...dünden devam

70’Lİ YILLAR:

Ülkemizde 10 yıldan fazla bir süre televizyonlarımız siyah beyaz ve tek kanal üzerinden yayın yaptı. Bu yayını yapan ise; TRT idi… O yıllarda televizyon yayını 18.00 ya da, 19.00 da başlar, gece yarısı 24.00 de İstiklal Marşımızın okunmasıyla sonlandırılırdı. Bu yayın süresinde çoğu kez teknik arızalarda yaşanır, bir teknik arıza olmuş ise TRT hemen bir fotoğrafı (mesela; ‘Necefli Maşrapa’) ekrana taşıyarak arızayı seyirciye bildirirdi.

O dönemde özellikle yeni yıla; yılın son gecesi ekrana çıkacak olan ünlü dansözlerin dansları, ya da ünlü ses sanatçılarının söylediği Türk Sanat Müziğinden seçilmiş popüler şarkılar eşliğinde girilirdi.1981’de yılbaşı gecesi, TRT tarafından Türkiye’de kamuya açık ilk renkli TV yayını yapıldı. Ülkemizde tamamen renkli yayına geçişin tarihi ise 1984’tür.

1990’lı yılların başından itibaren de Türkiye’de özel TV ve radyo kanalları kurulmaya başladı. İlk özel televizyon kanalı ise; 1989 yılında yayına başlayan ve Ahmet Özal ile Cem Uzan’ın kurmuş olduğu, ‘Star TV’dir…’

Güneş Tecelli’li ve Cenk Koray’lı Televizyon Yılları:

70’li yılların televizyon programları en çok hafta sonları izlenirdi. Ve hafta sonları Türkiye, ekrana bu iki ekran figürüyle başlar, onlarla biterdi.

Güneş Tecelli, (TV dünyasında kendisini pek gösterememiş olsa da, o dönmede yayınlanan mizah ve magazin içerikli programların gizli kahramanıydı. Günümüzde ise Hıncal Uluç’un köşesinden yayınlanan ‘Tecelli’den, Abuzittin’e Mektuplar’ Güneş Tecelli tarafından kaleme alınmaktadır…) geniş ve kalın kemikli gözlükleri, sanki hiçbir şey söylemeden espri yapıyormuş gibi duruşuyla, Cenk Koray ise ‘soğuk esprileriyle’ dönem insanlarının zihinlerine kazınmıştır.

Bu ilginç ikili aralarındaki boy farkıyla ünlü ‘Laurel – Hardy’ ikilisini hatırlatırdı. Pazar programlarının adı, ‘Tele Pazar (Ya da Stüdyo Pazar) idi. Bu programın ev hanımları tarafından en sıkıcı bölümü ise; O hafta yapılan futbol müsabakalarının yayınlandığı maç görüntüleriydi. Bu programın zihinlerde iz bırakan iki de kahramanı vardı! Biri İtalyanca adı ile La Linea olan ‘Bay Meraklı’, öbürü ise; ‘Pembe Panter’di’…

Komşuluk İlişkileri – ‘Müsaitseniz          akşam size geleceğiz.’

70’li yıllar; evden, eve komşuluk ilişkilerinin çok yoğun yaşandığı bir dönemdi. 1970’lerden sonra komşuluk ilişkileri, bir daha hiçbir zaman o yıllardaki gibi olmadı. Toplumumuzun o yıllardaki bu güzel insani ilişkilerini en iyi anlatan cümle ise; ‘ Beni annem gönderdi, müsaitseniz, bu akşam size gelmek istiyoruz.’ Henüz telefonların yeterince yaygınlaşmadığı o dönemde, komşuların misafirliğe uygun olup, olmadıkları, evin kapılarına gönderilen çocuklar tarafından öğrenilirdi…

Cumartesi Günleri de Okula gidilirdi:

60’lı yıllarda başlayan (bu uygulama; benim de askeri öğrencilik hayatımın geçtiği ortaokul ve lise öğrenim yıllarımı kapsamıştı. Çok iyi hatırlıyorum; Selimiye Kışlasında geçen ortaokul dönemimde, cumartesi öğlene kadar ders görür, öğlen yemeği sonrasında, Harem vapur iskelesinden, Sirkeciye hareket eden 13.30 vapuruna yetişmek için okul nizamiyesinden, koşarak iskeleye giderdik.

Çengelköy’de 1962 – 1965 yılları arasında Kuleli’de geçen lise yıllarımda da yine Cumartesi günleri öğlene kadar eğitim görür, öğlen yemeğinden sonra Çengelköy vapur iskelesinden kalkan bize özel gemiye binerek Eminönü’ne giderdik.

Kimimiz hafta sonu evci iznini kullanmak için bütün bir hafta özlemiyle yandıkları anne ve babasını görmeye onların yanına; kimimiz ise sıla hasretiyle yanan yüreğini biraz serinletsin diye çarşı iznine, kimisi sinemaya, kimisi sıladan gelen yakın köylülerinin yanına, ya da..!) Cumartesi günleri yarım gün okula gidiş süreci. 1974’ten itibaren Cumartesi günleri yarım gün okula gitme uygulamasının sona ermesiyle, öğrencilerin tümü bayram etmişti…

Dönemin en ünlü oyuncağı, ‘Laklak’:

Bir plastik daireye bağlı ‘v’ şeklinde bir ip ve o ipin iki ucunda plastikten iki top. İşte o dönemin en ünlü ve elden düşmeyen oyuncağı “Laklak’. Bu oyuncakla oynarken amaç; dairesel plastiğe parmağınızı takıp, topları bir üstte, bir altta vurdurmaktı. Bu işi ne kadar hızlı yaparsanız o kadar becerikli olur ve arkadaşlarınız arasında prestij kazanırdınız! Oyuncak öylesine yaygınlıkla kullanılırdı ki, anne babalarda, çocuklarda tak- tak- tak; ya da lak, lak, lak sesleriyle beceri yarışına girerlerdi…

Devam edecek...