İlk kitabı “Ben zaten âşıktım sen üstüne geldin” ile tanışıp röportaj yaptığımız DENİZ ERKİN PURUT ile bu sefer yeni kitabı “Ben Her Şeyim Benim Adım Kadın” için bir araya geldik. Kadınlar bu kitabı okumalı ve gücünün bir kez daha farkına varmalı, erkekler bu kitabı okumalı ve bilinçlenmeli.

“Ben zaten âşıktım sen üstüne geldin” kitabınız ile tanışmıştık ve ilk röportajımızı da onun üzerine yapmıştık. Hatta yeni kitabınızın röportaj sözünü de almıştım sizden. Ve şimdi “Ben Her Şeyim Benim Adım Kadın” çıktı. Nasılsınız görüşmeyeli?

Daha iyiyim. Önceki röportajda söylediğim gibi iyileşmek zorundayız… Yeni romanla birlikte daha da iyiye gittiğimi söyleyebilirim. Önceki çalışmamız çok keyifli olmuştu. Bu yeni eser için de ilk kez sizinle bir araya geldik. Ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Çok sağ olun.

“Ben Her Şeyim Benim Adım Kadın” neler anlatıyor bize?

Özetle kendimizi yeniden inşa etmeyi! Kimseye ihtiyaç duymadan ayakta kalabilmeyi ve ölmek yerine daha doğrusu ölümü doğurmak yerine unuttuğumuz tüm güzel duyguları yeniden yaşatmayı öğretiyor diyebilirim. Bu kitap sayesinde milyonlarca kadın katlandığını zannederek artık katledilmeyecek! Artık çocuklarımızın gözleri önünde anneleri dayak yemeyecek, kesilerek öldürülmeyecek, korkarak yaşamayacak! Artık kadın bu kitapla birlikte yaşadığını hatırlayacak! Yaşadığı süreçte iz bırakamamış olsa da ne yaşarsa yaşasın, bunun üstesinden gelerek kendisini yeniden inşa etmeyi öğretecek bu kitap bize! Vicdanımızla hesaplaşmayı, kadın kelimesinin gerçek karşılığını, toplumsal dayanışmayı, birliği, iyiliği ve beraberliği hatırlatacak! Kısacası biz bu kitapla insan olduğumuzu hatırlayacağız.

İlk kitabınızda gerçek bir hayat hikâyesini ele almıştınız. Yeni kitabınızda da aynı şekilde gerçek bir hikâyeyi mi yazdınız? Nasıl çıktı ortaya bu kitap?

Bu kitapta da 3 ayrı gerçek hikâye ele aldım. Aslında tüm Türkiye’nin yakından takip ettiği üç ayrı dava... İsimler, mekânlar ve zamanlar farklı ama konu aynı! KADIN HAKLARI! Biz bu hakkı aramaya devam edeceğiz. Yaklaşık 1,5 yıldır bu eserle uğraşıyorum. Sesim Ol Derneği’yle sürdürdüğüm faaliyetler bu esere çok katkı sağladı. Kitapta amaçladığım şey kadınların kabullenmek zorunda olduğu değil, yenilenmek zorunda olduklarıydı! Önce sen değiş diyerek kadın kelimesini gerçek anlamına kavuşturmayı hedefliyorum!

“Ben Her Şeyim Benim Adım Kadın” kadınlar için mi yazıldı? Erkekler de okumalı mı?

Vicdan sahibi olan her insan okumalı diyorum! Erkek ne yapmaması gerektiğini kadın da ne yapması gerektiğini anlayacak bu romanda! Kısacası belki bu eser sayesinde hepimiz ilk kez vicdanımıza aynı soruyu sorabileceğiz… Vicdan mahkemesi rüşvet kabul eder mi? Bunun cevabını verdiğiniz an kitabı anlamaya başlıyorsunuz…

Kadınlar için bu kitabın mesajı nedir?

Kimi kadına yuva kurma vazifesini verdi, adına anne dediler. Kimi edep kelimesini sadece senin üzerinde kullandı, adına kız kardeş dediler. Kimi egosuna yediremediği takıntısıyla zorbalık yaptı, adına eski sevgili dediler. Her şeyi dediler ama kadın diyemediler. Kimi o görkemli plazalarda bir temizlikçi gördü kadını, kimi ise dürtülerine muhatap olması için cinsel bir oje. Kadın haklarının konuşulduğu salonlarda bir kadına hiç danışmadılar, sokaklarda ortaya saçılan küfürleri hiç anlamadılar, kadının çeşitli kurallar ve oyunlarla ruhunu kuruttular. Belki de uzun zamandır görmedikleri, özlem duydukları, hep içinde sakladıkları ve hep özgürlüğü bekleyen dosta kavuşmalarını istedim, kadına! Göğüs kafeslerindeki merhamet, zor yollarda kabiliyet kazanmış zekâ, kâinatın en dibindeki ışıkları kıskandıran kahkahaları, her işin üstesinden gelen yürekleri ve kasının üzerinde hüküm verenlerden hesap soracakları bir cesaret… “Ben her şeyim, benim adım kadın” demek için şimdi sıra kadınlarda!

Peki, erkek okurlarınız bu kitaptan ne öğrenecekler?

Bizim en çok ihtiyaç duyduğumuz şey empatidir. Geçtim bir insanı, bir kedinin, bir ağacın hatta bir kitabın yerine dahi kendimizi korumamız gerekiyor. Bir sorun sadece kadınların ya da sadece erkeklerin de değildir. Bu toplumsal meseldir aynı zamanda. Bu nedenden dolayı bu kitapta erkeklerin de bir bilinç sahibi olacağını düşünüyorum.

Kitabın kapak tasarımı da çok güzel olmuş. ‘4234’ sayısı neyi ifade ediyor?

Kitabın kapak tasarımında birçok gizli kahraman var. Aslında hiç böyle bir kapak ve isim hayal etmiyordum. Bir önceki konuşmamızda da ifade etmiştim ben acıdan besliyorum diye! İstedim ki kitabın kapağında da isminde de acı olsun! Sonra çok eleştiri aldım yakınlarımdan! Yeter, insanların acısı onlara yetiyor bir de sen gitme üstlerine! Bari isminde, kapağında bir umut olsun dediler! Öyle de oldu. Kitabın içeriği, ismi ve kapağıyla uyumlu oldu! 4234 sayısın da önemi büyük! Anıt Sayaç adında bir oluşum var. Bu sitede 2008 yılından bu yana cinayete kurban giden kadınlarımızın kaydı tutuluyor. Bu muazzam oluşumdan aldığım ilhamla romanı basıma göndereceğimiz güne kadar bekledim ve son güncel rakamı kapağımıza ekledim. Bu rakamın hiç artmaması için kitapta bazı yolları anlattım. Kadınlarımıza o yolları tercih ettiklerinde nelerle karşılaşacaklarını izah ediyorum. En önemlisi de; çocukları için katlandığını zannederek katledilen değil, çocukları ve kendileri için daha güçlü bir kadın nasıl inşa edilir, bunun yollarını anlatmaya çalıştım.

Yeni kitaplar gelmeye devam edecek mi?

Bu kitaptan sonra söylemek istediğim daha çok şeyin olduğunu fark ettim. Bu minvalde varlığımı benden sonraki insanlara bir çare bulmak için kitap yazmaya adadım. İnsanların ritimlerini eşsiz bir dansa döndürerek daha çok kitaplar yazacağım. Hatta yeni projeyi bile ilk kez buradan açıklayabilirim. Yazar dostum Aykut Demirel’le birlikte yeni bir çizgi romana başladık. Birkaç ay içerisinde raflarda yerini alacak şekilde çalışıyoruz. Yani okurlarımla yakın zamanda daha çok beraber olacağız.

Kadına verdiğiniz değer için tüm kadınlar adına ben size teşekkür ederim. Geçtiğimiz hafta da 8 Mart’ı kutladık. Buradan kadın okurlarımıza neler söylemek istersiniz?

Kadınlar cesaretlerinden hiç endişe etmesinler, güçlerini kendilerine borçlu olduklarını unutmasınlar. Kitapta onlar için yazdığım her bir kelimeyi umutla hatırlasınlar. O ilk adımı atmaktan imtina etmesinler. Ben de sizin vesilenizle tüm kadınların geçmiş 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyorum.

Sohbetiniz için teşekkür ederim. Son sözlerinizi almak istiyorum. Kapanışı size bırakıyorum.

Buradan tüm insanlara #öncesendegis demek istiyorum! Kendisiyle barışık olan bir insanın başkasıyla küs kalması zor bir olasılık haline geliyor. Önce kendimizi iyileştirelim. Biz iyi olalım ki herkesi iyileştirebilelim. Kimse iyileşmekten korkmasın! Zira iyileşmenin kimseye bir faydası olmasa dahi en azından zararı dokunmaz! Ama hasta bir insan sadece kendisine değil, bulaştığı herkesi tüketebiliyor.

Görkem Ahi ile gerçekleştirdiğimiz röportajımız Görkem Ahi ile gerçekleştirdiğimiz röportajımız