Ağrı kavramının birden fazla tanımı olsa da IASP (Uluslararası Ağrı Araştırmaları Derneği) tarafından “olası veya var olan doku hasarına eşlik eden veya bu hasar ile tanımlanabilen, hoş olmayan, duyusal ve emosyonel bir deneyim” olarak tanımlamıştır.

Ağrı kavramıyla ilgili birçok sınıflandırma mevcuttur ama en karşımıza çıkan sınıflardan biri akut yani kısa süredir devam eden veya kronik ağrı yani uzun bir süredir yaşamımıza eşlik edip hayat kalitemizi azaltan ağrı olarak sınıflandırabiliriz. Tabi ki bu tanımlar çok genel olmakla birlikte klinik olarak bakıldığında akut ağrı tanımı için 30 günden daha az, kronik ağrı için üç aydan daha uzun süren ortak görüş olarak benimsense de, bu ayırım tedavi stratejilerini belirlemede her zaman yardımcı olmaz. Süreden bağımsız olarak gelişen bazı faktörler her iki ağrı tipine de neden olabilir.

Altmışbeş yaş üstü olarak tanımlanan yaşlı hastalarda kronik ağrı sıklıkla karışık ve birden çok faktör tarafından oluşmaktadır. Geriatrik populasyonda kas iskelet sistemindeki değişiklikler ve kireçlenmeye bağlı kronik ağrı sıktır. Kanser tanısı almış yaşlı hastaların %80’i hastalık sürecinde ağrı deneyimlemektedir. Yine bu hasta popülasyonunda diyabet, herpes zoster (zona), damar yapısı hastalıkları, travma ve sinir hasarı kaynaklı nöropatik ağrı da görülebilmektedir.

Yaşlı hastalarda ağrı farmakolojik olarak yani ilaç kullanımıyla kontrol edilmeye çalışılmaktadır. Kullanılan genel tedavi protokolünde ilk seçenek genellikle parasetamoldür. Steroid olmayan antiinflamatuar ilaçlar ve diğer ağrı kesiciler sıklıkla kullanılır daha şiddetli ağrılarda narkotikler tercih edilmektedir. Tüm bu ağrı kontrolü için kullanılan ilaçlar dikkatli ve doktor kontrolünde kullanılmalıdır. Yaşlı hastalarda eşlik eden farklı hastalıklar ve bu hastalıkların kontrol altına alınması için kullanılan farklı ilaçlar olduğu unuıtulmamalıdır. İlaçların birbirinin etkilerini azaltıp arttırabileceği veya birlikte kullanımda istenmeyen etkiler gösterebileceği bir gerçektir. Çoklu ilaç kullanımında basit bir ağrı kesici alarak görülen bir ilacın bile kullanımı hasta için büyük sorunlara yol açabilmektedir. Sadece ilaç ilaç etkileşimi değil ilaç yan etkileride yaşlı hastalarda sıklıkla görülebilecek sorunlardan biridir. Örneğin, yaşlı bireylerde hastaneye yatışların yaklaşık dörtte birinden steroid olmayan antiinflamatuar ilaçların yan etkileri sorumlu tutulmaktadır.

Farmakolojik olmayan uygulamalar ilaçlar gibi yan etkilerinin olmayışı, kolay erişilebilir olması, kolay uygulanabilir olması ve düşük maliyetlerle uygulamaya ulaşılması gibi faktörlerden dolayı sıklıkla tercih edilmektedir.

Yaşlanma süreciyle birlikte kas-iskelet sisteminde kemik ve kıkırdak yapısında bozulma, kas kütlesinde azalma, tendon ve bağlarda yıpranma ve yırtılmalar gibi fizyolojik değişimler gelişmekte, fiziksel hareket kapasitesinde ve kas gücünde azalma yaşanmaktadır. Günlük hayatta egzersiz yapmak, kas ve kemiklerin dayanıklılığını, esnekliğini arttırarak yaşlı bireyleri kemik erimesi gibi hastalıklardan korumada destek sağlar. Yapılan çalışmalarda egzersizin, yaşlılarda kardiyovasküler hastalıktan korumada, pıhtılaşma riskini azaltmada, kondisyonu arttırmada, denge oluşturmada, kandaki yağ ve glikoz düzeylerini düşürmede, uyku, halsizlik ve yorgunluğu hafifletmede, bağırsak motilitesini düzenlemede, kronik ağrıyı azaltmada, sosyal, psikolojik ve zihinsel işlevler üzerinde olumlu etkilerini göstermiştir.

Lokal (bölgesel) ağrılarda sıcak soğuk uygulama gibi tekniklerde sıklıkla kullanılmaktadır. Aynı zamanda müzik, vücuttaki endorfin düzeyini arttırarak kişide rahatlama hissi sağlaması nedeniyle ve bireyin ağrıya tolerans gücünü arttırır. Ameliyat sonrası ağrısı olan hastalara dinletilen müziğin gevşeme sağladığı, stres hormon düzeylerini azalttığı ve uykuya dalmayı kolaylaştırdığı gösterilmiştir.

Hepimize sağlıklı mutlu haftalar dilerim.