... dünden devam

Hava artık iyice kararmıştı. Parıldayan yıldızlarla bezenmiş gecenin karanlığı; Mehmetçiklerimizin üzerinde adeta muhteşem bir örtü oluşturmuştu.

Saatler gece yarısını gösterdiğinde, Tabur Komutanım Bnb. Turgut Aksoydan, Tabur Harekât Subayı olarak ben; Bolu Hava İndirme Tugay Komutanı Tuğgeneral Sabri Demirbağ'dan harekât emrini alarak, yanından ayrıldık…

Ve bu andan itibaren, asıl birliğimizin kuruluşuna gireceğimiz 9 Ağustos 1974 tarihine kadar, emre verilen bir birliğin yaşayabileceği her türlü sıkıntıyı yaşayacaktık..!

Çünkü adanın derinliklerine, hem de savaşın en yoğun yaşandığı Boğaz bölgesine indirilen taburumuza; önce Bolu Komando Tugayı tarafından hava indirme bölgesinin çevre savunması görevi verilecek. Ertesi sabah ise Kayseri Hava İndirme Tugayının harekat kontrolüne verilerek, Dikomo'lar istikametinde taarruz görevi alacaktık!

Bir birlik için savaşta en önemli şeyin emir, komuta bütünlüğü olduğu halde; bir tabur, savaşta 2 gün içinde iki ayrı komutanlığın emrine verilebilir miydi?

Böylesi bir emir komuta düzeninde, kim, kimden emir alabilirdi? Savaş meydanının o cehennemi ortamında ve yeterli olmayan muhabere teçhizatı ile irtibat nasıl sağlanabilirdi? Ama kim neyi kaleme alırsa, alsın;  kimilerinin harekat sonrasında tutmuş olduğu harp cerideleri dahi ne yazarsa,  yazsın..!

Asıl olan; yaşanan tarihi gerçeklerle, vicdanın sesinin, hiçbir şüpheye mahal bırakmadan örtüşebilmesidir.

O nedenle:

Kitabımın bu bölümünde, Kıbrıs harekâtının her safhasında başarıyla görev yapan, bu uğurda şehitler veren taburumla ilgili olarak; o dönemde Hava İndirme Tugayında Binbaşı rütbesiyle G-2 olarak görev yapan Cumhur Evcil'in,  1974 Kıbrıs Harekâtı anılarını kaleme almış olduğu kitabında; kahraman taburumla ilgili yazmış olduğu ve asla doğru olmayan tespitlerine yanıt vermek amacıyla aşağıda belitmiş olduğum gerçekler;  kitabının o bölümüne vermiş olduğum yanıtımdır. Bu yanıtım; öncelikle taburumun şehitlerine, sonra da şu anda hayatta olmayan Tabur Komutanım E. Alb. Turgut Aksoydan ve diğer silah arkadaşlarıma olan vefa borcuma ve yaşanan gerçeklere olan sadakatimin ifadesidir.

İşte o yanıtım ve gerçeklerin sesi:

O tarihte Kayseri Hava İndirme Tugayında, Kurmay Binbaşı ve G-2 olarak görev yapan Cumhur Evcil'in; 1974 Kıbrıs Harekâtı anılarını yazmış olduğu kitabında;

“1/230'ncu uçarbirlik piyade taburunun, tugayın harekât kontrolünde Dikomolar bölgesinden – Sihari Bölgesine (o tarihteki Rum köylerinin isimleridir…) taarruz ederken, Zayıflık gösterdiği ve hatta taburun komutanının emir komutayı kaybettiği, subaylarının rütbeleri sökük, dağınık bir görüntüde olduğu'' şeklinde asla doğru olmayan bir bölümü olduğunu ifade etmeliyim.

Evet, subay ve ast subaylar rütbelerimizi sökmüştük. Çünkü subayların ve astsubayların rütbelerinin sökülmesi emri Kolordu Komutanlığından gelmişti. Gerekçesi, Rum keskin nişancılarının rütbelileri uzun namlulu silahlarla vurduğu şeklinde belirtilmişti. Kolordu Karargâhından o sabah telsiz mesajı ile verilen bu emirden, cephe gerisinde ve tugay karargâhında görev yapan Binbaşı Evcil'in de bu emirden haberi vardı diye düşünüyorum.

Şimdi hem tarihe ışık tutması açısından, aşağıdaki doğru bilgilerini aktararak, hem de o savaş bölgesinde şehit olan askerlerimizin ve rahmetli Tabur Komutanım Turgut Aksoydan'ın hakkını teslim etmek adına yaşananları aynen aktarıyorum:

Evet, o tarih ve saatte; Taburumuz Sihari bölgesine taarruza başlamadan hava indirme tugayından geldiklerini ifade eden bir yarbay ve bir binbaşı tabur komutanımızın yanına gelmişti.

devamı yarın...