Cumhur olarak ülkemizde yaşananları ve yapılmak istenenlerin farkına varmak zorundayız. Yargısız infazlara, kalleş saldırılara, taşeronların eylem ve hainliklerin altında tek bir gerçek yatıyor. Halk teste tabi tutuluyor ve nasıl kardeşi kardeşe kırdırabiliriz senaryoları büyük bir masada büyük bir oyun olarak planlanıyor.
Ülkemizde muhalefette teste tabi tutuldu, iktidar da… şimdi test sırası bizlere geldi.
Kesinlikle ve kesinlikle Kürt ile PKK’yı aynı tarafta gibi göstermek çirkinliğini hafızlara kazımak istiyorlar.
Biraz hafızalarımızı kontrol eder, dünya üzerinde adaletin savunucusu olan Osmanlı ruhumuzu anımsarsak hafızalarımıza bu düşüncenin girmesinin imkansız olduğunu görebiliriz.
Yavuz Sultan Selim Han zamanında Türkler ve Kürtler arasında büyük bir ittifak kurulmuştur. Bu coğrafyada kurulan büyük ittifakta Kürtlerin Türkler yanında yer almasından rahatsız olan İran yani Persler yakınlaşmaya karşı çıkmıştır. Abdülhamit han tarafından da ittifak ayakta tutulmuş ve güçlendirilmiştir. Birinci dünya savaşının ardından da et tırnak olan kardeşler birbirlerinden yine ayrılmamıştır.
Bizde kardeşler olarak bu ittifakı güçlendirmeliyiz. Bu çilesiz olmayacak ve bu çileleri çekiyoruz.
Kürt kardeşlerimiz ile yaptığımız ittifak olsun, Arap dünyasıyla birliğimiz olsun, İngiliz ve İtalyanlar tarafından çizilen sınırlar birlik ve beraberliğimize ilk darbe olarak vurulmuştur. Yani cetvel bizi birbirimizden ayırmak için kullanılmıştır.
Eğer bu coğrafyada Kürtlerin Türklerle kurduğu ittifakın, bizim cihan devleti oluşumuzun en stratejik boyutlarından biri olduğunu unutursak, tarihi doğru okumamış, bu coğrafyanın da bizi nereye yönlendirdiğini anlamamış oluruz.
Taşeron PKK ve bebek katili APO’nun uzantısı olanların, bize büyük han Yavuz Sultan Selim’in kurduğu kardeşlik ittifakını unutturmasına izin vermemeliyiz.
Batı dünyası, Suriye'de akan kandan memnundur. Işid’ten akan kandan da memnun, Işid’in akıttığı kandan da memnundur. PKK’nın ülkemizde estirdiği huzursuzluk ortamından da memnundur. Kardeşin kardeşten uzaklaşma projesinin mimarlarının bu inşayı tamamlamalarına izin vermemeliyiz.
Yavuz gibi düşünüp oyun kurucu olursak, Abdülhamid Han gibi kardeşliğimizi güçlendirebilirsek bu oyunlara gelmeyiz.
İçeride çatışırsak, kafamızda kutuplaşırsak, çirkin senaryoları kurgulayanların ekmeklerine yağ sürmüş oluruz.
Biz halk olarak Yavuz gibi düşünürken, siyasilerde, hainlerin de yaptıkları eylem ve saldırılara karşı cezaları en üst seviyeye çıkarmaları gerekli olduğu gözlemleniyor.
İdam yeniden gelirse, para için ülkemize karşı taşeronluk yapanların sayısında azalmayı bırakın, tamamen yok olur…
AB uyum yasaları ile kaldırılan idam cezası ülke güvenliği için halk ile uyum için yeniden ceza kanunumuza eklenmelidir.
Trafiğe kapanan Sultanahmet Meydanı ile Ankara’da Samanpazarı’nda idam sehpaları vatan hainleri için yeniden açılmalıdır.