SALİH KORKMAZ
Dilber;
Uykusuz rüya görür mü,
Uykuda terk edilir mi insan?
Nazlı nazenin geline
Dil döksem şimdi;
Desem ki,
Sanki sırası mıydı gitmenin?
Gidersen
Beni sarıp sarmalayan kollar,
Sarsıla sarsıla ağladığım omuz gidecek!
Hangi dilde muhabbeti,
Hangi duada sermaye bulacağım?
Karanlıkta boğazlanır fikirler,
Alanen paymal edilir duygular.
Şimdi sırası mıydı
Şehri bu haylaz, muzır çocuğa
Bırakıp gitmenin?
İnsanı çıplak,
Sofrayı ilgisiz,
Evi dayanıksız bırakmanın?
Ecelsiz öleceğim;
Susuz yeşermez toprak!
Bahçeyi dağıtıp,
Evi kirleteceğim,
Bilesin!
HAŞİMLER ŞEHRİ
Dilber;
Miski amber kokardı,
Kasımpatı vaktiydi
Haşimler şehrinde zaman.
Topladılar tezgahlardan
Dişlenmiş elmaları,
Ucu kesilmiş ekmekleri,
Günahkar yazar kasaları.
Bir tellal sokaklarda;
İnsan hizmetinde Haşimler,
Semt pazarına tezgah açtılar,
Su içiyor avuçlarından kuşlar,
Avuç avuç hurma yediriyorlar.
Kızardı horoz ibikleri,
Hayra yorulmaz bu rüya.
Tek soluklu ciğerlerle sardılar şehri,
Ölüm randevusuna gelmişlerdi.
Faili meçhul olmazdı cinayetleri,
Bir nefsi müdafaydı.
Para ve haz için gelmişlerdi,
Cazibeli olmak için.
Parıltılıydı Haşimler şehri,
Bahçeliydi evleri,
Su kuyuları vardı,
Her misafirin heybesini dolu uğurlarlardı,
Ariflerle doluydu kabirleri.
Yaşamak için çalışırlar,
Öleceklerini bilerek yaşarlardı.
Ölünce ışıl ışıl parlayan
Karizmaları vardı.
Yazı tura oynamazlardı,
Yarınları garantiydi.
Her kapı süpürülmüş,
Şehir miski amber kokardı.
Kasımpatı vaktinden,
Haşhaşlar zamanına geldik.
Tabutumda tepinsem artık ne fayda;
Ağlamak istemiyorum,
Acım azalmasın istiyorum.
MUCİZE
Dilber;
Ben büyük bir mucizeyim.
Özgüvendir benim adım.
Yalpalayan bir hayat,
Gizil bir güç değildir.
Yüreğinin en derininde acı hissederken sendelemek,
Şuursuzca saldırmak değildir.
Uykuları derin arzulara bağlayan büyü,
Güzelliklerin sessiz görünümü değildir.
Sevda ile seslenilir,
Ulaşamayanın boyun eğen yanıdır.
Sabırdır benim adım.
Tan vakti güne hayıflanma,
Seher vakti geceye sayıklanma değildir.
Denizden balığın yürüyerek çıkmasını beklemek,
Dalda meyvenin pişmesini ummak değildir.
Nehir kenarında hikmet sebebini anlamak,
Aydınlık yatağına keyifle uzanmanın ağırbaşlılığıdır.
Cesarettir benim adım.
Sonsuz yeşil, sonsuz mavi rüyası,
Gümü bulmak için öne atılmak değildir.
Benliği çürüten taht kavgası,
Ölçüsüz devran döngüsü değildir.
Aynaları kapatıp koşar adımlarla maytaplara basmak,
Buğday tarlalarını çekirge sürülerine yem etmek değildir.
Cinnet tohumlarını hasat etmek,
Hiçlikte saydam yankıdır.
Hak iledir benim adım.
Hak bilir, hak söylerim.
İlim şehrinin hikmet kapısıyım.
Adalet desturu verdi efendim,
Merhamet desturu.
Adanmışlıktır benim adım.
Salt hak için kalkar elim,
Salt hak için akar kanım.
Ali’ dir benim adım,
Ben büyük bir mucizeyim.
ALDANMA
Dilber;
Aldanma
Sözlü sözlerle ettiğim naza!
Sözlerim ruhuma genç gelir,
Organik bir lezzettir sazımın kudreti.
Posta bürünmüş himmetli dostlara;
Selam söylersin,
Bizden söylersin.
Sanma
Karnı tok, sırtı pek çıktığım yaza.
Serhat da bahar geç gelir,
Bir kış boyunca içtiğimiz kızılcık şerbeti.
Varırsan kınalı yara;
Bir çift kelam söylersin,
İzden söylersin.
Yanma
Cümbüşte raks için çalan saza.
Raksın efkara pahası kaç gelir.
Ucuzdur hevesin usul, adeti.
Boşa telef olmuş murdara;
Bir servis elem söylersin,
Bizden söylersin.
Kanma
Cehlin gözü bürüdüğü aza.
Katı ile uğur olan tok gider, aç gelir.
Uyku anında, bir gece vakti;
Cürmünle düşersen nara:
Lisanınla haram söylersin,
Boyunca yürüdüğün izden söylersin.
MESELA
Dilber;
Mesela,
Hiç can kenarı yolculuk yaptın mı?
Hazdan arındın mı aklın durduğu yerde?
Bir ürperme geldi mi sana duyduğunda çan sesini,
Minareye bakıp kendinden geçtin mi?
Yalvardığın oldu mu imama fetva için,
Allah’ ı sayıklayarak uyandığın oldu mu?
Kıyamet günü;
Elinde bir defter,
Orta yere geleceksin.
Pazarlık yok,
Ne yazıyorsa defterde o!
İstersin hesaplansın
Muzip bir çocuğa verdiğin birkaç kuruş,
Komşu kadına bir ekmek.
Bakiyene devreden bütün sermayen bu!
Kaldığın dar yerde;
Mülk edindiğin harabatı hatırlayacaksın,
Tartakladığın ak saçlıyı,
Mübah saydığın ne varsa vesselam.
Sanmam şikayetin olsun
Kevni mekanda yaşadığın saadetten.
Rüyanda açık etmişti sana bahtını,
Ucube bildiğin eren.
Kararttığın fikirlerin hesabını vereceksin,
Utanacaksın görülürken Kerbela’ nın hesabı.
Hiç terlemediğini,
Hiç dara düşmediğini de unutma.
Perişan ettiğin ehli dil aklına gelecek,
Hakir gördüğün arifleri hatırlayacaksın.
Yatırda verdiğin bahşişler,
Cümbüşte meze ettiğin bakir çıkacak karşına,
Aklını oynatırsın.
Kırk katır mı seçersin, kırk satır mı seversin.
Avucunda birkaç kuruş,
Koltuğunda bir ekmekle
Asma köprüden geçer gibi
Geçeceğini mi sanırsın;
Bunca haktan kaldıysan gebe!
ERKEĞİN NİYAZI KADININ NAZI
Dilber
Sen desturu hayat;
Gözlerimde sitem, gözlerimde nemsin.
Ben ona anlatırken şiirle,
Eyvah
Koşar adımlarla gidiyor o benden.
Tutsam serçe parmağını,
Giderken beni bir dinle!
Hançer değil sözlerin ettiğin kinle.
Yıllar yılı susuzdum,
Yıllar yılı aç.
Gidiyorsun ya kestim ümidimi
Yıllarca kederime ortak ettiğim şiirden.
Sen desturu hayat;
Sen gözlerimde sitem, gözlerimde nemsin.
Tutma serçe parmağımı.
Efkarlı bir türküydün bana,
İnce sızı, ansızın karnıma giren kramp ağrılar.
Sen kesildi nefesim senden koşarken.
Öylece oturduğun yerde beni bir dinle!
Ortak değil,
Eşit sevmiştik ikimiz seni annenle.
Sen desturu hayat;
Gözlerimde sitem, gözlerimde nemsin.
Çıkıp söyleyemedim sana
Bayat sözlerle sen sevdasın,
Anlarsın sanmıştım hal dilimi.
Yalnız değildim yanında,
Yanımda ruhunu dirilttiğim ozanlarla.
Kefil ettim tercümanı halla
Sana doğru emeklerken.
Bir ince sızı bildim
Gözlerime bağladığın kör düğümü
Bulduğun her imkanla.
Sen desturu hayat;
Sen gözlerimde sitem, gözlerimde nemsin.
Farkında mısın;
Yoksul ve kimsesiz bir çocuk gibiydim yanında.
Bahtımı bir bildim
Belkız’ ın Süleyman’ a hediye ettiği tahtta.
Günlünü kuşatıyordum
Muhammed’ in Bedir’ i sardığı ordularla.
Bir gün baksam ki gelmişsin,
Tutmuşsun serçe parmağımdan.
Açmışsın gözlerimi sitemden, nemden
Bana yazdığın şiirlerle…
ŞEHİR KOKUSU
Dilber;
Bu şehir için tozlu kokuyor diyorlar.
Yalan değil,
Çamuru, tozu meşhurdur.
Sizin fosforlu ayakkabılarınızı kirleten çamuru,
Ne mübarek ayaklar yoğurmuştur.
Sizin konforlu burnunuza toz kokan sokaklarda,
Ne kıymetli ayaklar tepinmiştir.
Size toz kokan şehir;
Evlat kokuyor, kardeş kokuyor,
Dost kokuyor, komşu kokuyor,
Arkadaş, akraba kokuyor,
Baba kokuyor.
Bilmez misin be hey gafil
Anne kokuyor, anne.
Siz siz olun dostlar;
Bir yerleşim yerinden geçerken pis kokuyor demeyin.
Size pis kokan o yerde,
Ne bade içmiş, destur almış güzel kokuyor.