlerine ne cevap verecekti? O vardı!
Ama her ne olursa olsun görevine döndüğünde üstelerine sadece doğruyu söyleyecek, birliğinden uzak kaldığı günlerde ne yaşadıysa onu anlatacaktı.
Sonrasında da ne yapacağına karar verecekti. Ama hiçbir şekilde yeniden hapse girmek istemiyordu. Böyle bir karar ile karşılaşacağını anladığı anda aklına koyduğu bir tek şey vardı! O da Türkiye’den ayrılacak, bir başka ülkeye gidecekti…
Sara’nın havaalanından bindiği taksi Finlandiya Büyükelçiliğinin önüne geldiğinde saat 13.30 olmuştu.
Sara taksi ücretini ödedikten sonra araç şoförüne teşekkür ederek taksiden indi. Büyükelçilik kapısında bekleyen görevliye Finlandiya vatandaşı olduğunu, halkla ilişkiler görevlisi ile görüşmek istediği söyledi.
Kapıdaki görevli:
- Lütfen birkaç dakika bekleyiniz, görevli arkadaş öğlen yemeğinden döndü mü? Telefon ile bir sorayım dedikten sonra, görevlinin bulunduğu odaya telefon etti. Birkaç dakika sonra da görevli arkadaş sizi bekliyor diyerek Sara’yı içeriye davet etti.
Devamı yarın