Kapı komşumuz Yunanistan’da beklenen seçimler yapıldı ve beklenen bir sonuç ortaya çıktı.

Ancak bana bu seçimde en enteresan gelen, Çipras - Demirtaş benzetmesi oldu. Bu benzetmeyi yapan insanlar, aralarında nasıl bir bağ kurdular anlamak mümkün değil. Zaten bunu anlatmakta bence abes, merak eden varsa şöyle bir geçmişlerine ve bağlı oldukları ilke, kurum ve kişilere üşenmeyip bir zahmet bakıversinler…

Yunanistan’da yeni hükümetin ilk icraatlerine ve vaatlerine bakacak olursanız, karamsar ve kötü bir tablo çizmek istememe rağmen, bu işin sonunun çok da hayırlı olacağına inanmıyorum.

Hürriyet gazetesi yazarı Sayın Yorgo Kırbaki son yazısında aşağıdaki satırlara yer vermiş;

“Yunanistan’da Pazar günkü genel seçimlerle iktidara gelen koalisyon hükümeti ile AB arasında beklenen kriz dün patladı. Yunan Maliye Bakanı Yanis Varufakis,  Eurogroup Başkanı  Jeroen Dijsselbloem ile görüşmesinden sonra “Troykayı (Avrupa Merkez Bankası-AB Komisyonu-IMF) istemiyoruz. Troyka, Avrupa aleyhtarı mantığı olan, yapısı çürük bir heyettir” dedi. Bunun üzerine Dijsselbloem, Varufakis’in kulağına eğilerek “Troykayı şimdi öldürdün” diye fısıldadı. Yunan bakan “vay be” diye  alaycı bir ünlemle yanıt verdi. Dijsselbloem, Yunanistan’ın borcu için bir Avrupa zirvesi yapılması talebini  “Avrupa’da borç için zirve vardır. Adı Eurogroup’dur” diyerek reddetti. Görüşmeden ayrılırken kızgın görünen ve Varufakis ile soğuk bir tokalaşmadan sonra hızla ayrılan Dijsselbloem “Avrupa, yükümlülüklerini yerine getirmesi halinde Yunanistan’a destek olmaya niyetli. Tek taraflı adımlar iki tarafa da yardımcı değildir. Geriye, Yunan hükümetinin kararlarını vermesi bizim de tavrımızı belirlememiz kalıyor” diye konuştu. Varufakis ise “Biz önce Yunan halkına sonra da  Avrupa’daki ortaklarımıza garanti veririz. Devletin devamlılığı vardır ama ekonomik krizin de devamını kabul etmeyeceğiz” dedi.

Şöyle bir düşünün, işi en küçük boyuta indirgeyin. Eviniz yok, kirada oturuyorsunuz, bankalara kredi ve kredi kartı borçlarınız var, aidatınızı ödeyemeyecek kadar sıkıntıdasınız…

Ama benim hiç sorunum yok, isteyen arasın, istediğini yapsın bana bir şey olmaz diyorsunuz.

Bu politikanın sizce bundan ne farkı var. Sevgili dostum Tarık Büyüköztürk’ün oğlu Atina’da yaşıyor. Orada bir işi yeri var. Bundan bir ay önce  Atina’ya gitmiş, gördüklerini anlatırken kendi bile şaşırıyor.’’Ülkede sanki kriz yok, hiçbir sıkıntı yok, tüm kafe, bar ve alış veriş merkezleri dolu, halka bakıyorum gayet mutlu mesut yaşıyorlar, ben buna çok şaşırdım diyor.’’ Ancak dikkatini çeken bir başka hususta,  insanların son derece vurdum  duymaz ve rahat bir ruh hali içinde olmaları.

Troyka’ya cephe almış bir yapı, bu yeni hükümetin seçim zaferinin temelini teşkil ediyor. İlk olarak işten çıkarılan 600 küsur insanı işlerine geri aldılar. Asgari ücrete artış vaad  ettiler ve bunu da sanırım çok kısa zamanda uygulayacaklar. Euro bölgesinden çıkmak, borçları yok saymak veya uzun vadede ertelemek gibi konulara kaynak yaratmadan nasıl bir çözüm getirebilir ki? Bacasız sanayi turizm dışında büyük bir ekonomik girdiye, doğal kaynak açısından da zengin bir yapıya sahip olmayan Yunanistan’ın yeni hükümetinin neye güvendiğini ben anlamış değilim. Askeri harcamaları kısmak, zenginlerden alınan vergileri arttırmak, bu sorunlara nasıl bir çözüm olacak? Hep birlikte bekleyip göreceğiz.

Bizde bir tabir vardır.”Vermeden almak ALLAH’a mahsustur”diye.Şu anda içinde bulundukları durumu en iyi özetleyen tabir de ben ce bu.

Çipras’ın nasıl bir kaynak yaratacağı,bu verdiği sözleri nasıl tutacağı da şu anda tam bir bilinmez.Benim temennim bu işin sonunun daha kötü noktalara varmaması.

Çünkü insanların;verilen sözlere bu kadar umut bağladığı,içinde oldukları çıkmazdan bir kurtarıcı gibi gördükleri insanın duvara toslamasının sonuçlarının çok daha ağır olacağına inanıyorum.Syriza ve Çipras eğer bu dediklerini yapabilir ve başarılı olurlarsa Avrupa’nın yapısında önemli bir değişikliğe imza atacakları gibi dünya tarihinde de önemli bir yer işgal edecekler.İspanya ve İtalya’da hemen hemen aynı sıkıntılarla uğraşıyor ve önlerinde seçimler var.

Şimdiden başarılar dileyip olası gelişmeleri ve sonuçlarını izlemekten ,beklemekten başka sanırım bize düşen başka bir şey yok.

Haaa bu arada bizim ekonomimiz de çok güzel günlerin beklemediği de ne yazık ki artık gözle görülür hale gelmeye başladı,Aslına bakarsanız bizim ekonomik göstergelerimiz de ne kadar olumlu görünürse görünsün şu anda piyasanın içindekiler gayet iyi biliyor ki,biz esnafların tabiri ile nakit akışı nerede ise durmuş piyasa kilitlenmiş durumda ve önümüzde de bir seçim ve doğal olarak seçim ekonomisi var.Dolar ve Euro’nun durumu da malumunuz.Aldı başını gidiyor,dur diyen yok.

Seçimlerle gelen düğün bayram deyip gerisini Allaha havale ediyoruz.

Her iki ülke halkına da kolay gelsin ,güzel ve aydınlık günler onlarla olsun.

Kalın sağlıcakla…..