Geçen yıl Mayıs ayında büyük bir duygusal çöküntü yaşamıştım. Uzun süredir birlikte olduğum, hatta herkesin evlenecek gözüyle baktığı erkek arkadaşımla kötü bir şekilde ayrılmıştık. Ağlamaktan gözlerimin şiş gezdiği bir gecenin sabahı toplu taşıma aracında giderken bir kadın dergi okuyordu. Okuduğu sayfaya şöyle bir gözüm takılmıştı. Yalan Dünya dizisinde Zerrin karakterini canlandıran Derya Karadaş’ın röportajı yayınlanmıştı. Karadaş ; “Meleklerden dizide bu karakterin sürekli olmasını diledim ve oldu” diye söylemişti. Birkaç gün sonra yine başka bir kadın gördüm Beki İkala Erikli’nin “Meleklerle Yaşamak” adlı kitabını okuyordu. Bu bana bir işaret dedim ve hemen bir kitapçıya gidip aynı kitabı aldım. Sonrasında kitapla birlikte verilen CD’de Başmelek Mikail ile çalışmayı yapmaya başladım. Eski erkek arkadaşımla aramızda gidip gelen kötü enerjiyi kestim. Ve o bana geri döndü. Fakat sonra da ben onu istemedim. Hayatımın farklı bir yöne gitmesi gerektiğini düşündüm. Çok üzüldüm, o da üzüldü. Ama ben kararımdan dönmedim. Sonra o da başkasıyla birlikte olmaya başladı.
Birkaç ay sonra Beki Hanım’ın Kabataş’taki yerine gidip geçmişi şifalandırma çalışmasına katıldım. Neden ilişkilerimin böyle olanaksız ya da sonuçsuz kaldığını o zaman anladım. Çalışma sonunda çok daha rahatlamıştım. Çıkışta Beki Hanım gülen gözleriyle bana öyle bir sevgi yollamıştı ki o gün mutlaka bir röportaj yapmamız gerektiğini anlamıştım. Birkaç hafta önce Viyana’dayken Hofburg Sarayının bahçesinde Melek figürlerini görünce aklıma Beki İkala Erikli geldi. Ve o gün hayatımla ilgili bir takım değişiklikler yapma gerektiğini hissettim. Bu hayatta hepimizin bir görevi var. Benimki de yazmak… Sonrasında sadece kadınlarla röportaj yapacağım bir sayfa geldi aklıma. Adı da “Kadın kadına” olmalı diye düşündüm. Samimi ve sıcak, olması gerektiği gibi… Ve ilk röportajımın Beki İkala Erikli ile olmasını istedim. Beki Hanım’ı arayıp röportaj için randevu aldım. Çok neşeli geçen konuşmamızın sonunda camdan içeri giren küçük beyaz bir tüy bana doğru bir iş yaptığımı gösterdi. Sonra Beki Hanım bana dedi ki “Benimle ilk işlerini yapanlara çok bereket getiririm. Seninki de öyle olsun, Işık olsun…” Ve öyle de oldu Beki… Bu röportaj birçok insanın hayatını değiştirecek belki de. Ve benim hayatımı yine değiştirdin, çok teşekkür ederim…

Büyük bir şirkette üst düzey pozisyonda çalışırken ne oldu da her şeyi bırakıp Meleklerle çalışmaya başladınız?

Ben şirketi bıraktığımda daha melekleri tanımıyordum. Çok sıkı bir çalışma tempom vardı. Milyarlar yönetiyordum. Oğluma yeterince vakit ayıramıyordum. Bir haftalık bir iş seyahatinden gelmiştim.  Oğlum burnumda tütüyordu. Eşimin kucağında ona sarılırken “Şaaak” diye bir tokat geldi yüzüme. Ve o günden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Daha sonrasında iş yerimden izin aldım. Hemen işi bırakmaya cesaret edemedim. Çünkü bir kariyerim vardı.  Ve önce 3 ay daha sonra 6 ay ve 9 ay daha izin aldım. Sonrasında işi bırakmaya, oğlumla kalmaya karar verdim.  O sırada yurt dışındaydım ve bir arkadaşım Meleklerle ilgili bir kitap tutuşturdu elime. Kitabı gördüğümde “ Aaaa yok daha neler” diye güldüm. Dalga geçtim yani. Sonra o kitapta yazılanları denedim ve tükürdüğümü yaladım aslında. Kitap Doreen Virtue’ a aitti. Ve kendisinden Meleklerle Yaşam Ötesiyle İletişim ve Meleklerle Geçmişi Şifalandırma eğitimleri de aldım. O yüzden benim kitaplarımı gördüklerinde aynı tepkiyi gösterenler sadece denesinler diyorum.

Peki Meleklerle çalışmaya, onlarla iletişim kurmaya başladıktan sonra bunu çevrenize nasıl anlatmaya başladınız? İnsanlardan nasıl tepkiler aldınız?  

Aslında bazılarına hiç bahsetmiyordum. Bazıları ise sanki bunu duymayı bekliyordu. Siz bu gerçeğe içinizde inanıyorsanız kime ne anlatacağını da biliyorsunuz. Sorgulayacak insana da anlatmıyorsunuz. O sırada yurt dışındaydık. Ailem biraz endişelenmeye başlamıştı. “Eyvah Beki’ye ne oldu” diye… Abim Tıp doktorudur. Eşim de beni Üniversite’den tanır. Onlar bana “ Haydi sen bir işe gir” dediler. O sırada da ekonomik kriz vardı. Ve bana iş teklifi Türkiye’den geldi.  Bu nedenle biz Türkiye’ye döndük. Sonrasında işten ayrıldım. Biz tekrar Almanya’ya dönmeyi bekliyorken ben ilk kitabımı yazmaya başladım. Oğlum buraya adapte olamadı sanmıştık. Halbuki ben işten ayrıldıktan sonra gayet iyi adapte olduğunu gördük. Tekrar işten ayrılmama oğlum vesile olmuştu. İnsanların tüm yaşadıklarımdan haberdar olmasını istediğim için Meleklerle Yaşamak adlı kitabımı yazdım. Aslında bildiklerimi yazmış oldum.

Aslında biz okumayı pek sevmiyoruz. Ama sizin kitaplarınız çok fazla satıyor. Böyle bir tepkiyi bekliyor muydunuz?

Bunu istedim. İnşallah okumayanlar da bir an önce öğrenirler. Çünkü herkes okusun, herkesin hayatı değişsin istedim. Yalnız olmadığımızı hatırlamaya ihtiyacımız var. Hayatın kolay olduğunu bilmeyi hakkediyoruz. Çok çalışıyor ve çabalıyoruz. Ve aslında kolay bir anahtarımız var. Birazcık yardım istemeyi bilmemiz gerekiyor. Niye bu kadar maddi sıkıntı çeksinler ki insanlar? Aslında birkaç tane püf noktasını çözdükten sonra gerçekten bereketi alabiliyoruz.

Ama bizim o kadar geleneksel laflarımız var ki; Kolay kazanılan paradan hayır gelmez, haydan gelen huya gider, Para insanın elinin kiridir gibi. Bunun için insanlar çok para hayır getirmez diye düşünüyorlar. Siz ne diyeceksiniz tüm bunlara?
Bereketi almak için bu tarz düşüncelerimizi değiştirmemiz gerekiyor. Para iyi veya kötü değildir ki...Aslında para ile çok güzel işler de yapılabilir.  Örneğin birçok çocuk okutabilirsiniz. Parası olmadığı için Üniversite’ye gidemeyen çocuklar var. Yaşlı, evsiz olan insanların başını sokacakları evleri olabilir mesela.  Parayı sevginin bir veçhesi olarak ya da sevgi olarak görmeyi başarmamız gerekiyor.

Peki bereketi nasıl çekeriz? Neler yapmamız gerekiyor? Aslında ne yapmamamız gerekiyor?

Hepimiz Allah’ın sınırsız bereketini gani gani almayı hak ediyoruz.  Ve bunun için de hayatımızı heba etmemize gerek yok. Ama şunu yapmamıza gerek var. Birincisi, Nerede kendimizi engelliyoruz? Ne söylüyoruz? Ne düşünüyoruz? Nasıl hissediyoruz paraya karşı? Paranın gözü şöyle olsun, nereye atsam elim kurur, çok para mutluluk getirmez, helal kazanılmaz… gibi. Bütün bu inanç ve düşüncelerimizi tek tek bulup dönüştürmek gerekir.
Bazıları anneden babadan gelen öğretilmişliklerdir. Örneğin, parayı tuttun git elini yıka gibi. O zaman parayı itmeye başlıyorsunuz. Bir nevi paraya ” Para pis! git benden!” diyorsunuz. Ben bunu yapıyordum eskiden. Annem tıp doktorudur. Bana “Kızım parayı elledin. Git ellerini yıka öyle gel” derdi. Ben de paraya dokunduktan sonra elimi yıkayarak büyüdüm. Bunu değiştirmek kolay olmadı. Ama değiştirdim. Ben bunu başardıysam, herkes başarır.
Parayı hayatımıza almayı öğrenelim. Hatırlayın, herşeyi Allah yarattı. Paranın özü de sevgidir. Örneğin bir ateşle evi de yakarsınız. Muhteşem bir yemek de pişirebilirsiniz. Para da böyle bir şeydir ve onu artık sevmeyi öğrenmeliyiz. Bereketi gani gani almayı çözmemiz şart ki hepimiz daha mutlu bir yaşam sürelim, yüzümüz gülsün. Bu konuyu bir aşalım da başka konulara geçelim. Sevdiğimiz işi yapalım mesela.

Sevdiğimiz işi yapma konusunda Türkiye’deki insanların çok büyük bir sıkıntısı var. İnsanlar istedikleri meslekleri yapacak ortamı bulamadıklarından yakınıyorlar.
Bunu zannediyoruz.

Aslında nasıl Peki?

Bir kere biz buna inanırsak onu yaşarız. Aslında neye inanırsak onu yaşarız. Yüreğinizde ne yapmak istediğinizi biliyorsanız en azından hobi olarak başlayın ona. Sonra belki de devamı gelecek. Her insanın bir yeteneği vardır. Yeteneğini bilmeyenler şu cümleyi yürekten söylemeliler: “ Allahım, meleklerim biliyorum ki benim bu dünyada yapmak üzere geldiğim bir iş var. Gerçekten çok iyi olduğum, severek yapacağım, ve beni sevinçten uçuracak, bereketin de doğal olarak geleceği o iş var. Lütfen o işi bulmamı sağlayın, beni yönlendirin” Ama sonra da gözlerinizi açmanız gerekir. Çünkü karşınıza bir takım işaretler çıkacaktır. Birileri size birşeyler söyleyecektir. Sonra bir yerde bir şey okuyacaksınızdır. İşte bu işaretleri, mesajları fark etmeniz gerekiyor.
Tabi ki bu, var olan işinizden hemen istifa edin anlamına gelmiyor. Bazılarımız için şu anki işimiz bir basamaktır. Benim kariyer geçmişimde de P&G ’de çalışmam, o insanları tanımamın bana çok yararı oldu. Benim öyle bir iş deneyiminden geçmem gerekiyordu ki böyle bir sürece hazır olabileyim. Yaşadığım deneyimler sayesinde birçok insan şu an yaptığım şeyleri, yazdığım kitapları ciddiye alıyor belki de.  Çünkü ben Hindistan’dan gelmedim. Yaşadım, gördüm, deneyimledim. Materyal dünyanın tepesinden geldim. Sayılardan geldim. Ve şu an yaptığım iş de bilimsel. Kanıtı var çünkü, insanların binlerce yaşanmışlığı, yaşadığımız mucizeler var. Yaptığımız çalışmalardan sonra tümörü yok olan insanlar var. Ve doktorlar bunu açıklayamayıp sadece “geçmiş olsun” diyorlar.

Peki Geçmişi şifalandırmak nedir? Hangi konuların iyileşmesine yardımcı olabiliyorsunuz?

Bizim geçmişten gelen kayıtlarımız var. Bunlar bilinçaltında. Birçok psikiyatrist de bunu kabul ediyor. Bilinçaltımızdaki kayıtlar, çoğu zaman biz farkında olmadan, bizi ve dünyamızı isteğimiz dışında yönetiyorlar. Örneğin, Korkular, Para ile ilgili blokajlar, İşteki tıkanıklık ya da çöküşler, Zorlayıcı bir ilişki ya da hep aynı tip ilişkiler yaşamak, Korkular, ya da öfke, kaybetme korkusu, aşırı kıskançlık gibi kontrol edemediğimiz duygular, Tedaviye yanıt vermeyen fiziksel rahatsızlıklar (bazı sırt ağrıları, migren, ülser…) sıklıkla geçmişten kaynaklanıyor.
Bu bilinçaltı kayıtları belki atalardan miras kaldı, belki kollektif bilincten yansidi bize, belki de şu anki hayatımızdan önce başka yaşamlar yaşadik ve o yaşamlarin izlerini taşıyoruz. Kökeni ne olursa olsun, bu izler bizi günlük yaşamımızda çok garip şekillerde etkileyebiliyor. Geçmişi Şifalandirma Çalışması ile, bu konuların kökenine inerek, başmeleklerle bu kalıpları şifalandırıyoruz. Geçmişten gelen kaydı, DNA’mizdan, hücresel hafızamızdan siliyoruz. Böylece birçok sorunun hafiflemesine, hatta tamamen iyileşmesine olanak sağlayabiliyoruz.
Parayla ilgili dönüştürmemiz gereken geçmişten gelen blokajlarımız mutlaka var. Yeni çıkan Meleklerle Bereketi Hayatınıza Çekin! Adlı kitapta da bu blokajları fark edip, onları dönüştürebileceğiniz çok güçlü iki çalışma var.