Mayıs ayında dünyada ve ülkemizde pek çok tarihi olay yaşanmıştır. Bunlar değişik yönleriyle devletlerin, toplumların kaderlerini değişmesinde etken olmuştur.

Türk Tarihinde Mayıs ayında yaşanmış olayların başında;  Dandanakon Savaşı (22-24 Mayıs 1040),İstanbul’un fethi (29 Mayıs 1453), Fatih Sultan Mehmet’in ölümü (3 Mayıs 1481), I.Viyana kuşatmasının başlangıcı ( 16 Mayıs 1529), Cerbe Deniz Zaferi (14 Mayıs 1560), Osmanlının İran ile yaptığı Kasr-ı şirin Antlaşması ( 17 Mayıs 1639), Kabakçı Mustafa isyanı ve III. Selim’in öldürülmesi (25-31 Mayıs 1867), Dömeke Meydan Savaşı (17 Mayıs 1879), Yunanlıların İzmir’i işgali (15 Mayıs 1919), Atatürk’ün Samsun’a çıkarak Milli Mücadeleyi başlatması  (19 Mayıs 1919) öncelikle akla gelenlerdir. 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı ile 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı. 6 Mayıs 1927 ‘de Radyo yayınlarının başlamasını da yine Mayıs alında yaşanmıştır.   Demokrasi tarihimizin önemli olaylarından 14 Mayıs 1950 seçimiyle Demokrat Partinin iktidara gelmesi, günümüzden 64 yıl önce yaşanan 27 Mayıs 1960 askeri darbesi de yine bu ayın önemli olayları arasındadır.

Dünya tarihindeki önemli olayların başında 8 Mayıs 1945’de Nazi Almanya’sının müttefikler tarafından işgaliyle Avrupa’da savaş sona ermiştir. Stalin’in Kırım Tatarlarını 18 Mayıs 1944’de hayvan vagonları içerisinde yurtlarından uzaklaştırması, Fransızların  13 Mayıs 1881’de Tunus’ta  hâkimiyet kurması yine bu ayda yaşanmıştır. Bunların dışında Türkiye ve dünya daha pek çok tarihi olaya tanık olmuştur.

Benim yaşamımda da Mayıs ayının diğerlerinden farklı anlamı olmuş, bazı olayları küçük yaşlardan bu yana gözlemlemiştim. İlkokul yıllarımda II. Dünya Savaşının sona ermesi, Demokrat Partinin iktidara gelmesi ve 27 Mayıs askeri darbesi  bunların başında gelmiştir.  

Demokrat Partinin ilk yıllarında ABD’nin II. Dünya Savaşından çıkmış, yıkıma uğramış devletlere yaptığı Marshall yardımından Demokrat Parti de payını almıştı.  Ülkemizde savaş sonrası suni bir refah yaşanmış, ancak kısa süre sonra bu refahın sorunları ortaya çıkmaya başlamıştı. Bu yardımdan pay alanların büyük çoğunluğu ABD’ye bağımlı duruma düşmüşlerdi.

1 Mayıs olayları ve 19 Mayıs kutlamalar yaşamımda beni etkileyen olaylar arasındaydı. Özellikle o zamanki ismiyle İnönü Stadında izlediğimi 19 Mayısı kutlamalarını hiçbir zaman unutamam. Günümüzde bir daha yaşanamayan o görkemli törenlerde davetiyle bulabilmek için uğraşmış, tribünde yer aldığımda okulların çeşitli gösterileri ve sonunda Deniz Harp Okulu ve Deniz Lisesi öğrencilerinin birbirlerinin üzerine çıkarak kule yapmaları, bayrağımızı dalgalandırmalarını bugün gibi hatırlarım. Güzel günlerdi, ne yazık ki; onlarda tarihin sayfalarında kayboldu…

Mayıs ayında 1960 darbesini yaşamıştım.  Üniversite ye yeni girdiğim o yıl Beyazıt’ta yaşananları izlemiştim.

İstanbul ve Ankara Üniversitelerinde Demokrat Parti karşıtı gösteriler başlamış, Harp Okulu da onları desteklemişti. O günlerde Aksaray’dan gelen büyük bir öğrenci gurubu  “Menderes istifa”, “Kahrolsun diktatörle” sloganlarını Gazi Osman Paşa’nın Plevne Marşını söyleyerek Beyazıt’a doğru yürüyorlardı. Sonradan bu marş darbenin sloganı olmuştu. Bizler de dersi bırakıp önce pencerelere sonra da dışarı çıkmıştık Beyazıt’ta Marmara Sineması önünde toplanan öğrencilerin üzerine atlı polislerin sürüldüğünü görmüştük.Sonrasında   öğrenciler İstanbul Üniversitesi bahçesine sığındılar ve orada enterne edildiler..Çatışmalarda  iki öğrencinin öldüğü ve yaralıların olduğu söyleniyordu.  Olaylar böylesine gelişince Demokrat Parti hükümeti Ankara ve İstanbul’da sıkıyönetim ilan etmişti. Sıkıyönetim ilan edilince askerler İstanbul Üniversitesi bahçesindeki öğrencileri GMC’lere doldurarak gözaltına almak üzere yola koyulmuşlardı. Ancak askerler öğrencilerden yana olacaklardı ki;  GMC’ler çok yavaş ilerliyor ve öğrencilerin çoğu araçlardan atlayarak kaçmışlardı.

27 Mayıs sabaha karşı radyolardan kalın tok bir ses topluma hitap ediyordu.
“Dikkat dikkat muhterem vatandaşlar radyolarınızın başına geçiniz Güvendiğiniz Türk Silahlı Kuvvetlerin sesi bir dakika sonra sizlere hitap edecektir:

“Bugün, demokrasimizin içine düştüğü buhran ve son müessif hadiseler dolayısıyla ve kardeş kavgasına meydan vermemek maksadı ile Türk Silahlı Kuvvetleri memleketin idaresini ele almıştır.”

Üniversite öğrenciliğimin ilk yıllarında böyle bir tarihi olaya tanık olmuştum.