Siz kıymetli okuyucularıma bu hafta miras hukukunda en çok merak edilen ve emsal bir karar olarak karşımıza çıkan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından yaşlı babası ile hasta annesine bakan kız evlada gayrimenkul devrinin diğer mirasçılardan mal kaçırma amacını taşımayacağına ilişkin emsal nitelik teşkil eden kararını örneklerle birlikte anlatmaya çalışacağım.

Son dönemde karşımıza çok sık çıkan miras hukukuna ilişkin vakalarına bir yenisi daha eklenmiştir. Yargıtay tarafından miras hukuku konusuna ilişkin özellikle miras olarak kalan mal kaçırmaya yönelik mirasçıları yakından ilgilendiren verilmiş çok önemli bir karar bulunmaktadır.

Maddi durumu iyi olan baba, kanser hastalığına yakalandığında kendisine sağlık konusunda yardımcı olması için öz kızıyla ‘ölünceye kadar bakım sözleşmesi’ imzalamıştır. Başka bir şehirde ikamet eden kızı, kanser hastası babası ile kalp hastası annesiyle yıllarca ilgilenmiş ve tüm ihtiyaçlarını karşılamıştır. Babanın yapmış olduğu ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile kazandırıcı işlem karşısında diğer mirasçılar dava babaya karşı dava açmışlardır.

Babasının ölümüyle birlikte onların bakımını üstlenen kız evlada ölünceye kadar bakma sözleşmesi uyarınca bir taşınmaz ev miras olarak kalmıştır. Bunun üzerine diğer mirasçılar Asliye Hukuk Mahkemesi’ne başvurarak, murisin mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla bir daireyi davalı kızına ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile devrettiğini öne sürmüşlerdir.

Davalı kız evlat ise babasının kanser hastalığı nedeniyle vefat ettiğini, annesinin de kalp hastası olduğunu ve her ikisine birlikte baktığını, bizzat evlerine giderek bu şekilde iki yıl baktığını, bazen de kendi evlerinde baktığını, böylece murise yedi yıl boyunca bakıp ilgilendiğini, bunun üzerine babasının da kendiliğinden taşınmazı adına tescil ettirdiğini beyan ederek, davanın reddini savundu.

Mahkeme kararı Yargıtay 1. Hukuk Dairesi tarafından bozuldu.

Mahkeme, kız evladın hasta babasına bakmasını Türk örf ve adetlerine bağlayarak davanın kabulüne hükmetti. Mahkemenin, mal kaçırılma kararı Yargıtay 1. Hukuk Dairesi tarafından, “Murisle (miras bırakanla) davalı tarafın ilgilendiği, ölünceye kadar bakma akitlerinin ivazlı akitlerden olup davalının bakım borcunu yerine getirdiği, miras bırakanın mal kaçırma amacı olsa idi tüm malvarlığını devredebilecekken bunu yapmadığı dolayısıyla temlikin gerçek bakım karşılığı olduğu mal kaçırmanın amaçlanmadığı anlaşılmaktadır” gerekçesiyle bozuldu.

Tekrar incelenen davada Mahkeme, ilk kararında direnince devreye bu kez Yargıtay Hukuk Genel Kurulu girdi. 

Mal kaçırılsaydı bir daire ile sınırlı kalmazdı.

Anne babasının bakımını üstlenen kız evlada verilen bir dairenin miras kaçırmak olmadığına hükmeden Yargıtay Hukuk Genel Kurulu emsal bir karara imza atmıştır.

Kararda şöyle denildi;

“Miras bırakan mesken niteliğindeki dava konusu taşınmazını ölünceye kadar bakma sözleşmesiyle davalı kızına devretmiş, davacı oğlu tarafından gerçek amacın bağış olduğu, mirastan mal kaçırma amacıyla, muvazaalı olarak temlikin yapıldığı ileri sürülerek eldeki dava açılmıştır. Ancak dosyadaki deliller incelendiğinde, miras bırakanın ölmeden önceki son yedi yılını kanser hastası olarak geçirdiği, davalı kızının kendisi ile ilgilendiği, hem hastanede hem de evde kalarak babasına baktığı, bu sırada kalp ameliyatı olan annesine de bakıp ilgilendiği anlaşılmakta olup, miras bırakan tarafından kızının sağladığı bu bakım ve ileride de kendisine bakıp gözetmesi amacıyla dava konusu taşınmazın devredildiği açıktır. O halde; Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyularak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, mahkemece önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Mahkeme kararının bozulmasına oy birliği ile karar verilmiştir.”