“İsrail’in son saldırısından ayrılıkçı Kürt siyasetçilerinin ve mezhep kavgaları nedeniyle hırslarını kontrol edemez duruma gelen İslam Ülkeleri liderlerinin çıkaracakları çok önemli dersler var.  Ayrılıkçı Kürt siyasetçilerinin “Büyük Kürdistan” üzerinden aslında “Büyük İsrail” yaratılmak istendiğini görmeleri gerekir. Yarınlarda Kürtlerin de Filistinlilerin kaderini yaşamaları istenmiyorsa, atılacak adımlarda çok dikkatli olunması gerekir. Türk’le Kürt birbirine ağlar, çünkü aynı tarihin aynı kültürün, aynı dinin insanlarıdırlar; ama elin Haçlı’sı ne Türk’e ne de Kürt’e ağlar. Aklımızı başımıza alalım!”
Batılı ülkelerin, Rusya’nın ve Çin’in Filistin’e orantısız güç kullanan İsrail’in saldırılarına neden sessiz kaldıklarını anlatan ve özellikle ayrılıkçı Kürt siyaseti sürdürenleri uyaran “İsrail’i Kim Durduracak?” başlıklı yazımızı bu cümlelerle noktalamıştık. 
TÜRK’LE KÜRT BİRBİRİNE AĞLAR, AMA ELİN HAÇLISI AĞLAMAZ
“Türk’le Kürt birbirine ağlar, çünkü aynı tarihin aynı kültürün insanlarıdırlar; ama elin Haçlı’sı ne Türk’e ne de Kürt’e ağlar” saptaması duygusallıktan uzak gerçekçi bir değerlendirmedir. Kırım Savaşı sonrasında Rusya’nın sıcak denizlere inmesini, Ortadoğu petrollerine uzanmasını engellemek açısından “Büyük Kürdistan” paravasını önemli bir hedefti; fakat 1945’te İsrail devletinin kurulmasından sonra “Büyük Kürdistan”ın yerini Nil’den Fırat’a uzanan “Büyük İsrail” almıştır. ABD, kurulduğu günden bu yana, her fırsatta dile getirdiği gibi, kendini İsrail’in güvenliğinden birinci derecede sorumlu görmektedir. 
Diğer Batılı ülkeler de İsrail’i, “Ortadoğu’da Müsliman ülkeler arasında sıkışmış ileri karakolları olarak görmektedirler. Batılılar için hedef artık “Büyük Kürdistan” değil, Vaad Edilmiş Topraklar’da kurulacak olan “Büyük İsrail”dir. 
1990’daki I. Körfez Savaşı’yla uygulamaya konulan Büyük Ortadoğu Projesi’nin hedefi, I. Dünya Savaşı sonrasında kum üstüne çizilen Ortadoğu haritasını günün koşullarına uygun olarak revize edebilmekti. Bunun için de Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da yer alan ve çoğu Müslüman olan ülkeleri parçalamak, sınırlarını değiştirmek ve Nil’den Fırat’a uzanacak “Büyük İsrail”i hayata geçirmekti. 
Bu planda Türk’e de, Kürt’e de Arap’a da yer yok; İslam’ da..
Yeniden vurgulayalım; Şii Müslümanlarla savaşıyor görüntüsü verdiği için, İran’a olan düşmanlıklarından dolayı CIA-MOSSAD yapımı IŞİD’e destek veren Suudi Arabistan ve diğer Sünni İslam ülkeleriyle, “Büyük Kürdistan” hayaliyle ayrılıkçı bir Kürt politası sürdürenler artık fotoğrafın bütünü, asıl hedefi görmek zorundadırlar. Yarınlarda yeni yeni Filistin dramları yaşanmak istenmiyorsai biran önce aklımızı başımıza toplamız gerekir. 
HEDEF “BÜYÜK İSRAİL”
İsrail, 11 Eylül 2001 İkiz Kuleler şokuyla başlatılan Haçlı Seferleri’nin oluşturduğu konjonktürden yararlanarak “Büyük İsrail”i hayata geçirme operasyonlarını sürdürüyor. Tahran, Bağdat ve Şam üzerinden Akdeniz’e uzanan Şii kuşağa karşı, CIA-MOSSAD yapımı IŞİD örgütü eliyle Irak ve Suriye’nin Sünni bölgelerinde bir İslam Devleti’nin kurulmasını sağladı. İsrail için bir güvenlik kuşaığı oluşturan bu yapılanma Ürdün, Filistin ve Lübnan’ı içine alacak şekilde genişletilecek. 
Şii İran Hizbullah üzerinden bütün gücüyle Irak ve Suriye’yi destekliyor. Irak’ta Şii Başbakan Maliki tek kurşun atılmadan IŞİD’a  kaptırdığı topraklarını geri almaya çalışıyor. Filistin’de Hamas ABD/İsrail karşıtı kamptan koparılarak nötrleştirildi. Suriye’nin Batılılar ve Müslüman Kardeşler tarafından parçalanmasını önleyen Rusya Ukrayna’ya odaklanmış durumda. ABD,  biran önce Kıbrıs’ın güneyindeki doğalgaz rezervini işletebilmek için toplumlararası görüşmelerin bitirilmesi için baskı yapıyor. İsrail, El Kaide uzantısı IŞİD’ı kendisi için bir Sünni güvenlik kuşağı oluşturduğu için desteklerken, aynı örgütü, başta Suudi Arabistan olmak üzere, Sünni İslam ülkeleri de Şiilere karşı savaştığı için destekliyorlar. IŞİD’ın Musul’u işgaliyle başlayan ve bir devlet (İslam Devleti) kurup hilafet ilan etmesiyle sonuçlanan operasyonun ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nden yönetildiği ve AK Parti hükümeti ile Barzani’nin petrol satışlarının da operasyonun parçası olduğu ciddi ciddi konuşuluyor. 
İSRAİL FİLİSTİN SORUNUNUN ÇÖZÜLMESİNİ İSTEMEZ
Böylesine karmaşık bir tablonun kodlarını çözmek ilk bakışta zor gibi görünse de, aslında hiç de öyle değil. Birbirini konjonktürek olarak ve rastlantı sonucu tetikleyen bir süreçler dizisi değil bunlar; bilinçli, bilimsel bir altyapıya dayanan bir hazırlığın sonucudur. İsrail’in son zamanlarda giderek şiddetlenen  saldırılarının asıl hedefi, “Büyük Kürdistan” üzerinden “Büyük İsrail”e giden yolu her zaman açık tutabilmektir. Filistin sorununnun uluslararası arenada çözüme kavuşturulması, sınırlarının belirlenmesi İsrail’in hiç işine gelmez. İsrail varlığını, kendisine yönelik tehditlerin sürmesi sayesinde devam ettirebilmektedir. “Büyük İsrail”e giden toprak elde etme operasyonlarını yapay tehditler sayesinde “meşru” göstermeye çalışmaktadır. 
Ekmelettin İhsanoğlu’nun İTT Genel Sekreteri  olduğu dönemde Filistin’in Birleşmiş Milletler’de “gözlemci devlet” statüsü kazanmış olması  İsrail’i müthiş rahatsız etmiştir. Hamas ve Mahmut Abbas yönetimini birbirine düşürme, Hamas’ı etkisiz eleman durumuna düşürme girişimlerinin nedeni, Filistin sorununa kalıcı bir çözüm bulunması olasılığının gündeme gelmesidir. Filistin sorununa çözüm bulunması, İsrail’i Ortadoğu’nun enerji terminali yapma konusunda kararlı olan ABD2nin de işine gelmemektedir. 
Öyle görünüyor ki, Ortadoğu’da acılardan, gözyaşlarından örülmüş dizileri daha uzun yıllar izleyeceğiz. Fotoğrafın bütününü görebildiğimizde avılarımız son bulacaktır. Yazılarımızla, elimizden geldiğince sisleri dağıtmaya devam edeceğiz.
RAMAZAN BAYRAMINIZI KUTLUYOR HAYIRLARA VESİLE OLMASINI, DİN KARDEŞLERİMİZİN GÖZYAŞLARINI DİNDİRMESİNİ DİLİYORUZ.