Sıcak yaz günlerini geride bıraktığız bu günlerde, havanın serinlemesi ile birlikte okulların açılması da soğuk kış günlerinin yaklaştığının habercisi. 
Kendini hatırlatan kış adeta ‘kapnızdayım’ der gibi her geçen gün biraz daha yaklaşıyor evlerimize. 
Bu günlerde kış hazırlıkları tam gaz ilerliyor. Hazırlanan tarhanalar, turşular raflarla yerlerini bulurken garip bir tebessüm annelerin yüzünde. 
Yaşasın kış geliyor sevinci ile. 
Öyle ya kış geliyor, sıcacık evlere. 
Demlenen tavşan kanı kıvamında çay eşliğinde yapılan sohbetler, dostlardan uzak kalınan tatiller bitti. 
Arkadaş toplantılarının günleri belirleniyor şu sıralar. 
Bugün bendesiniz, haftaya sizde. 
Günler öncesinden hazırlıklar, ikramlıklar, bir orduya yetecek çeşitli yiyecekler ile donatılan masalar. 
Gelsin yaz aylarında binbir zahmetle verilen kilolar!
 Bir dahaki yaza yine verilir kısmetse.
Bu günkü toplantıya ne giysem telaşları, ‘gördün mü geçen toplantıda ayşe şunu giymiş, ben de bu hafta bunu giyeyim’ lakırtıları. 
Eller, kollar şıkır şıkır maşallah, saçları yeni kuaförden çıkmış, bir edalar, bir nazlar. 
Çocuklar haydi okula! 
Benim bir sürü işim gücüm var! 
Okula gönderilen çocukların ardından derin bir ‘ohh şükür gittiler’ nidaları içleri serinletiyor. Yaşasın özgür zaman. 
Önce şöyle bir bardak çay koymalı, rahatça evin keyfini çıkarmalı, sonra hazırlanıp ver elini alış-veriş. 
Havaların soğuması ile ‘aman bu soğukta kim çıkacak açar televizyonu keyfime bakarım sözleri’ bize çok uzak değil.  
Öyle ya; artık bütün kanallarda çöpçatan, aşk arayan, evlendiren programlar ile dolu. 
Biri olmazsa, diğeri nasıl olsa bizleri eylendirmek için yeterli. 
Aklımız sürekli meşgül olmalı ki; düşünce yetimizi kaybedelim. 
İçi doldurulamayan, boş işlerle zamanımızı köreltelim. 
Zamanın nasıl hızla akıp geçtiğini anlamayalım. Anlamayalım ki; sorgulama yetimiz kalmasın. 
Düşünmeyelim. Ha şimdi diyeceksiniz ki ‘bütün gün çoluk, çocuk, akşama ne yemek yapsam, kocam bugün eve suratı asık mı gelecek düşünceleri zaten beni bunaltıyor’ evet siz de haklısınız. 
Dünya üzerinde yaşayan onca aç, fakir fukara, ekmeğini taştan çıkarmaya çalışanlar varken, ne kadar çalşısırsa çalışsın olduğu yerde sayan, ay sonunu getiremeyen insanlar varken, soğuk kış günlerinde yakacak odunu kömürü olmayı bırakın, bir evi olmayan ve sokakta yaşamak zorunda olan insanlar varken siz düşünmeyin. Düşünmeyin ki üzülmeyin. Biliyorsunuz stres bütün hastalıkların başı. ‘Adam sende’ deyip geçin.
Evet, evet siz bayanlara sesleniyorum bu yazıda. Biliyorum ki bu yazdıklarım hiç birinize yabancı değil. 
Kadınlar istedikten sonra yapamayacakları hiç birşey yoktur. Yeter ki istesinler. 
En azından çevrelerinde ihtiyacı olan bir kişiye dahi el uzatsalar, eminim ülkede fakir- fukara, ihtiyacı olan sayısı çok azalacaktır.
Haydi hanımlar! Yine günlere gidin, gezin eylenin ancak bunların içini güzel bir şekilde doldurarak yapalım. Uzanan bir ele, el uzatalım.
Sevgi ile kalın.