Anamur İmam Hatip Lisesi yeni binasına taşındıktan sonra sportif ve kültürel faaliyetlerde ilçedeki bütün orta dereceli okullarla yarışır hale gelmiş…

Gazi Öğretmen okullar arası yapılan kros müsabakalarında, kaymakamlık kupası voleybol müsabakalarında, Tiyatro çalışmalarında ve bilgi yarışmalarında okulunu en güzel şekilde hazırlıyormuş…

O dönemler okullar arası sportif faaliyetlerin en yaygın olduğu dönemlermiş…Genelde kros müsabakaları ve voleybol müsabakaları revaçtaymış...Kros müsabakalarına katılan öğrencilerine elinden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyormuş…

Bu yarışmaya katılan gençler okullarının adını duyurabilmek için canla başla çalışıyorlar ve lise erkekler arasında takım halinde birinci oldukları gibi ferdi 1, 2, 3. lükleri de kazanıyorlarmış…

Krosta her yıl birinci gelen Kemal Kart diye başarılı bir öğrencileri varmış…Neredeyse Türkiye şampiyonasındaki dereceler kadar hızlı koşabiliyormuş…Her yıl üst üste aldığı dereceleri İçel İl’ine bildirmişler…Görüştükleri beden eğitimi öğretmenleri de onun dakikada koştuğu derecenin Türkiye şampiyonlarına yakın olduğunu belirtiyorlarmış…

Gazi Öğretenin İl Milli Eğitim müdürlüğüne yazdığı yazılar semeresini vermiş ve Kemal Kart Türkiye okullar arası kros müsabakalarında İçeli temsil etmek üzere çağrılmış…Çağrı yazısında kıyafetin İl tarafından verileceği yazıyormuş…

İl Milli Eğitim müdürlüğünden gelen yazıya güvenerek kros için gerekli olan kıyafetleri ayarlamadan Kemal’i İçel’e göndermişler…

İl’de bir gece misafir edilen Kemal, diğer öğrencilerle birlikte Türkiye Şampiyonası için Ankara’ya götürülmüş…

Kemal İl’den ayrılmadan beden eğitimi öğretmenlerine kıyafetini sorduğu zaman da beden eğitimi öğretmenleri yarışmaya başlamadan Ankara’da vereceklerini söylemişler…

Yarışma saatinde ısınma hareketleri yaparken de kendisinin İçel İli içindeki okullardan olmadığını, Anamur’dan geldiğini, bu sebeple kıyafet veremeyeceklerini söylemişler…

Yarışmaya kar üstünde yalın ayakla katılan Kemal, Türkiye şampiyonu olan öğrenciyle başa baş bir müsabaka çıkardığını, ayakkabısı olsa birinci gelmesinin kesin olduğunu döndükten sonra arkadaşlarına anlatmış, Gazi Öğretmen ise Beden eğitimi öğretmenlerinin yaptığı yanlı davranışın utancını ruhuda hissettiği için Kemal’i çağıramamış bile…

İşte Mersinde böyle Beden Eğitimi öğretmenlerimiz de varmış…

Sportif faaliyetlerde okullar arası Voleybol müsabakaları yapılıyor ve iyi dereceler elde ediyorlarmış…Bunun yanında İlçe bazında Kaymakamlık Kupası voleybol müsabakaları da yapılıyormuş...

Beden Eğitimi öğretmeni sayın Osman Ertuğrul şahsi çabaları ile okulun bahçesine beton döktürmek suretiyle güzel bir voleybol sahası yapılmasını sağlamış…Sınıflar arası voleybol müsabakaları tertip ederek okul takımını hazırlamış…

Bu takım hem okullar arası müsabakalarda hem de kaymakamlık kupası müsabakalarında çok başarılı oluyormuş…

Bu konuda da bir müsabakaları şöyleymiş;

Kaymakamlık makamı her yıl olduğu gibi yine “Kaymakamlık kupası voleybol müsabakası” düzenlemiş...

Müsabakalara Anamur Lisesi, Ticaret lisesi, İmam Hatip Lisesi, Endüstri meslek lisesi, İlçe Milli Eğitim müdürlüğü gibi okul ve eğitim kurumlarıyla, Orman İşletme müdürlüğü gibi resmi dairelerle, köy takımları ve sivil kitle örgütlerinin kurduğu 20’ye yakın takım katılmış…

Eşleşmeler yapılmış, müsabakalar 5 set üzerinden ve eleme usulüyle yapılıyormuş…Mağlup olan takım eleniyormuş…

İmam-Hatip lisesi önüne gelen takımı eliyormuş…En sona iki takım kalmış; İlçe Milli Eğitim müdürlüğü ve İmam-Hatip Lisesi…

Aylardır devam eden müsabakalarda öğrenciler çok yorgun düşmüş. Özel bir beslenme uygulamış, öğrencileri diri tutmaya çalışıyorlarmış…

Final günü müsabakanın yapıldığı Anamur İlköğretim okulu spor salonu tıklım-tıklım dolmuş…Artık seyirciler de ikiye ayrılmış…

İmam Hatip Lisesinin yendiği takımları tutanlar İlçe Milli Eğitim müdürlüğünü, İlçe milli Eğitim müdürlüğünün yendiği takımları tutanlar İmam Hatip Lisesi takımı destekliyorlarmış…Başa baş bir seyirci kitlesi oluşmuş…Birbirine sevecen bakan, birbiriyle barışık kaliteli bir seyirci kitlesi…

Protokol kürsüsü diye ayarlanan ve takımları kuşbakışı gören ikinci katta İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünü temsilen şube müdür bayan Zeliha Özekoğlu, İmam Hatip Lisesi müdürlüğünü temsilen de Gazi Öğretmen varmış…

Maç başlamış…

Öyle bir kaliteli maç oluyormuş ki servisten sonra top bir o takıma bir bu takıma geçiyor adeta yere düşmek bilmiyormuş…

1.set İmam Hat Lisesi... 2.set Milli Eğitim... 3.set İmam Hatip Lisesi... 4.set Milli Eğitim… Durum 2-2 olmuş… Bir set daha oynanacakmış… İlçe Milli Eğitim müdürlüğünü oluşturan takım öğretmenlerden oluşuyormuş… Hepsi birbirinden değerli öğretmenler…

Düşünebiliyor musunuz? Bir tarafta öğretmenler…Bir tarafta öğrenciler…O anda Gazi Öğretmenin içinden geçenler şuymuş;

Öğretmenler öğrencileri sahanın ortasına çağıracaklar…Alınlarından öpecekler…Voleybol topunu kaptana verecekler… “Bizden bu kadar…Çekiliyoruz. Diyecekler…

Bu düşünce Gazi Öğretmene babasının çocukluğunda anlattığı bir Türk Başpehlivanın “aynalı pehlivan” adıyla ün yapmasından dolayı gelmiş…

Hikâye bu ya; Çok eskilerde pehlivanlar rızıklarını aramak için kispetlerini omuzlarına aldıkları gibi köy-köy, şehir-şehir dolaşırlarmış…Bir başpehlivan varmış ki dillere destan…Yenmedik pehlivan bırakmıyormuş…Bir yörede pehlivanlık müsabakası tertiplendi mi bizim pehlivan da orada olurmuş…1 yıl, 2 yıl 3 yıl derken her yıl bütün ödülleri topluyormuş…

Bir oturuşta da ödül olarak ortaya konan Koçlardan birini yiyormuş…Artık onun geldiğini gören başpehlivanlar da karşısına çıkamaz olmuş…Güreş hastası pehlivanımız karşısına başkasının çıkmadığını ve ortaya başpehlivanlık ödülü konmadığını görünce ne yapacağını şaşırmış…

Güreşmek istiyor, rakipleri karşısına çıkmıyor…Ne yapacağını kara-kara düşünürken aklına bir fikir gelmiş…Dizlerine ayna bağlamış ve; “kim dizlerimi yere değdirebilir ve aynalardan birini kırarsa kendimi mağlup sayacağım. Demiş…

Rakip olarak diğer başpehlivanlar karşısına çıkmaya başlamış…Ama dizlerini yere değdirip aynayı kırmak ne mümkün…Bu yolla yıllarca yine ödülleri toplamaya devam etmiş…Her şeyin bir başlangıcı ve bir sonu var derler ya…Günlerden bir gün karşısına bir başpehlivan çıkmış…Sabahtan akşama kadar uğraşmışlar yenişememişler…Büyük ateşler yakılmış ve ateşin ışığında güreş devam etmiş…Bir oturuşta bir Koç’u yiyen aynalı pehlivan acıktığını hissetmiş…Ateşi görünce de yiyeceği Koç’u hayal etmeye başlamış…

İşte tam bu sırada karşısındaki başpehlivan onun dalgınlığından istifade ederek bir boyunduruk vurmuş aynalı pehlivanı ateşe doğru sürmeye başlamış…Aklı başına gelen aynalı pehlivan şöyle bir durmuş…Bir çınar ağacı gibi dimdik ayakta duruyormuş…Ne ileri, ne geri…Hiç kıpırdamıyorlarmış…

Durumun vahametini gören karşısındaki başpehlivan boyunduruğu bırakmış…İşte o anda olanlar olmuş…Boyunduruğun bırakılacağını tahmin edemeyen aynalı pehlivan şöyle bir tökezlemiş…Derken dizinin biri yere değmiş…Aynanın biri kırılmış…Toparlanmış…Cazgıra işaret etmiş…Elini kaldırmış…

Güreşin durdurulmasını istemiş…Cazgır güreşi durdurmuş…Aynalı pehlivan karşısındaki pehlivanın alnından öpmüş… “Beni ancak bu şekilde yenebilirler…” demiş ve sırtı yere gelmemesine rağmen kendini mağlup sayarak oradan ayrılmış…Bir daha aynalı pehlivanı gören olmamış…

İşte babasının anlattıkları buymuş.

Gazi Öğretmen bu düşüncelerle İlçe Milli Eğitimi temsil eden öğretmen arkadaşlarının maçtan çekileceklerini tahmin ediyormuş…Son set için 5 dakika dinlenme verilmiş…Öğretmenler de çok yorgun görünüyorlar ve sahaya uzanmış vaziyette yatıyorlarmış…

Aynı düşünce Bayan Zeliha Hanım için de aklına gelmiş…Takımı sahadan çekeceğini tahmin ediyormuş…Ama bu da mümkün olamamış…

Derken 5’inci set başlamış…Yorgun gibi görünen öğretmen arkadaşlarına bir canlılık gelmişti ki sormayın gitsin…

Öyle ki; İçlerinde Gazi Öğretmenin çok sevdiği Ali Güğül diye bir arkadaşı varmış…Alabildiğine zayıf bünyeli imiş… 4’üncü sete kadar düştü düşecek diyorlarmış…Çok yorgun görünüyormuş…5’inci sette diğer arkadaşları gibi ona da öyle bir canlılık gelmiş ki…Servis atıyor, öğrenciler öğrenciler karşılayamayınca sevinç gösterisi olarak elini bile yere değdirmeden perende atıyormuş…O derece dinçleşmiş…Maç sona doğru eşit şekilde gidiyormuş…

Maç 15’de bitiyormuş…Ancak kurallar gereği geride olan takım sayı alırsa maç uzuyormuş… 12-13… 13-13… 13-14… 14-14… 14-15… 15-15… 15-16… 16-16… 16-17… 17-17… 17-18… 18-18… 18-19… 19-19… 19-20… 20-20… 20-21… 21-21… 21-22… 22-22… 22-23… 23-23… 23-24… 24-24… 24-25… 24-26.

…Ve bir düdük sesi…Biten maç…Sonuç ne mi olmuş?..

Gazi Öğretmen 12 sene İmam Hatip Lisesi Müdürlüğü, 5 sene İlçe Eğitim Müdürlüğü, 10 sene İlçe Milli Eğitim müdürlüğü yaptıktan sonra 2000 yılında İlçe Milli eğitim müdürlüğünden emekli olduğu zaman o dönemde verilen kupayı hatıra olarak evinin bir köşesinde hala saklamaktaymış...

Varın siz karar verin…O maçın sonucunun ne olduğuna siz karar verin…

Ancak şu kadarını söyleyelim ki Gazi Öğretmen gecenin saat 12.00’sinde öğrencileri evlerine dağıtırken Ören beldesinde oturan bir öğrencisini evine bıraktıktan sonra diğer öğrencileri de evlerine götürebilmek için sevincinden o kadar hızlı araba kullanmış ki, araba şarampola girmiş ve sesini duyan komşular arabayı şarampolden çıkarmışlar dağıtım için hissesine düşen diğer öğrencilerin dağıtımını yaptıktan sonra evime gelmiş sabaha kadar uyuyamamış…

İşte bu da Gazi Öğretmenin yaşantısına mutlu bir anı olarak girmiş…

( devam edecek )