Bahçeşehir Üniversitesi’nde tanıdığımız, güler yüzlü, bakışlarıyla, ağırbaşlı, babacan tavırlarıyla, zeki yaklaşımları, engin kültürü, başarılı ve oldukça donanımlı kariyeriyle, alışılagelmiş yönetici kalıbının çok dışında olan saygı değer Necati AYDIN’I, tüm yeni ve eski öğrencileri gibi çok sevdik. Derslerine girmek ayrı bir keyif ve şans. Necati Aydın’ı BAU mezunları gidip sık sık ziyaret ediyor çünkü çok sevilen bir öğretim görevlisi ve yönetici, büyükle büyük küçükle küçük olmasını biliyor, dostça yaklaşıyor öğrencilerine! Aynı zamanda, Önce Vatan Gazetemizin köşe yazarı, seçtiği özenli konularla, toplumun nabzını tutan ve tarih bilgisinden yararlandığımız Necati Aydın tam bir beyefendi. BAU MYO Müdür Yardımcısı Sayın Necati Aydın’ı daha yakından tanıyacağımız röportaja buyurun;

NECATİ AYDIN KİMDİR?


1955 Şanlıurfa / Birecik ilçesi Keskince(Tilmusa) Köyü doğumludur. İlkokulu kendi köyünde Ortaokul ve liseyi Birecik Lisesi’nde okudu. Birecik Lisesi’nden mezun olduktan sonra Erzurum Eğitim Enstitüsü Sosyal Bilgiler Bölümü’nü bitirdi. Eskişehir Anadolu Üniversitesi Tarih Bölümü’nden mezun oldu. Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Tarihi Bölümü’nde yüksek lisans yaptı. MEB Bakanlığı bünyesindeki;  1980-1982 yılında Fatih Vatan Lisesi Tarih Öğretmenliği ve Fatih Vatan Lisesi Müdürlüğü,  1982-1985 yılında Eyüp Lisesi Tarih Öğretmenliği ve Eyüp Lisesi Müdür Yardımcılığı’nda bulundu. 1985 -2006 yılları arasında Galatasaray Lisesi Tarih Öğretmenliği- Müdür Yardımcılığı ve Galatasaray Üniversitesi öğretim görevlisi olarak görevini sürdürdü.
Dublin-İrlanda 16. Avrupa Birliği Genç Bilim Adamları Yarışması’nda üçüncülük (2005) ödülü aldı. Bu yarışmaya katkısından dolayı MEB Uluslararası 16. Bilim Adamları Yarışması Aylıkla Ödüllendirme Belgesi aldı. 2001’de T.C. İstanbul Valiliği’nden İnsan Hakları Sertifikası aldı. 2006‘da T.C. İstanbul Valiliği’nden Şeref Belgesi aldı. 1998’de Galatasaray Üniversitesi Üniversite Sınav Komisyonu Üyeliği yaptı.
2002-2006 yıllarında, İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı. 2006 yılından itibaren Bahçeşehir Üniversitesi’nde Tarih Dersleri öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladı. ‘2010 yılında Bahçeşehir Üniversitesi MYO Sekreteri ve 2012 yılında itibaren de Bahçeşehir Üniversitesi Tarih dersleri Öğretim Görevlisi/Müdür yardımcısı olarak görev yaptı. Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinde bilgi şöleni ve konferanslara katılarak bilimsel bildiriler sunan ve çeşitli dergilerde bilimsel makaleler yazan Necati Aydın; halen Bahçeşehir Üniversitesi’nde çalışmaktadır. Ayrıca ulusal günlük gazete olan “Önce Vatan Gazetesi’nin “Aydın Tarihçi” köşesinde haftalık yazılar yazmaktadır. Bu zamana kadar iki tanesi kendi çıkardığı, dört tanesi Paraf ve bir tanesi Parola Yayınları’ndan olmak üzere 7 farklı kitabı yayımlanan Necati Aydın İstanbul/Cihangir’de yaşamaktadır.

Eserleri


İmparatorluğun Cumhuriyet Kapısı( BBD-İstanbul 1999)
Türk Ve Avrupa İnsanının Ekonomik Mücadele Tarihi(BBD- İstanbul 1999)
Bozkırın Efendileri-Islıklı Ok (Paraf Yayınları- İstanbul 2012)
Aşk Ölüm Getirir-Tarihte Ve Mitolojide Aşk(Paraf Yayınları- İstanbul 2012)
Manas-Beklenen Kurtarıcı(Paraf Yayınları- İstanbul 2013)
Türkler Ermeni Soykayrımı Yapmıştır(Paraf Yayınları- İstanbul 2013)
Memo Zin- Mezopotamya’da (Parola-İstanbul 2014)


Bahçeşehir Üniversitesi MYO Müdür Yardımcısı, sevilen yönetici ve eğitimci, Sayın Necati Aydın sizi, sizden dinleyebilir miyiz?
Necati Aydın; Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte dünyanın da sayılı ve saygın bir üniversitesi olan Bahçeşehir Üniversitesi gibi bir kurumda olması şüphesiz ki- benim için- büyük bir onurdur. Sevilip sayılmama gelince hiç abartmadan ve net olarak söyleyeyim ki; sevilen birisi olmam pırlanta değerindeki öğrencilerimin ve mezunlarımın sevgisidir, saygısıdır.  Sevmek ve sevilmek için n e diyordu Büyük Ozan Âşık Veysel;  “bu bende ki aşk olmasa, o sendeki güzellik o para etmez.”  Yani insanı insan yerine koyan ve başarılı olmasına neden olan inanın ki yine insan sevgisidir ve insanlığa hizmettir. İşte bende diyorum ki Hayatının her evresini sadece ve sadece insana hizmet ve insan sevgisi için birisidir. Uzun sözün kısası yürürken arkasındaki insanın kendisinin ayağına bastığı zaman bile; “ affedersiniz hızlı yürüyemedim sizden özür diliyorum diyendir.”  Çünkü yaşamı sadece kendisine verilen bir değer değil de önce Allah’a ve sonra insanlığa hizmet etmek için adınmış kabul edendir.
Tarihçi Necati Aydın’a gelirsek, Osmanlı’nın Kayı Boyu’nun ilk yaşadığı yer olan (Caber Kalesi’ne sıfır kilometre)ve de aynı zamanda bütün uygarlıkların geçiş noktasındaki Urfa’nın Birecik İlçesi’nin Latince ismi ile Apemia(Karşıyaka)’da yani Zeugma tarihi kentinin karşısında doğmuştur. Yani neresinden bakarsanız bakın Necati Aydın tarihin binlerce yıllık yerleşim birimlerinin var olduğu yerlerde doğmuş büyümüş birisidir.  Çalışmayı seven, disiplinli hoşgörüsünde asla sapmayan ve de her gün üniversiteye gelirken göreve başladığı ilk günün heyecanını yaşayan ama yılların tecrübesini de insan için kullanan birisidir.

Eğitimci kimliğiniz mi, idarecilik mi size daha çok hitap ediyor? Tarihçi kimliğiniz mi daha baskın?

Eğitimci kimliği olmaz ise tarihçi kimliğinde bahsetmek zaten mümkün olmayacaktır. Çünkü kişinin aldığı eğitimin sonucunda branşlaşma olur. Bu branşlaşma tercihi bende tarihe yönelmiştir. Hatta deyim yerindeyse beynimin sol lobu hep tarihe çalışmıştır. Neden derseniz aslında ben lise de sayısal çıkışlıyımdır. Gerek yaşadığım yöredeki tarihsel alanlarda aldığım haz ve gerekse buralardaki kültürlerin ve folklorun güzelliği gerekse küçük yaşlarda dedemin bana okuttuğu “ Battal Gazi Cengi,”  Hazreti Ali’nin kahramanlıklarını anlatan “Hayber Kalesi” ve benzeri destanları okutması tarihi sevmeme ve seçmeme en büyük etken olmuştur diyebilirim. Kısacası eğitim ve tarihçilik en öndedir bunlar benim yıllarca verdiğim emeğin ürünü olarak benim aldığım unvanlardır. Fakat idarecilik ise artı olarak bana verilen bir görevdir. Bu görevi de hakkıyla seve seve yapmaya çalışıyorum.

Türkler Ermeni SoyKAYRIMI yapmıştır demiştiniz, bu konuyla ilgili panelde de konuştunuz, Türklerin ‘Ermeni Soykırımı’ yapmadığına dair kitap da yazdınız, neler söyleyeceksiniz, nasıl tepkiler aldınız?
Türk Milleti bin yıllar boyunca kendi kurduğu devletlerin yönetiminde yaşayan azınlıklara adil, sevecen ve de saygın davranmıştır. Mesela Göktürkler, Uygurlar, Karahanlılar, Gazneliler, Memluklular, Selçuklular en son olarak Osmanlılar döneminde bu devletlerin yönetiminde sadece Türkler mi vardı? Elbette hayır Farslar, Araplar, Ermeniler, Museviler, Rumlar, Kıptiler yok muydu peki bu devletlerin tarihine baktığımızda yukarıda saydığımız toplumların coğrafi bölgelerinde zaman içerisinde Türk Devletleri var olmuş muydu?  Evet, var olmuştur, demek ki; Türk milleti bu toplumlara asla dokunmamış ve soylarını yok etmemişti ki,  bu toplumlar ve milletler hala varlar ve de bunların kurdukları birçok devlet siyasal olarak devam etmektedir. Ben de bu tarihi gerçeklerden yola çıkarak gerek yabancı gerekse yerli arşiv belgelerin ışığında Türklerin Ermeni Soykırımı yapmadığını ispatlayıp, “Türkler Ermeni SoyKAYRIMI yapmıştır” kitabını yazdım. Bu kitabı yazarken asla ve asla Ermeni halkı ve Ermeni vatandaşlarımı üzecek, kıracak ve de ikinci sınıf vatandaş ibarelerini kullanmadım. Aslında kitabı yayımladıktan sonra kitabın isminden ve içeriğinden dolayı çok güzel tepkiler aldım.  Kitabı yazmamadaki hikâyeye gelince kısaca söyleyeyim, babam 6 yaşındayken dedemin evine Suriye’de yaşayan Ermeni Taşnaksutyun Cemiyetine mensup bir grup eşkıya baskın yapıyor ve dedeme babaannem işkence yapıyorlar işte bu işkenceleri gören babam dayanmayıp onlara çocukça tepki gösterince sol göğsüne hançeri saplıyorlar. Babam günlerce yaralı yatıyor ve sonunda iyileşiyor. Ama o işkenceleri hiçbir zaman unutmadı. Neden yaptılar sorusunu bana da sorar dururdu. Hatta b şöyle dedi; ”mademki tarihçisin şu Ermeni Türk birlikteliğinin güzel yönlerini yazsana biz birbirimize neden düştük veya düşürdüler.” Bende milletimin soykırım değil de soykayrım yaptığını anlatmak istedim. Osmanlı tarihini ve de Cumhuriyet tarihini dikkatle okuyanlar onları ne kadar kıymetli ve ne kadar güzel makamlara getirdiğimizi göreceklerdir.       

Tarih bilginizi, tecrübelerinizi, birikimlerinizi, okurlarımızla Önce Vatan Gazetemizde de paylaşıyoruz, şanslı okurlarımız adına teşekkür ederiz. Siz güzel geri dönüşümler alıyor musunuz?
Güzel sözleriniz ve övgüleriniz için çok teşekkür ederim. Önce Vatan Gazetesi benim edebi hayatımın en güzel parçasıdır. Bu gazetede yazı yazmam için köşe ayıran gazetenin saygın yöneticisi Abdullah Akosman Bey’e ve yine yazılar içinde beni teşvik etmenizden dolayı da sizlere çok teşekkür ederim. Gazetedeki köşemde güncel konularla birlikte tarihin bilinmeyen gerçeklerini de okuyucularıma sunduğum için çok çok güzel tepkiler alıyorum, hele bu tepkiler mahalledeki berberim dâhil toplumun her kesiminde olunca beni daha da mutlu ediyor.

Çalışkan, üretken bir insansınız bunların meyvesi birçok değerli ödülünüz de var, anlatır mısınız?
Orta öğretim çağından bu yaşıma kadar şu sözü kendime ilke edindim;  “vermeyi istemeyen Allah, insana isteme kavramını vermezdi.”  Bana göre bir insan gücü oranında üretken olmalı ve en azında şu üç şeyden en az birini insanlığa bırakmalıdır.  Bir hayırlı bir evlat, iki iyi bir bilimsel eser veya buluş, üç bunları yapamıyorsa bile gelecek nesiller için bir tane dahi olsa bir veya birkaç meyveli ağaç. Aman çok çalışalım bu ülkenin üretken insanlara çok ihtiyacı var.  Yani siz yeter ki çalışın eninde sonunda emeğinizin karşılığını alıyorsunuz. Ama yeter ki,  sabretmesini ve sistemli çalışmasını bileceksiniz. Unutmayalım ki emeksiz ekmek olmaz. Ödüllerin bazıları şunlardır.  Dublin-İrlanda 16. Avrupa Birliği Genç Bilim Adamları Yarışması’nda üçüncülük (2005) ödülü aldı. Bu yarışmaya katkısından dolayı MEB Uluslararası 16. Bilim Adamları Yarışması Aylıkla Ödüllendirme Belgesi aldı. 2001’de T.C. İstanbul Valiliği’nden İnsan Hakları Sertifikası aldı. 2006‘da T.C. İstanbul Valiliği’nden Şeref Belgesi. Hemen unutmadan şunu belirteyim ki romancılık ilhamını veren en büyük destekçim ilham kaynağım eşim olmuştur. Bütün bunları yaparken; önce eşimi sonra işimi hiç ihmal etmedim. Çocuklarım ise zaten  kalbimdir.  

Sosyal sorumluluk projelerine de duyarlısınız, çok vurucu kitaplarınız da var, yeni projeleriniz neler?
2015 yılında İstanbul’da kamu ve özel sektör işbirliği ile ”Tarih çevre bilinci,” “ Demokrasi anlayışının gelişimi,”  “Kimsesiz çocukların manen güçlenmesi- maddi olarak korunması” konuları gibi olarak projelerimiz var. Onun dışında kitap olarak inşallah “Valide-i Muazzama Kösem Sultan” adlı roman çalışmamı bitirmek üzereyim, sizin aracılığınız ile okuyucularıma bu müjdeyi de vermiş olayım. Hemen arkasında  “Dünya Hâkimi Osmanlı-Tek Devlet, Tek Millet, Tek Bayrak, Tek Vatan “  adlı çalışmamın da son düzenlemelerini yaparak baskıya hazır hale getireceğiz.

Galatasaray Üniversite’sinde de görev aldınız yıllarca, orada ya da Bahçeşehir Üniversitesi’nde eğitmenlik, idarecilik yaparken unutulmaz anılarınız var mı?
Beni eğitim camiasında 35. hizmet yılındayım. Bu 35 yıllık eğitim camiasındaki 21 yıllık hizmetim Galatasaray Lisesi dolaysıyla Galatasaray Üniversitesi gibi 533 yıllık bir kurumda geçti. Aynı şekil de Vatan Lisesi Eyüp Lisesi ve İstanbul Ticaret Üniversitesi elbette onlarda büyük hayatımda büyük yer tutar. Geriye dönüp baktığımda en uzun süreli Galatasaray ve Bahçeşehir’de geçirdiğim yıllardır. Yani bütün bu okullarda değil onlarca, en azında kayda değer yüzlerce unutulmaz anılarım olmuştur. Şimdi bunlardan birini veya birkaçını anlatmaya kalksam biri diğerini kıskanabilir hatta bana sitem edebilirler.  Biliyorsunuz sosyal medya artık değil evlerimizin içinde artık avucumuzun içinde. Bu nedenle birçok yazarın yaptığı gibi ileride hatıralarımı yazdığımda tümünü bir kitapta anlatacağım Böylece herkes payına düşeni alır.

Neden öğrencileriniz sizi bu kadar çok seviyor?
Sevgi karşılıklıdır. Benim için öğrenci “Heykeltıraşın heykel yapmak için kullandığı çamur, metal veya mermer değil, onlar elmas değerindedir.  Çünkü bu çamur bozulursa veya mermer kırılırsa yensini kolayca alabilirsiniz. Çünkü bu malzemeler ucuzdur ve her an her yerde bulunur.  Ama “elmas” kıymetlidir, pahalıdır, zariftir ve ona baktıkça enerjinize enerji katar. Elinizde evinizde veya üstünüzde ve de vitrinde hep güzeldir, ilgi çekicidir. Elmastıraş onu vitrine koymazdan önce aylarca itina ile traş eder.  İşte bende öğrencilerime bir elmastıraş ustalığı gibi yaklaşıyorum, konuşuyorum, dinliyorum onların dertleri ile dertlenip sevinçleri ile neşeleniyorum. Yaları dünya insanlık vitrinine konacak birer elmas değerinde kabul ediyorum. Ayrıca onların sevgi ve saygısının menfaatsiz ve net olduğunu biliyorum. Onları beni gece gündüz her an ve her yerde çekinmeden arayabiliyorlar.
Mezunlarım da bilirler ki;  dersimi anlatırken rol yapmama yaşarım. Onları severken, sıkıntılarını dinlerken resmi görev kabul etmem içten davranırım.  Evde onların yaşındaki hatta onlardan küçük kızımın ve oğlumun sözlerine nasıl değer veriyorsam onlarında sözlerine öyle değer veririm. Öğrencilerim akrabam olmasalar bile yeğenlerimden bile çok severim. Unutmayalım ki; Mevlana Şems akraba değildi, Akşemseddin Fatih akraba değildi. Onlar talebe hoca ilişkisinden öte birer can dostular.  Tabi ki; eksik ve hatalı taraflarım da olabilir. Zaten hatalarının farkında olan insan toplumda en çok sevilen ve sayılan kişidir.

Türk Gençliği neden tarihini en iyi öğrenmeli?
Türk Milleti tarihi sevmeli ki, gençler de büyüklerini örnek alıp tarihlerini ve de milletinin değerlerine sahip çıksınlar. Düşünün bir kere;  bir Fransız genci, bir Alman genci, bir İngiliz genci veya bir İtalyan genci milletinin tarihine ne kadar yabancıdır? Asla yabancı kalmazlar hatta tarihleri ve kahramanları ile övünürler.  İşte Türk genci de tarihini sevmeli ve tarihi değerleri ve milletinin yaptığı güzellikleri ile de övünmelidir. Gençler bilsinler ki, ataları onların yüzünü kızartacak ve onları utandıracak hiç bir insanlık suçu işlememiştir. Tam aksine yüzyıllardır, Hind Müslümanlarına, Afrika’daki fakir toplumlara, yüzyıllar öncesinde Fransa’ya, İsveç’e, İngiltere’ye ve ABD’ye insanlık için yardım elini uzatmış her yardım isteğini geri çevirmemiştir. Mesela İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth, İspanyol baskısından kurtulmak için Osmanlı padişahı III. Murat’ta yardım istemiş ve yardım gönderilmiştir. Yani ilk uçmayı başaran, ilk füzeyi kullanan ilk denizaltıyı yapan hastalıklara sebep olan virüsü keşfeden buluşçu icatçı ve yardım sever milletin tarihi acaba neden sevilmez ki. Sonuç olarak diyorum ki; eğitim sistemimizdeki “test” anlayışı kalkmazsa Türk gençleri tarihi biraz geç öğrenir. Bazı yabancı hayranları milletimizi ve milletimizin değerleri ile kahramanlarını küçültmek için çaba sarf edebilirler. Bu gibi şarlatanlara verilecek en iyi cevap atalarımızın geçmişteki insanlık için yaptıkları en güzel işerdir.  Baburşah, Gazneli Mahmut, Alpaslan, Selahaddin Eyübi, Selçuk Bey, Osman Bey, Mustafa Kemal hepsi bizim için değerlidir ve gençler bunları örnek almalıdırlar.

Aile babası olarak, siz çocuklarınızı yetiştirirken hangi kıstaslar daha çok öne çıktı? Eğitimci olarak ebeveynlere önerileriniz neler?
Çocuklarımı yetiştirirken her baba gibi onları madden destekledim. Ama en önemlisi onlara ve şefkatten mahrum bırakmadım. İş çıkışı eve gelince eşim ve çocuklarımla vakit geçirmek en büyük zevki oldu. İnsan niçin evlenir ve niçin çocuk yapar?  Mutlu ve mesut olmak için ve de ailece güçlü olmak içindir. Çocuklarım okul çağına gelince liseye kadar onlarla bir veli olarak birebir ilgilendim. Çünkü reşit değillerdi.  Ama üniversite hayatlarında bütün yönetimi onlara bıraktım. Sebebine gelince çünkü onlar 18 yaşında büyüktüler ve bu ülkenin yöneticisini seçecek yetkiye yani oy kullanma hakkına sahiptirler. Kısacası sevgi ve şefkat çocuklara verilecek en büyük hediyedir.
 
BAU’lu olmaktan gurur duyuyoruz, aday öğrencilere neler iletmek istersiniz, niye Bahçeşehir Üniversitesi’ni seçmeliler?
Bahçeşehir Üniversitesi bir dünya üniversitesidir. 15 Eylül 2014 saat 17.00  da yeni akademik yılı açılışını yapacağız. Ama bu açılışın Türkiye için en övünç verici yönü ikisi dış ülke de birisi ülkemizde olmak üzere; ABD’de Bahçeşehir Washington D.C. üniversitesi, Almanya’da Berlin Bahçeşehir Üniversitesi ve Türkiye’de İstanbul Bahçeşehir Üniversitesi olarak üç üniversitesinin eğitime başlamasıdır. Vizyonu geniş, iş yerinde eğitim imkânına sahip, misyonu insanlık için çalışmayı ilke edinmiş bir üniversitedir.  Dünyanın dört bir yanında gelen yabancı ülke öğrencileri tarafından tercih edilen bir üniversitedir, Bahçeşehir. Akademisyenlerinin öğrencisiyle mesai kavramı olmaksızın nerdeyse günde 12 saat ilgilendiği bir üniversiteyi gençlerin tercih etmesini isterim. Mesleki derslerin büyük bir kısmının sektör temsilcileri tarafından desteklenen bir üniversitedir.   Üniversitemizde görev yapan idari kadromuz ve akademisyenlerimiz, sadece Türkiye’de değil dünyada da, mesleklerin ilerlemesi, geliştirilmesi ve nitelikli iş gücünün uluslararasılaşması konularında, insanlığın hizmetine adanmış tek yürek olarak, çalışmalarına devam etmektedirler.
Teşekkürler, yeni eğitim öğretim yılının tüm öğrenci, öğretmen ve velilere hayırlı olmasını, başarılı geçmesini dilerim.