Birkaç yıl önce İstanbul metrosu panolarında yer alan ve empoze edilen güzellik algısına dikkat çekmek amacıyla hazırlanan afişlerde, kabul edilen güzellik anlayışının dışında kadın fotoğrafları paylaşılarak fotoğrafların altında (vücut şekli için) “Şişman değil, balık etli”, (burun için) “Kemerli değil, karizmatik” sözlerine yer verilmişti. Yine birkaç yıl önce dünyaca ünlü bir giyim markası olan Gucci’nin, kalıplaşmış güzellik kalıpları dışında bir görünüme sahip olan bir mankeni defilelerinde kullanması, özellikle sosyal medyada olumsuz yorumları beraberinde getirmişti.

Tarih boyunca farklı kriterlerle şekillenen güzellik kavramı, günümüzde özellikle popüler kültürün bireye mutluluğa, saygınlığa marka ürünler, pahalı telefonlar, şık kıyafetlerle sahip olunabileceğine, her daim ulaşamayacağı bir haz nesnesi sunarak ve mutluluğa anda değil sürekli peşinden koşarak bir gün ulaşılabileceğine inanmasını öğreterek tektipleştirmeyi beraberinde getirdi. Bu durum da öğrenilen güzellik kalıplarının dışındaki insanları kusurlu algılamanın kapılarını açtı.

Her dönem farklı şekillerde ortaya çıkan ve toplum geneli tarafından benimsenen güzellik anlayışı öyle bir hâl aldı ki, kişi kendi bedeninde gerçekte var olmayan ya da çok büyük algıladığı kusurlara aşırı derecede duyarlı ve takıntılı hale geldi. Doğallığın, öğrenilmiş güzellik kavramının gücü karşısında etkisiz kaldığı ve dismorfofobi olarak tanımlanan bu durum; toplumun, içinde bulunduğu dönemde empoze edilen ve hemfikir olduğu güzellik anlayışıyla kişiye bir misyon da yüklemiş oldu.

Medyanın yönlendirdiği güzellik anlayışı

Dismorfofobi, olmasa ya da kabul edilir ölçüde olsa dahi kişinin kendi bedenini kusurlu bulması ve bundan dolayı mutsuz olmasını tanımlıyor. Bu olumsuz algı ileri boyutlarda olduğunda özgüven zedelenebiliyor ve kişinin günlük yaşamı ile ilişkilerini bundan olumsuz etkilenebiliyor. Sürekli aynaya bakma, yüzünü ve bedenini inceleme, beğenmediği yönlerine odaklanma ile kendini gösteren bu durum, günümüzde sosyal medyada paylaşılan kusursuza yakın yüz ve fiziklere fotoğraflardan da etkileniyor.

Medyanın algı yönetimindeki yadsınamaz gücü; her dönem farklı özelliklerle standardize edilen ideal güzellik anlayışında da kendini göstererek sosyal medya kullanıcılarının paylaştıkları kusursuza yakın fotoğraflarla verdikleri “Güzellik budur!” alt mesajıyla da kendini gösteriyor. Güzelliğin entelektüel seviye, samimiyet, nezaket gibi kavramlarla bir bütün olduğunu fark edip algılamak, öğrenilen değil gerçek güzelliğin ne olduğunu anlamayı sağlayacaktır. Bedensel değil bütünsel güzelliğin peşinde koşmak insanı daha da güzelleştirecek yegâne seçenektir. Bunun için bir ekran karesinde size sunulan değil sunulmayan gerçek güzelliğin peşinde olun!