Bu hafta oyunumuz ve turnemiz devam etti. Tıp bayramı nedeniyle harika bir etkinlikteydik. Önce sizinle bu anlamlı günle ilgili konuşmamı paylaşmak istiyorum. 

"Değerli sağlık çalışanları, kıymetli doktorlar, hemşireler saygıdeğer konuklar,

Bugün, hepimiz için çok özel ve anlamlı bir gün olan Tıp Bayramı'nda bir aradayız. Bu özel gün, tıp alanındaki fedakarlıklarınızı, insan hayatına adadığınız tutkunuzu ve sağlığımızı emanet ettiğimiz ellerinize olan minnetimizi ifade etmek için mükemmel bir fırsattır.

 Sağlık, her şeyin ötesinde en kıymetli hazinemizdir. Ve sizler, bu hazinemizin koruyucularısınız. Gecenizi gündüzünüze katarak, bazen ailelerinizden, sevdiklerinizden uzak kalarak, hatta kendi sağlığınızı tehlikeye atarak bizim sağlığımızı korumak için çalışıyorsunuz. Bu özveri, bu fedakarlık, kelimeyle ifade edilemeyecek kadar büyük bir değere sahiptir.

 Hepimiz için zorlayıcı olan  pandemi sürecinde gösterdiğiniz üstün çaba ve gayret, sizlerin sadece mesleğinize değil, aynı zamanda insanlığa olan bağlılığınızın bir göstergesidir. Karşılaştığınız zorluklara rağmen, umudu ve iyileşmeyi mümkün kılan sizlersiniz. Hastalarınızın yüzündeki tebessüm, sağlıklarına kavuştuklarında duydukları huzur, hepsi sizin sayenizdedir. Bugün burada, tüm sağlık çalışanlarımıza ve doktorlarımıza şükranlarımı sunuyor, mesleki hayatınızda başarılarınızın devamını diliyorum. Unutmayın ki, sizler sadece hastalıkları tedavi etmiyor, aynı zamanda umut dağıtıyorsunuz. İnsan hayatına dokunan elleriniz, dünyayı daha yaşanabilir bir yer haline getiriyor. Tıp Bayramınız kutlu olsun. Hep birlikte daha nice başarıları kutlamak dileğiyle. Yüksek Ökçeler Ses oyuncuları olarak sizlere teşekkür ediyoruz. "

Benim güzel kalpli, güzel yüzlü can arkadaşım Melda Tuncel Yüzüncü Yıl üniversitesi GOP hastahanesinin kültür ve sanat işleriyle ilgileniyor. Tıp bayramında "sizinle beraber olmak istiyoruz, oyununuzu sağlık çalışanlarımız için oynar mısınız?" dedi. Bizim için çok büyük bir keyif oldu elbette. Yeni Yüzyıl Üniversitesi Gaziosmanpaşa Hastanesi  Genel md Arzu Kaya Öztaş  ve Başhekim Doç.Dr. Derya Bayırlı Turan muhteşem insanlar. Bizi harika ağırladılar, hep beraber coşkuyla kutladık. 

YARGI ÜZDÜ

Biliyorsunuz yargı dizisi favorim ve hiçbir bölümünü kaçırmıyorum. Bu hafta herkes gibi beni de çok üzdü. Son sahne hepimizin canını acıttı. Eminim sevgili Sema Ergenekon bizlere ters köşe yapacaktır. Ama lütfen Tuğçe’ye bir şey olmasın. Fragmandaki Eren komiserin çığlığı yüreğimizi dağladı.Biz ters köşe sürprize hazırız.Duyun bizi.

EROS’A YAŞATTIĞINI YAŞARSIN İNŞALLAH

Bu hafta yüreğimiz dağlandı, canımız yandı. Eros’un mahkemesi hepimizi mahvetti. Hele intikamının alınmamış olması acımızı büyüttü. O bir can. O çok masum, savunmasız bir can. Sen ey İbrahim Keloğlan nasıl bir yaratıksın, nasıl bir kalpsizsin? Vicdan senin yakınından bile geçmemiş. Ben hala adaletin bunu düzelteceğine ve en ağır cezanın sana verileceğine inanıyorum. Savunmada yazan ahlaksızlığına ne demeli. Eşinin çocuğu olamayacağını öğrenince ağlayıp, kendini kaybetmiş. Aslında suç makinası değilmiş. Sen bir kediyi öldürdün.Küçücük masum bir cana kıydın. Bu kadar çabuk kontrolünü kaybeden biriysen zaten yüce rabbim doğru bir karar vermiş. Öfkeni kontrol edemediğinde çocuğuna nasıl zarar verirdin kimbilir? Umarım çevrendeki herkes seni dışlar ve o masum can yıldızlarda biraz huzur bulur. O çok abartıyorsunuz diyenler umarım aynı öfke kontrolsüzlüğünle karşı karşıya kalmazlar.

KOCA BİR DÖNEM BİTTİ

Çok değil birkaç hafta önce sevgili Yaşar Seyman bana bir gençlik fotomuzu yolladı. Dostlarla özel bir gecede türkülerle, şiirlerle berabermişiz. Kimler kimler var fotolarda? Mehmet Uzun, Yaşar Seyman, Nebil Özgentürk, Ünal Ersözlü, ben ve sevgili Arif Keskiner. Vefat haberini aldığım an itibarıyla ne çok anı geçti gözümün önünden. Gazeteci, oyuncu, yayınevi müdürü, sinema muhabiri, film yönetmeni, hatta fotoromancı ama en çok film yapımcısı… Türk sinemasının en özgün sinemacılarından, Yeşilçam’ın neredeyse tüm önemli isimlerinin yollarının bir şekilde kesiştiği “Çiçek Arif”… 1938’de Adana’nın Osmaniye ilçesinden başlayıp Beyoğlu’nun Yeşilçam Sokağı’na uzanan imrenilecek kadar renkli bir hayat hikâyesi 2018'de 37. İstanbul Film Festivali'nden Sinema Onur Ödülü'nü alan Arif Keskiner’inki. 1959’da Osman Nuri Ergün’ün çektiği Cilalı İbo Perili Köşkte filminde postacı rolüyle sinemaya ilk adımını attı. 1971’de sinemacı olmaya karar verdi ve Ekta Film’i kurdu; 1972’de yapımcı olarak ilk filmi Bela Mustafa’nın yönetmenliğini Fevzi Tuna yaptı. Yapımcı olarak Türk sinemasına kazandırdığı benzersiz filmler arasında Otobüs (Tunç Okan ), Kapıcılar Kralı (Zeki Ökten), Selvi Boylum Al Yazmalım (Atıf Yılmaz), Maden (Yavuz Özkan), Köşeyi Dönen Adam (Atıf Yılmaz), “Bay Alkolü Takdimimdir” TRT dizisi, senaryosuna da katkıda bulunduğu Piyano Piyano Bacaksız (Tunç Başaran) sayılabilir. Filmciler Kooperatifi’ni kurarak Yeşilçam’da karaborsayı ortadan kaldıran başkan oldu. SESAM’da başkan yardımcılığını sürdürdüğü sıralarda Türker İnanoğlu ve Tanju Gürsu ile birlikte Ankara TBMM’deki komisyon toplantılarına katılarak Sinema Yasası’nın çıkartılmasını sağladı. Sıraselviler’deki yazıhanesinde, herkesin Çiçek Bar ya da Arif’in Yeri dediği, tüm sinemacıların ve sanatçıların uğrak yeri olan Sinema Sevenler Derneği Lokali’ni açtı. Çiçek Gibi, Yine mi Çiçek, Elbette Çiçek ve Binbir Renk Binbir Çiçek isimli dört kitapta tüm geçmişini, hiç yalansız yazarak anlattı. Festivalin her daim destekçilerinden, kadim dostlarından Arif Keskiner Türk sinemasının en önemli köşe taşlarından. Türküler, şiirler, dost meclisleri öksüz artık. Güle güle Çiçek Arif, biz senden çok şey öğrendik. Huzurla uyu, yattığın yer incitmesin.

LANETLİ YÜZÜK

Son bir haftadır dünya gündeminin ilk sırasında oturan bir isim var. Galler Prensesi Kate Middleton! Bu yılın ocak ayında karın bölgesinden bir operasyon geçirdiği açıklanan Middleton o zamandan bu yana kayıp. Aileye katıldığından bu yana sık sık görevi gereği ziyaretlere giden Middleton böyle aniden ortadan kayboluşuyla tam da söylentilerin merkezinde kaldı.Kate Middleton ile ilgili son günlerde ortalarda dolaşan söylentilerden biri de Prens William'ın evlilik teklif ederken ona verdiği safir taşlı nişan yüzüğüyle ilgili. Hani şu Wililam'ın annesi Diana'nın parmağını süsleyen, o dönemde benzerleri ve taklitleri bile çılgınlar gibi satılan  o yüzük. Hem sosyal medyada hem de ortamlarda konuşulanlara göre Kate'in başına her ne geldiyse bu yüzük nedeniyle geldi... Bu yorumu yapanların inanışına göre o gösterişli yüzük lanetli.Bu yorumlar da Kate'in kocası William tarafından aile dostlarının karısı Rose Hanbury ile aldatıldığı iddialarının alevlenmesinden sonra ortaya çıktı. Bu iddiaların sahiplerine göre Kate artık aldatılmaya katlanamadı ve bir tür ruhsal bunalım geçirdi. Bu yüzden de tedavi görüyor ve halkın karşısına çıkmak istemiyor. 

Onu kullanan ilk kişi Prenses Diana evliliğinde hiç mutlu olmadı. Kocası tarafından  neredeyse hiç sevilmeyen Diana, gencecik yaşında da iki küçük çocuğunu geride bırakarak bu hayata veda etti. Bir anlamda "gözü açık gitti" Diana'nın... Umarım aynı son bir daha yaşanmaz.

BİLİMSEL YÖNTEMLER IŞIĞINDA YAŞLANMAYA SON

Sosyal medyada en fazla takip ettiklerimdendir Dr. Ayşegül Çoruhlu. Kitabını soluksuz okudum. Şiddetle tavsiye ediyorum.Bize soruyor;

• Gerçekten yaşlanmak zorunda mıyız? Yaşlanmak kaderimiz mi?
• Peki, neden yaşlanırız?
• Yaşlanmak aslında bir hastalık mı? Yaşlanmanın önüne geçilebilir mi?
• Peki, hangi özelliklere sahip bir hücre yaşlıdır, hangisi gençtir?
• Gençlik dönemini uzatmak mümkün mü? 140 yıl yaşamak ister miydiniz?
Tüm insanlar Gılgamış Destanı’ndan bu yana ölümsüzlüğü kovalamış, güç sahibi kişiler bu amaca ulaşmak için çaba sarf etmişler. Mumyalanmış firavunlar bu arzunun en güzel antik örneklerinden...
Elbette kimse yüz yaşına kadar yaşayıp da son yirmi yılını ah’layıp vah’layarak geçirmek istemez. Size bir haberim var; şu andan itibaren aşina olduğumuz dedelik-nineliğin modası geçti. Bizler öyle yaşlanmayacağız.
Aslında sıkı durun, bu kitabı okuyan hiç kimse eski usul yaşlanmayacağını öğrenecek.
Bir haberim daha var; bilim insanları geriye doğru gençleşmenin de mümkün olabileceğini söylüyorlar.İşte Longevity Planı, o zamana en az zararla, en sağlıklı hâlinizle ulaşmak, o güne olabilen en genç hücrelerle varabilmek için rehberiniz olacak. Biyolojik olarak yerinde saymaya başladığınızda şu anki durumunuzdan daha iyi bir hâlde olmanın yollarını gösterecek.
Longevity adı verilen bu yeni tıbbın hedefi, sizi hastalıklarınızın henüz başlamadığı gençlikteki sağlığınıza döndürmektir.  Unutmayın; yaşlanma bir hastalıktır, tedavi edilebilir, durdurulabilir.Bu kitap sizi yaşlanma hastalığından kurtaracak. Yaşam sürenizi uzatma rehberiniz olacak.Yıllarını bu alana vermiş Dr. Ayşegül Çoruhlu, uzun zamandır beklenen bu kitabıyla, bilimsel yöntemlerin ışığında sizlere uzun sağlıklı bir yaşamın mümkün olduğunu ve bunun için yapmanız gerekenleri, yaş alma ile yaşlanma arasındaki farkı, üstelik bu kitapta öğreneceğiniz yöntemler sayesinde zamana karşı bir savaşla yaşlanmak yerine gençleşebileceğinizi anlatıyor.  Longevity Planı, gençleşmek isteyenlerin el kitabı… Hazırlanın, filmi geri sarıyoruz!