Son yüzyılda teknoloji, dünyada büyük gelişmeler sağlarken insan hayatına büyük kolaylıklar sağlamıştır. Gelişen teknoloji yeryüzündeki doğal kaynakları hızla tüketirken tabiatın dengesinde tahribatlara yol açmaktadır.
Denizlerdeki balıkların radar ve benzeri aygıtlarla görüntülenmesi, bu işi meslek edinenlerin kendi meslek grupları arasında rekabetin getirdiği daha ucuza mal etmek, daha çok kazanmak üzere kurulan düzen, bir taraftan balık türlerinin azalması veya bazı türlerin ya yok olması yâda yok olma tehlikesiyle karşı karşıya gelmesi. Aynı durum tarım içinde geçerli dönümden daha fazla verim almak, tarım aletlerini geliştirmek, kazanılan parayı sürekli yeni teknolojik makinelere yatırmak, tohumların genetiğiyle oynamak suretiyle sağlıksız ürün yetiştirmek.
Ormanlarımız ve akarsularımız bilinçsiz bir şeklide harcanmaktadır. Yok, olan doğayla birlikte, yaşam alanları elinden alınan tüm canlı türleri yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Aslında düşündüğümüz zaman yok ettiklerimizle birlikte insanlığın, yani kendi sonumuzu hazırladığımızın farkına varamayacak kadar bilinçsizce davranmaya devam ettiğimiz sürece kaçınılmaz sona varmamız çok uzak olmasa gerek. Çünkü nesli tükenen bir canlı veya bitki türünü yeniden var etmemiz mümkün değildir.
Evrende hayatın devam edebilmesi için canlıların ve bitki türlerinin devamı ile mümkündür. Çevremizi koruyamadan kendimizi korumamız insan neslinin devam etmesi güçtür.
Bunca adına gelişmişlik diye bizlere yutturulan, aslında batağa giden yol olduğunu dahi bilmediğimiz bu yolda ilerlerken, sadece yok ettiklerimiz canlı ve bitki türlerimidir? Maalesef hayır. Gelişen teknoloji ve kapital düzen insanoğlunu bağımlı ve modern köle haline getirmiştir. Hayatımızdan zevk almadan yaşamak, yaşamın hızına ayak uydurmakla geçen günlerimiz,  kendimize ve ailemize maalesef bu kısır döngü içerisinde yeterli ne vakit ayırabiliyoruz nede çocuklarımızın sorunlarını görme imkânımız oluyor.
Bizlere bizler için sunulan hayatı yaşamak üzere kurulan düzende ne yiyeceğimiz, ne giyeceğimiz, nasıl sosyal olabileceğimiz, nasıl bir evde yaşayacağımız, hatta adına kariyer denen ve maddi durumumuza göre hangi marka arabaya binebileceğimiz gibi çeşitli alternatifler sunulmaktadır. Sınıflara bölünen bizlerin oturacağımız semtlerin gelir seviyelerimize göre farklılık göstermektedir.
Her şey paraya dayalı olarak ayarlanmaktadır.
Sana sunulanlara ulaşmak için borçlan satın al ve daha çok çalış sürekli tüketmen gerekiyor.Aldıkların ihtiyacını karşılar olsa dahi modaya uyman,değiştirmen, paran yoksa borçlanarak bu işi yapman gerekiyor. Bu hızlı tempo içerisinde oynanan oyunun dahi farkına varman olası değildir.
Köleliğin bitti dendiği bir dönemde olmamıza rağmen, çok daha acımasız modern kölelik devri başlamıştır.
Dünya gelir dağılımında tarihinde hiç olmadığı kadar dengesiz bir hal almıştır. Gelir dağılımı dünyadaki % 1 kesimin geliri %50’lilik kesimin gelirine eşitlenmiş vaziyettedir.  Geri kalan kısmında da eşitsizlikler kademeli olarak devam etmektedir. Bu korkunç rakam aynı zamanda dünyayı bir kargaşanın ve yerkürede büyük bir çatışmanın zil sesleridir.
Tüm ahval üzere maalesef sadece yok olanlar, bunlarla sınırlı değildir. Bu sömürü ve yok etmek üzere kurulmuş düzen bizlerin dayanışma ruhumuzu, yüreğimizdeki sevgiyi, tertemiz beklentisiz aşklarımızı, komşuluk ilişkilerimizi, vatan sevgimizi, aile yapımızı, yardımlaşma ruhumuzu, manevi duygularımızı, insani vicdani,ne kadar duygumuz varsa hepsini bizden almaktadır.
İnsanoğlu doğayla uyumlu yaşadığı ve onu koruduğu sürece var olacaktır. Ancak o zaman mutlu ve huzurlu bir yaşam sürmesi beklenebilir. Bugün maalesef, özellikle büyük şehirlerde yaşayan bireyler küçük yerleşim bölgelerine göre milyonlar içerisinde yaşamalarına rağmen daha yalnız yaşamaktadırlar.
Dünyamız her ne kadar fiziki coğrafyalara bölünmüş olsa da onu korumak ortak paydadır. Tüm dünya liderlerine düşen ortak görevdir. Kızılderililerin tabiata verdikleri önem ve ona zarar vermeden bütünlük içerisinde yaşamlarını sürdüre gelmişlerdir. Bir Kızılderili atasözü ne kadar güzel özetlemiş doğayı korumanın önemini.
“Son ağaç kesildiğinde, son nehir zehirlendiğinde, son balık öldüğünde;  paranın yenilmediğini göreceksiniz”