24 katlı bina,

İçinde 600 kişi yaşıyor.

Bir gece aniden, tüm binayı saran  yangına teslim oluyor.

Sebebi henüz tam olarak bilinemiyor.

Ölüler ve tabii kayıplar var.

İhmal?

Yangın olur da

İhmal olmaz mı?

Bu haberleri hep Türkiye’de duyarız. Kızarız, kınarız…

Oysa yukarıdaki haber,

“Hiç güneşi batmayan ülke”ler arasında başı çeken  Britanya’nın başkenti Londra’dan.

Bölgede  dar gelirliler yaşıyor, hatta bu binada da yoksul aileler devletin sağladığı olanaklarla oturuyormuş.

Yakın bir zamanda binanın dış makyajı yanabilen bir malzemeyle yapıldığı için yangın çok kısa zamanda büyümüş.

Şüphesiz, çaresiz insanların pencerelerden atladığı, cep telefonlarıyla görsel yardım istediği görüntülerine bakınca, ister istemez New York’ta 11 Eylül Dünya Ticaret Merkezinin yanan kareleri geliyor akla.

Benim ise aklıma ilk gelen Van depreminde ki Bayram Oteli…

Depremden kısa bir süre önce yapılan iç ve dış makyajı. Fos çıkan malzeme ve imalat. Sonuç; yerle bir olmuş binanın enkazı.

Burada da dış cephenin, yeni yapılan fos dış cephe giydirmesi.

Yangın da deprem gibi bir felaket işte.

Adı Greenfell Tower…

Pek bir heybetli ama içinde yaşayanlar için bu isim iyi anlam taşıyamadı.

Zaten “Tower” ismini de oldum olası gıcık olmuşumdur.

Havalı, ezici, soğuk ve ürkütücü… hatta terör çekici.

Bizde de ismin cazibesine kapılan binasının soyadı yapıyor.

Galata Tower, İs Tower, Rönesans Tower, Koza Plaza Tower, Akasya Tower …

Gösterişi sevmeyen ölsün.

Lüks ve fosluk, içine taş atılmış pirinç satmak gibi.

Dış cephe kaplamalarının ya da izolasyon azizliğine uğrayan yapıların şanssızlığını maalesef insanlar çekiyor.

Asıl beni şaşırtan şey;

Londra’ya yaz aylarında hiç gitmedim. Hep soğuk ve kasvetli günlerde bulunduğum otellerde ki en önemli konunun yangın olduğu çeşitli yollarla vurgulanır.

Çünkü Londra tarihinde çok yangın geçirmiş.

1212 yılında çıkan yangında 3000 kişi ölmüş, sonra ki büyük yangın 454 yıl sonra çıkmış, yangında  yine binlerce ev kül olmuş ve binlerce insan ölmüş. (Bu arada ilginç bir durum bir yıl süren ve yangından çok daha fazla can alan veba salgını da bu yangınla sona ermiş.)

Londra’da çok tarihi yapı var. Yangınlarda da çok insan ölmüş. Evler kiliseler yok olmuş. Bu durum, sigorta şirketlerinin kurulup yangın faktörünün teminatlarının gelişmesine neden olmuş.

İngiltere’de kapalı yerlerde sigara içmek iki kez kötüdür. Hem sağlık hem yangın riski için,

Hııı cıss derler.

İngilizler’e yangın var, desen tir tir titrer desem yeridir. Çok hassas bir konudur. (Onca yangının arkasından da doğal olsa gerek.)

İşte böyle hassas bir konuda önlemleri tavan yapmış, kraliçenin ülkesinde çalışmayan yangın dedektörleri, yetersiz malzeme ve çıkışlarla insanlar ölebiliyorsa bizi gerçekten “Allah seviyor.”