Hükümetin sıkça dile getirdiği “Yeni Türkiye” sloganı olumlu bir çağrışım yaratıyorsa da günlük hayatta yaşananlar içaçıcı değil. Günlük gazete manşetlerine baktığımızda sanki  üçüncü sınıf geri kalmış bir ülkede yaşıyormuşuz hissi doğuyor. Çözüm sürecine ve her şeye göz yumulmasına rağmen pkk.lı teröristler tarafından güvenlik görevlilerinin şehit edilmesi, İş kazaları, vakayı adiyeden olmuş cinayetler, imar yolsuzlukları yeşil alanların rant uğruna talan edilmesi, tüm şehirlerimize yayılan Suriyeli mülteciler, adliyede yaşananlar, Türk’lüğün ve Atatürk’ün unutturulmaya çalışılması, eğitimi dindarlaştırmak uğruna okulların İmam Hatibe dönüştürülmesi, öğrencilerin evlerinden çok uzak ilçelere kaydedilmesi ve Ermeni vatandaşımızı bile imam hatip’e kaydeden eğitim sisteminde yaşanan karmaşa, trafik kazaları, yaygınlaşan uyuşturucu kullanımı vs.vs.
 
Hayatın tüm alanlarında umursamazlık, kuralsızlık, düzensizlik ve başıbozukluk, günlük hayattta sıkça karşılaştığımız özellikle kadına yönelik şiddet ve cinayetlerin yüksekliği dikkatimizi çekmekte. Genelde yapanın yanına kar kalması nedeniyle birçok suçtan sabıkası olan bir suçlunun dahi yeniden işlediği suç nedeniyle mahkemeye çıkarıldığında “tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılması” sabıkalıya/suçluya veya suç işlemeye meyilli insanlara özgüven kazandırmaktadır. Çıkarılan aflarla kişiye karşı işlenen bireysel suçlardan mahkum olan mahkumlar da yararlandığı için genelde aldığı cezayı tamamlamadan az bir mahkumiyeti müteakip tahliye olmakta ve bu suç makinaları, çıkar çıkmaz aynı suçları işlemeye devam etmektedirler.
Bakıma muhtaç yaşlılar, engelliler, sokak çocukları, çeşitli ülkelerden çalışmaya gelen kaçak işçiler ve göçmenler(sadece Suriye’den gelen sığınmacılar resmiyette 1.360.000 olarak açıklansa da gerçekte 2 milyon oldukları değerlendirilmektedir), gibi grupların işsizlik, eğitim, sağlık ve sosyal hayatlarını sürdürme ve şehre uyum problemleri de önemli bir problem olarak karşımızdadır.
Uyuşturucu kullanımının yaygınlaşması ve ilköğretim düzeyine kadar inmesi geleceğimizi tehdit eden çok önemli bir sosyal yaradır.  Vatandaşlarımızın işsizlik, eğitim ve şehirleşme gibi sorunlarıyla gelecekte önemli bir tehdit olarak bizi bekleyen deprem gerçeğine karşı ne kadar hazırlıklı olduğumuz tartışmalıdır. Her boş bulunan yeşil alana rant kapısı bir rezidans veya AVM yapma hırsı şehirleri beton yığınına dönüştürmüş, insanları nefes alamaz hale getirmiştir. Olası bir depremde insanların güvenle toplanacağı alanlar yok edilmiştir.
Toplam işçi sayısının Çalışma Bakanlığında 5 milyon 398 bin olarak görüldüğünü, gerçekte 11 milyonu aştığını belirten Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sn.Faruk Çelik:Türkiye'de tüm işyerlerinde meydana gelen iş kazası sayısının 62 bin 903 olduğunu belirtti. Bu iş kazalarının yüzde 56'sının 50'nin altında işçi çalıştıran işyerlerinde meydana geldiğini vurguladı. Türkiye İastatistik Kurumunun 2013 yılı verilerine göre Türkiye genelinde son 12 ay içinde istihdam edilenlerden %2,3’ü bir iş kazası geçirmiş, ayrıca işle bağlantılı bir rahatsızlık yaşayanların oranı da %2,1 olmuş. İstihdam edilenlerden %17,1’i ise kaza riskine maruz kalmışlar. CHP Gen.Bşk.Sn.Kılıçdaroğlu ise, Yeni Türkiye’de iş kazalarının “kaza” olmaktan çıkıp “iş cinayetlerine” dönüştüğünü belirterek konuya dikkat çekti.
Hergün trafik kazalarında kan gölüne, bayramlarda ise mezbahaya  dönen bir ülkede yaşıyoruz. En basit bir trafik kuralına dahi uymayan bazı magandalar yol kesip saldırmakta sonuçta hafif bir frene basarak çözülecek iş cinayetle sonuçlanmaktadır. Buna ülkemizde görev yapan ve diplomatik dokunulmazlıktan yararlanan Kuveytli elçilik mensupları da dahil olmuş, trafikte yolunu kestikleri bir subayımızı korumalarıyla beraber  feci bir şekilde dövmüşlerdir!!! (Ne günlere geldik ey halkım...Saddam’dan tırsan bu haysiyetsizler körfez Harbinde ABD.li erlerin postallarını öpüyorlardı...) “Yol verme tartışmasında çıkan kavgada ... ölü ...  yaralı” “kamyonun açık kalan damperi üst geçide çarptı! ... ölü ... yaralı” ,“sistemi kilitlenen Belediye otobüsü önce durağa, sonra da vapur iskelesine girdi, ... ölü, ... yaralı. Tersanelerde ölen işçilerimizin sayısı dünya ortalamalarının çok üstünde. Maden kazaları resmen cinayet halini almış. Soma Kömür madeni kazasında 301 vatandaşımız hayatını kaybetti. Apartman çöker yok yere insanlar ölür. Mecidiyeköy’de Torunlar İnşaatın 32.nci katından halatı kopan asansör çakıldı, 10 ölü vs.vs.
Şiddetin ve kuralsızlığın hakim olduğu bir atmosferde yaşadığımız gerçeğiyle yüzyüze gelmekteyiz. Geleceğin Türkiye’sini inşa ederken sadece teröristin, hırsızın, katilin, tecavüzcünün değil sade vatandaşın hakkını ve hukukunu korumayı amaçlar ve doğru temeller üzerinde şekillendirebilirsek, bizden sonraki nesillere sağlıklı ve huzurlu bir ülke bırakabiliriz. Taraf olduğumuz siyasi düşüncelerden arınarak olayları tarafsız bir gözle değerlendirmeli, aklın ve bilimin rehberliğinde uluslararası standartları temel almalıyız.