Halen meri olan T.C. Anayasasının 101. Maddesi “Cumhurbaşkanı yükseköğretim yapmış, 40 yaşını doldurmuş Türk vatandaşları arasından 5 yıllık süre için halk tarafından seçilir” demektedir.
Daha önce TBMM’de gizli oyla seçilen Cumhurbaşkanının son yapılan Anayasa değişikliği ile halk tarafından seçileceği hükme bağlanmıştır. Kendi şahsi görüşüm, milletin temsilcilerinden oluşan TBMM’nin Cumhurbaşkanını seçmesinin daha doğru olacağı yönündedir. Ancak, şu anda bu seçim millete verilmiştir.
Şimdi deniliyor ki “efendim, eğer Cumhurbaşkanını halk seçerse, gene halk tarafından seçilen parlamentoda en fazla Milletvekili çıkaran partiden belirlenen Başbakanla ihtilaf ve görev uyuşmazlığı çıkar”. Cumhurbaşkanı diyebilir ki; “Beni millet seçti, bende devlet idaresinde Başbakan kadar söz sahibiyim”. Durum böyle değildir. Anayasada Cumhurbaşkanı’nın ve Hükümetin başı olan Başbakanın görev ve yetkileri açık seçik vaaz edilmiştir. Hadise sadece seçim şekli açısından değişmiştir.
Bizim Anayasamız Başbakanlara önem ve öncelik veren parlamenter sisteme uygun bir Anayasadır. Yürütme yetkisi ve görevi başbakana ait olup, Anayasada Başbakana geniş yetkiler verilmiştir. Hükümetler seçim sırasında Millete vaat ettiklerini, bir Hükümet programı haline getirir, bunu TBMM’nin onayına sunarak, güvenoyu alarak, tam yetkili duruma gelir. Mevcut Anayasa değişmedikçe, yani açık seçik bir başkanlık veya yarı başkanlık sistemi halkın onayıyla getirilmedikçe, Başbakan ve Cumhurbaşkanının görev ve yetkilerinde bir değişiklik meydana geleceğini düşünmüyorum. Kaldı ki icraatta hesap verme durumu vardır. Başbakan TBMM’ye ve seçimlerde de millete hesap veren insandır. Cumhurbaşkanı ise icraatlarında sorumsuzdur. Esasen Anayasanın ilgili maddesi devleti yönetirken alınan kararların sorumluluğunu Başbakana ve bakanlara vermektedir. Cumhurbaşkanı resen imzaladığı kararlar aleyhine Anayasa mahkemesi dahil yargıya başvurulamaz ve bu da gösteriyor ki, asıl sorumluluk Başbakana aittir. Ayrıca, vatana ihanetten dolayı Cumhurbaşkanını suçlamak ve yargı kararı verilmek üzere gerekli prosedürleri tamamlama yetkisi TBMM’ye aittir.
Öte yandan Cumhurbaşkanı kanunları veto yetkisine sahip olmakla birlikte, eğer Hükümet ısrar eder, kanunları tekrar Cumhurbaşkanına gönderirse Cumhurbaşkanı onaylamak durumundadır. Bu itibarla, ben bir zatın Cumhurbaşkanı seçilince bütün yetkileri kullanacağım, koşan, terleyen bir Cumhurbaşkanı olacağım, Bakanlar Kuruluna Başkanlık edeceğim, etkili ve yetkili olacağım laflarının abesle iştigal olduğunu, bunu yaparsa bir Anayasa suçu işleyeceğini ifade ediyorum. Bu nedenle, Ağustos ayında yapılacak Cumhurbaşkanı seçimleri sadece işin şekliyle ilgili olup, esasını değiştirmemektedir.
AKP’nin Cumhurbaşkanı adayı bellidir. Muhalefetin ortak bir çatı aday çıkarması akıllı bir davranış olmasına rağmen, tatbikatı zordur.
Yapılan bu görüşmelerin ve temasların beyhude olduğunu işin üzerini kapatmak için yapıldığını görüyorum. Netice itibariyle muhtemelen her parti kendi adayını ileri sürecektir. Burada önemli olan husus ilk turda AKP adayının kazanabilmesidir. Eğer bu durum gerçekleşmezse, ikinci turda AKP’nin işi oldukça zordur. Şurası bellidir ki, Cumhurbaşkanlığı seçimi AKP ve CHP adayları arasında geçecektir. Diğer partilerin şansı yoktur. Bu durumda kendi adayları birinci turda geçmemiş partilerin ikinci turda AKP karşısında olmaları ve CHP adayına yüklenmeleri normaldir.
AKP bunu bildiği içindir ki, son zamanlarda Kürt oylarını almak için bazı düzenlemelere girişmektedir. İkinci tura kalındığında CHP adayının şanslı olabilmesi için göstereceği adayın nitelikleri fevkalade önemlidir. İyi yetişmiş, üniversite veya üniversite üstü eğitim almış, medeni, çağdaş, laik, demokratik Cumhuriyete, Atatürk ilke ve İnkılaplarına bağlı, lisan bilen, dış alemde Türkiye’yi bihakkın temsil edebilecek, insan ilişkileri olumlu bir Türk ferdinin aday olabilmesi fevkalade önemlidir. Seçilecek Cumhurbaşkanının siyasetten gelmesi şart olmamakla birlikte, bana göre daha doğru olacaktır.
Burada en önemli husus CHP’nin adayının AKP karşısında bulunan Merkez Sağ seçmenden oy alabilmesidir. Ben yukarıda ifade edilen niteliklere uygun bir çok insanın Türkiye’de mevcut olduğunu biliyorum ve görüyorum.
Çankaya Atatürk’ün makamıdır. Orası Atatürk ile anlam kazanmıştır. Çankaya’ya çıkacak olan insanın Atatürk’e saygı göstermesi elzemdir. Doğrusunu söylemek gerekirse, son Cumhurbaşkanlarımız olan Sn. Demirel, Sn. Özal, Sn. Gül Çankaya’nın hakkını vermişler ve bir falsoları olmamıştır. Cumhurbaşkanlığı seçimi Türkiye için, demokrasinin kilit taşlarından birisidir. Dürüst, adil, şeffaf ve Türkiye’nin Cumhurbaşkanı olmayı hak eden birisinin Cumhurbaşkanı seçilmesini diliyorum.

Not:
1. Bu yazı Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi yazılmıştır.
2. Mısır’da yapılan ve General Sisse’nin %93 oyla kazandığı Cumhurbaşkanlığı seçimini gerçekçi ve demokratik bulmuyorum.